İki kardeşin birbirine düşman edildiği Güney-Kuzey Kore birbiriyle savaşırken ABD ve SSCB dünya siyasetine yön vermek derdindeydiler. Çıkarları uğruna birtakım dayatmalar ve vaatler ile 2.dünya savaşı sonrası soğuk savaş için bloklaşmalara hız vermişlerdi. Türkiye ister istemez bu dayatmalardan nasibini aldı. NATO yapılanmasına girmek için fedakârlık Mehmetçiğe düşmüştü. Türk ordusu Kunuri muharebesinde vatandan uzak, başkalarının vatanları için savaşırken geride kalanlar dönerler mi diye bekliyordu!
İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru savaşın galibi olan müttefik devletlerin arasında yer alabilmek ve Birleşmiş Milletler örgütüne üye olabilmek için Almanya ve Japonya’ya savaş ilan eden Türkiye, savaş sonrasında SSCB’nin Kars, Ardahan ve Boğazlar üzerinde hak talep etmesi sebebiyle SSCB’nin karşısındaki Batı Blok’una yaklaşmak istemiştir. ABD’nin Nisan1946’da donanmasının en büyük zırhlılarından biri olan USS Missouri’yi Büyükelçi Mehmet Münir Ertegün’ün cenazesini getirmek amacıyla İstanbul’a göndermesi, SSCB’nin baskılarına tek başına mukavemet eden Türkiye’ye desteğini gösteren sembolik bir gelişmedir. ABD ve SSCB arasında başlayan Soğuk Savaş Dönemi’nde ABD’nin önderliğini yaptığı Batı Bloğu içine dâhil edilen Türkiye,22 Mayıs 1947’de Truman Doktrini’ne ve 4 Temmuz 1948’de ise Marshall Planı’na kabul edilerek ABD’den askerî ve iktisadî pek çok yardım almıştır.
Kore topraklarında Kore halkından ziyade kendi rejimlerinin hâkim olmasını isteyen ABD ve SSCB, otuz sekizinci paralel sınır olacak biçimde Kore’nin kuzey ve güneyinde iki farklı hükümet kurmuşlardır. Farklı ideolojilere sahip ve birbirini tanımayan bu iki hükümet 1948’de ayrı ayrı devletleşmiş, Kuzey Kore lideri Kim İl Sung’un güneyi de komünistleştirmek istemesi üzerine 25 Haziran 1950’de savaşmaya başlamıştır. Bu savaşın ardından ABD Başkanı Harry S. Truman’ın çağrısıyla 27 Haziran1950’de toplanan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde Güney Kore’ye destek vermek için on altı ülkenin askerlerinden oluşan bir ordu kurulması kararlaştırılmıştır.
1950 seçimleri sonrasında iktidarı CHP'den devralan DP, ilk hükümet deneyiminde dış politikada oldukça aktif bir siyaset uygulamıştı. DP’nin I. döneminde dış siyasette en çok tartışılan konular, 1950’de Kore’ye asker gönderilmesi ve 1952'de gerçekleşen NATO üyeliği olmuştu. Esasen CHP döneminde başlatılan Batı ile ilişkilerin geliştirilmesi ve NATO'ya üye olma misyonu DP tarafından büyük bir coşkuyla devam ettirilmişti. Kore Savaşı'na asker gönderilmesi kararı ise Anayasa'ya aykırılık noktasında biçim olarak çok tartışılmış ancak içerik olarak sınırlı bir tepki görmüştü. Muhalefetin sınırlı tepkisine rağmen bu karar Türk halkı tarafından coşkuyla desteklenmişti. Hükümetin bu kararı aleyhindeki faaliyetlerse Komünizm ile ilişkilendirilmiş ve bu süreçte DP, Komünizmle mücadele propagandasına hız vermişti.
Kamuoyunun bu tavrı muhalefetin tutumunun da giderek yumuşamasına neden olmuştu. Türk askerinin Kore’de gösterdiği performans Türkiye’nin dünyadaki saygınlığını da arttırmıştı. Türk askerinin fedakârlığı ve cesareti tüm dünyaya örnek olmuş ve dış basında bu konu ile ilgili pek çok yayın yapılmıştı. Kore Savaşı, Kurtuluş Savaşı’ndan beri harp etmeyen Türk ordusu için de bir imtihan olmuştu. Neticede ise gücünden hiçbir şey kaybetmediğini dünyaya göstermişti. Türk kamuoyu Kore meselesini kendi davası olarak görmüş, dünya barışı için savaşmayı ise çok önemsemişti. Savaşın patlak verdiği andan itibaren yardım meselesi tartışılmış, mitingler, toplantılar ve dini törenlerle birlikte Kore hep gündemde tutulmuştu. Özellikle 1954 yılında Cumhurbaşkanı Bayar ABD'de gösterişli törenlerle ve büyük bir ilgi ile karşılanmıştır ki, şüphesiz bu durumun ortaya çıkmasında Türk askerinin Kore'de gösterdiği üstün başarı ve fedakârlığın rolü büyüktür.
Kore'de Türk askeri sadece kahramanlığı ve cesareti ile değil aynı zamanda fedakârlığı ve insani yönleri ile de ön plana çıkmıştır. Türk askeri, savaştan mağdur olan Koreli çocuklara ve yaşlılara uzattığı yardım eli kadar, halka götürdüğü eğitim, sağlık vb. sosyal hizmetlerle de bugüne kadar gelen Türkiye-Güney Kore dostluğunun temellerini atmıştır.