Tarihi süreci anlatırken, eskiden Müslümanlar hicretten önce, hicretten sonra diye hadiseleri tanımlama yaparlarmış. Sonra Miladi Takvim kullanılmayı başladığımızda M.Ö veya M.S şeklinde söylenmeye başlanmış. Hepimizin bildiği bir örnekle, İstanbul’un Fethi M.S 1453 yılı olaraka ifade edilmiş.
Bu süreç üzerinden 2 bin yıl geçti, artık bundan sonra insanlar olayları belirtirken, Corona Sonrası(K.S), Corona Öncesi(K.Ö) diye zamanları belirtecekler.
Evet araştırmalarım ve dinlediğim bir çok bilim adamı ve düşünür de aynı şeyleri söylüyorlar. Peki ne oldu ki, bu Coran Virüs! Bir çağı kapatıp, bir çağı açacak?
Adına Yeni Dünya Düzeni koymuşlar, küresel elitler böyle istemişler, yapay zeka ile herşeyi idare edeceklerimiş…
Bu konuda bir çok iddialı isim var ama bunların içinde, bizim ufkumuzu açan Abdullah Çiftçi kardeşimiz, hemşehrimiz, oldukça önemli şeylerden bahsediyor. Biraz sonra açacağım.
Sadece o değil, Yazar Yusuf Kaplan, daha önce yazdığım gibi Abdurrahman Dilipak, Rasim Özdenören, İbrahim Karagül ve Ergün Diler ve bir çok aydın da aynı şeyleri söylüyorlar.
KAPLAN’IN İDDİASI
Kaplan, yaklaşık on gün önceki bir yazısında: “Yapay, laboratuvarda üretilen biyolojik bir silahın insanlığı korkuya sürükleyerek, insanlığın daha rahat güdülebileceği bir dünya inşası düşünüyorlar. Diyor, dellilin var mı? Sorusan ise bakın nasıl anlatıyor.
-26 Mart tarihli The Economist dergisinin kapağında resmedildiği gibi: Gizli bir el, bütün insanlığı bir ipte oynatırcasına güdüyor!
Bu dünyada insana yer yok. Daha doğrusu, insan, belirleyici olmayacak; bilim, yüksek, smart teknoloji belirleyici olacak.
İnsan, makinaların kölesi olacak, ruhsuz bir robota dönüştürülecek.
Tekno-pagan dijital uygarlığın ayak sesleri bu.
Tanrı’ya da yer yok bu dünyada. Adına “Homo Deus” / “Tanrı İnsan” deseler de, geleceğin dünyasında, bilim Tanrı, teknoloji peygamber olacak. Tanrı kavramının da, peygamber kavramının da, insanın bizatihî kendisinin de karikatürleştirildiği ruhsuz, anlamsız bir uygarlık bu: İnsanlığın sonu demek bu, aslında…”
Kaplan’ın görüş ve düşüncelerini yarın ki yazımda daha geniş olarak masaya yatırıp, yorumlayacağım.
ÇİFTÇİ NE DİYOR?
Abdullah Çiftçi ise kimi bilim insanlarının tek yöne bakarak, perdenin arkasına araştırma yapmadıkları için göremediklerini belirterek, tek düze gidilerek doğru tespit yapılamayacağını, bilim dünyasının bu işi masaya yatırıp, doğru okuması gerektiğini ifade ediyor.
Burada iki kutupla bir savaş olduğu gerçek. Biyolojik bir savaş, arkasında paranın da ötesinde, diz çöktürme amaçlandığını vurgulayarak dijital dünyanın hakimiyetinin söz konusu olduğunu bu bağlamda sanal paralara geçileceğini, yeni mesleklerin ortaya çıkacağını iddia ediyor.
Onun verileri ve iddiaları özellikle siyonizmi iyi bilenler için biraz daha gerçekçi görünüyor….
Burada virüsü dünyaya yayanların Çin ve aynı kutupta olanların olabileceğini, batının ve ABD’nin çöküş yaşayacağını. Üst aklın, Çin’den başlayarak dijital dünyaya geçişi sağlayacağını, cüzdanlarımızın bile dijital olacağını(kripto paraya geçiş için), hatta her insana Çin’de olduğu gibi bir Çip takılacağını detaylı anlatıyor…
Sonuçta tek din, tek para,tek kültür, tek dünya devletinin planlandığını iddia eden Çiftçi, bu virüsün bir başlangıç olduğunu bir çok tv proğramında tekrar ediyor.
Peki bizler Anadolu’da yaşayan insanlar olarak, Ayşe Bacım ile Ali Emmi’yi bu konular ne kadar ilgilendiriyor?
Değerli dostlar, inanıyorum ki bu gelişmeler öncelikle Türkiye’nin lehine, batının aleyhine olacak, inşallah! Ama nasıl, işte burada her Müslüman kardeşimin uyanık olması gerek. Yerli ve milli olana yönelmek, bize yapılacak oyun ve tuzaklara karşı uyanık olmamız gerekiyor. Hadiseleri yakından takip edeceğis ve birbirimizi uyaracağız. Sonunda Hak’kı tutup kaldıranlar üstün geleceklerdir.
Kalın sağlıcakla.