12 Şubat Kurtuluş Bayramı kutlama etkinlikleri başladı. Kahramanmaraş’ımızın cadde ve sokaklarında milli kıyafetli(çete elbisesi giyen) gençleri görünce de heyecanlanıyorum. Bu gençleri kutluyorum. Ancak şu bilinmeli. Evet, düşmanı kovduk ancak hala 7 düvel oyun içindeler. 15 Temmuz’da yaşananlar bunun en büyük ispatıdır.  Şimdi gelin o yılları gençlere bir hatırlatalım;  “Birinci Cihan Harbinin sonlarına doğrudur,  müttefiklerinin yenilmesi üzerine, Osmanlı İmparatorluğu 30 Ekim l9l8´de Mondros Mütarekesini imzalamıştır. Bu anlaşmaya göre, Anadolu´nun bir çok yeri gibi Maraş´ta işgal altına girmiş. Maraş İngiliz kuvvetleri tarafından 23 Şubat l9l9´da ki, işgal 8,5 ay sürmüştür. 29 Ekim l9l9´da İngiliz işgali sona ermiş. Şehir bu defa da Fransız kuvvetlerinin işgali altına girmiştir. O günleri bir düşünün, her Maraşlı ne büyük acı çekmiştir. Allah bir daha o günleri göstermesin. Tabi Fransız kuvvetlerinin şehre girişleri yerli Ermeniler tarafından büyük bir coşku ve taşkınlıklarla karşılanmış. Bu durum yerli Maraş halkını çok rahatsız etmiş. Şehir içten içe kaynamaya başlamıştır…   MARAŞ BİZE MEZAR OLMADAN 3l Ekim l9l9 Cuma. İkinci Fransız Kuvvetlerinin şehre girişinin ertesi günü. Bir başka ifade ile Fransız işgalinin başladığı ikinci gün. Fransız ve Ermeni askerleri birlik olup devriye geziyorken,yolda rastladıkları Türklere olmadık hakaretler ediyorlar. Yani şehirdeki huzursuzluk had safhaya varmıştır. Bir grup Fransız- Ermeni devriyesi ikindi üzeri Uzunoluk Caddesinde kışlaya dönüyorlardı. O esnada Tarihi Uzunoluk Hamam´ın dan İki Müslüman Türk Kadınları çıkmışlardı. Askerler kadınlara yaklaşarak "Burası Tüklerin değildir. Burada artık bu peçe ile gezemezsiniz" diyerek sarkıntılık yapmaya başlarlar. Ancak Sütçü İmam gereken cevabı orada silahıyla verir. Çünkü namursumuza saldırılmıştır. Daha sonra kaledeki bayrağımız indirilmiş. Ulucamide Cuma Namazını kılmaya giden Maraşlılara Rıdvan Hoca, “ Kalede Türk Bayrağı dalgalanmadıkça namazı kılamayız!” deyince halkımız Fransız Bayrağını indirmiş, yerine şanlı bayrağımızı dikmişlerdir. Bayrak olayının ardından şehir adım adım savaşa sürüklenmiş. Aslanbey Başkanlığında kurulan Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, her mahallede kurularak faaliyete geçmiştir. Bir taraftan da Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile temasa geçerek direniş hazırlığına başlanmış. 21 Ocak l920 günü şehir harbi başlar. 22 gün ve gece süren bir mücadeleden sonra Maraşlılar 7 den 70´e silaha sarılarak tek yürek tek bilek halinde bütün mevcudiyetini ortaya koyar.” Sonunda kendisini yok etmek isteyen düşmanı yerli işbirlikçileri ile birlikte mağlup eder, büyük bir zafere imzasını atar. Bu uğurda pek çok evladını şehit verir. Maraş´ın düşman istilasından kurtulması, Türk Kurtuluş Savaşının da ilk hareketini teşkil eder. Maraşlılar, daha o tarihte "Kendini Kurtaran Şehir" ünvanı ile anılmaya başlamakla birlikte, çevre illerinde yardımına koşarak milli dayanışmanın en güzel örneklerini verir.   DÜŞMANIN HESABI BİTMEDİ Şimdiki gençler bilmiz, savaş sonrası Maraşlı çok çileler çeker. Yokluk yılları yaşanmıştır ancak halkımız o günlerde bayramı bir başka coşku ile kutlamıştır. Her yıl, 12 Şubat’ın bir ay öncesinde mahallelerde çeteler sabahlara kadar eğlenir, yemekler yapılır, bayram günü ise sabah namazından sonra damlara çıkarak bayramın sevincini doya doya yaşardık. 1960-70 arası bu coşku devam etti. Sonra milli ve manevi heyecan azaltıldı. Oysa düşman uyumuyor, ülkemizi bölmek için bizi kutuplara bölmeye çalışıyordu, önce sağcı/solcu yaptılar. Sonra alevi/sünni ve bir sonrasında ise Türk/Kürt diye…Sonrasını biliyorsunuz. Emperyal güçler Yeni Dünya Düzeni projelerinde başarılarından çok emindiler 15 Temmuz’dan bahsediyorum,  ancak bu millet gereken cevabı canını vererek gösterdi ve oyunu bozdu. BU İKİNCİ KURTULUŞ’TU.. Şimdilik üst aklın veya 7 düvelin oyunu bozulmuş gibi görünüyor.  Bir telaştır, İngilizi, Fransızı, Amerikalısı gidip, gidip geliyorlar. Ancak artık emperyalizmin ve kapitalizmin gerçek yüzünü görmemiz gerekiyor. Unutmayalım küfür tek millettir. 1945’ten 1990’a kadar kapitalist/kominist dengesinde dünyayı uyutan bir güçten söz ediyoruz. Yeni hedefleri İslam, etkin tabiri ile İslam-i fobiden bahsediyorum. Hedef Büyük İsrail’dir, bunun için siyonizmi, evanjelistleri, derin AB ve ABD’yi özelliklede İngilizleri takip etmek gerekiyor. Hak ve batılın savaşı devam ederken, 12 ŞUBAT RUHUNUN DİRİ TUTULMASI GEREKİYOR. SAKIN HA BİRLİĞİMİZİ BOZMAYALIM! Allah göstermesin Suriye gibi oluruz. Vatan varsa, kutsallarımız vardır. Kalın sağlıcakla.