İslam dini temizliğe çok büyük önem vermiştir. Peygamberimiz “Temizlik imandandır. Buyurmaktadır.

Ayet ve Hadislerden anlaşıldığı gibi temizlik, İslam dininde önemlidir. Namaz kılmadan önce abdest alma şartı konulmuştur. İbadetlerden önce temizlik şartı konulmuştur. Zaten temizlikte bir ibadet sayılmıştır. Abdest ve boy abdestinden gaye temizliktir. Namazdan önce abdest ve gerekiyorsa boy abdesti almak İslam’ın temizliğe verdiği önemi gösterir. Allah’ın huzuruna madden ve ruhen temiz çıkmayı gösterir.

Abdest dış dünya ile daha çok temasta bulunan organlarımızı temizlemek bu organlarla işlediğimiz günahlardan arınmak ve bağışlanmamızı sağlar.

Abdest de belirli uzuvların yıkanarak , geçmiş ve gelecek günahlardan tövbe edilmesidir. Bu uzuvların yıkaması ile bu organların işlemiş olduğu maddi kirlilikten temizlendiği gibi manevi kirlilik olan günahtan da temizlenmiş olur.

Ağzımızdaki dil, küfür, dedikodu, gıybet, iftira ,boş ve manasız söz gibi günah işler. Ağız ile haram yenildiğinde günah işlenmiş olur. Burun ile pis kokular koklandığında, gözle harama bakıldığında,, elle haram iş yaptığında, ayaklar kötü yola gittiğinde haram işlemiş olur. Haram işleyen bu uzuvların(organların) temizliğe ve tövbeye ihtiyacı vardır. İşte insan abdest almakla bu organları yıkamış, temizlemiş oluyor.

Bu organları üçer defa yıkamak tövbenin üç şartına delalet edebilir.

İşlenmiş günahtan pişman olmak

Günahları terk etmek

Gelecekte aynı günahları işlememeye niyet ve azm etmek

“Allah’u teala, sizden birinizin abdesti olmadığı zaman abdest almadıkça namazını kabul etmez. ” buyurmuştur.

Abdest almanın abdestli durmanın pek çok faydaları vardır.

Abdest temizliği sağlar.

Deri altındaki yağ birikintilerini önler.

Vücutta ki kan dolaşımını normale çevirir.

Sinirleri yatıştırır. Bozulan sinir sistemini önler. Peygamberimiz, sinirlenince, öfkelenince abdest almayı tavsiye etmiştir.

Kadınların aybaşı (hayız) halin de aşırı kan kaybını önler.

İç sıkıntısını yok eder. Kalbi huzura kavuşturur.

Ruha şifa verir.

Gözü bir takım hastalıktan korur.

Abdest almakla, abdest uzuvlarının işlemiş olduğu günahlar gider.

Ahirette Peygamberimizin tanımasına sebep olur. Çünkü abdest uzuvları parlar.

Abdest hem mikropları, hem de mikropları yıkar. Ya Rabbi, bizleri abdest ile paklanan, secde ile aklanan o kullarından eyle…

ABDESTSİZ SÜT VERMEDİM

Ahmed-i Bîcân bir gün, Gelibolu’nun en büyük câmisinde vaaz veriyordu. Herkes huşû içinde söylenenleri dinliyordu.

“Kardeşlerim! İnsanı Rabbinden uzaklaştıran perdelerin en büyüğü, kalbi öldürmek, karartmaktır. Kalbin ölmesine kararmasına sebep de dünyayı sevmektir. Bir Hadis-i kutsîde buyruldu ki:”Ey Âdemoğlu! Kanâat et zengin ol. Hasedi terket, râhat ol! Dünyâyı terket, dînin halis olsun.”

Kim gıybeti terkederse, Allahü teâlâya karşı olan sevgisi çoğalır. Kim az ve doğru konuşursa, aklı tam olur. Kim aza kanâat ederse, gerçekten Allahü teâlânın ahdine inanmış olur. Kim dünyâ için kaygılanırsa Allahü teâlâdan uzaklaşır.”

Ahmed-i Bîcân hazretleri vaaz ettiği kürsüden bir ara başını kaldırdı. Câminin giriş kapısında ağabeyini gördü. Ayakta bekliyor ve kendisine tebessüm ediyordu. İçeri girip bir yere oturmamasına hayret etmişti. Sonra mânevî bir huzurla vaazına devâm etti. Ağabeyinin bu şekilde beklemesi bir türlü aklından çıkmıyordu.

Akşam annesi ile sohbet ederken bu aklından çıkmayan şeyin sebebini öğrenmek istedi ve; “Anneciğim! Bugün dikkatimi çeken bir şey oldu. Vaaz ederken ağabeyim câmi kapısında durmuş, bana bakıyor ve tebessüm ediyordu. Ama içeri girip oturmadı. Sebebini ondan bir suâl eylesen.” dedi. Evlâdını kıramayan anne ertesi gün büyük oğlu Muhammed Bîcân’a giderek sohbet arasında kardeşinin vâzı arasında niçin câmiye girmediğini sordu. O da; “Kardeşim âlim, ârif biridir. Hâcı Bayram-ı Velî hazretlerini görünce bir başka Ahmed oldu. Sözleri hikmet dolu. Gönülleri alan, ruhları cezbeden bir üslûbu var. İlminden, irfânından istifâde edenlerin sayısı belli değil. Ben de mübârek sözlerini dinlemek için gitmiştim. Meleklerin kanatlarını sererek vaazını dinlediklerini gördüm. Basmamak için içeriye girmedim.” dedi.

Bu duruma çok sevinen annesi, eve dönerek durumu küçük oğlu Ahmed-i Bîcân’a anlattı. Ahmed Bîcân sevineceği yerde durgunlaştı. Bunu fark eden annesi sebebini sorunca; “Ağabeyim melekleri gördüğü hâlde ben niçin göremiyorum, acabâ sebebi nedir?” dedi. Annesi hiç beklemediği bu soru karşısında şaşırdı. Ahmed-i Bîcân hazretleri sonra ilâve etti; “Anneciğim bunun sebebini senin bilmen lâzım. Biraz düşün bulacaksın.” dedi.

Annesi bir süre düşündükten sonra yaşlı gözlerle oğluna; “Sen henüz süt emme çağında idin. Namaza durmuştum. O esnada komşularımdan bir hanım geldi. Sen ağlamaya başladın. Selâm vermeme de az kalmıştı. Kadıncağız ağlamayasın diye seni emzirmeye başladı. Selâmı vermemle birlikte mâni oldumsa da sen bir kaç yudum almıştın. Sonra sordum hanım abdestsiz imiş. Ben seni hiç abdestsiz emzirmedim. Her halde sebebi odur.” dedi. Ahmed Bîcân; “Doğru söyledin.” dedi.