Madde bağımlılığı tüm dünyanın ortak sorunu. Uluslararası sözleşmeler ve işbirliğine rağmen, canlar yakan bu sorun için toplumun tüm kesimlerine büyük sorumluluklar düşüyor. Güvenlik güçlerimiz gece gündüz demeden zehir tacirlerine karşı amansız mücadele veriyor. Birleşmiş Milletler raporunda bile en başarılı teşkilat olarak Türk Polisini gösteriyorlar. Madde bağımlılığı ile mücadelede İçişleri Bakanlığı’nın sahadaki operasyonel faaliyetlerini ve samimi çabalarını büyük bir onur içinde izliyoruz. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun şahsi duyarlılığı ve hassasiyeti alkışlanacak düzeyde. Görevim sırasında çok İçişleri Bakanı gördüm. Hepsinin emeklerine saygım vardır. Ama görev azmi, maddeyle mücadele ve terör konusundaki kararlılığı ile taraflı ve tarafsız olarak, herkesin üzerinde birleştiği bir isim varsa o da Süleyman Soylu’dur. 1991 ile 2015 yılları arası Emniyet Müdürlüğündeki görevimde edindiğim mesleki narkotik tecrübeleri kaleme aldığım 12 kitapla birlikte okullarda, şirketlerde ve Televizyonlarda aktarıyorum. Şu ana dek 1320 eğitim semineri gerçekleştirdim. Gittiğim her seminerde gerek öğrenci velilerinin, gerekse vatandaşların İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu’ya duyulan büyük güveni ve teveccühü ayrıca belirtmek isterim. Nitekim geçtiğimiz günlerde, İstanbul’da bulunan bağımlı yakınlarından bize bir toplantı için çağrı geldi ve bir araya geldik. Bakanlık danışmanlarından, Cihad beyle mini bir çalıştayı andıran toplantıda çözümler üzerinde konuştuk. Cihad bey saatlerce bağımlı yakınlarını sabırla dinledi, notlar aldı. Sahada olmak, bağımlı yakınlarından yaşanan durumları dinlemek bile bu konudaki içtenliğin ve samimiyetin bir göstergesidir. Yazımda özetle bağımlı yakınlarının işaret ettikleri konuları nakletmek istiyorum. Bağımlı yakınları, özellikle bağımlı derneklerinin işi kazanca döktüklerinden, bağımlı ailelerini bir rant kapısı olarak görmelerinden muzdarip. Dernekler mevzuatında yeniden bir düzenleme yapılması ve derneklere tedavi konusunda daha sert tedbirler getirilmesinden yana olduklarını belirtiyorlar. Bağımlı yakınları, evlatlarının madde bağımlısı olduğu andan itibaren maalesef yol haritası konusunda yeterli bilgi ve donanıma sahip değiller. Dolayısıyla maddi ve manevi yönden de istismara açık hale gelebiliyorlar. Kullanımı bırakma isteğiyle bir takım adımlar atan bağımlı ve yakınlarının yüzde kaçının 'Sürdürülebilir İyileşme Sürecine' geçişleri sağlanabiliyor?
Denetimli Serbestlik uygulaması sürdürülebilir iyileşmeye geçişi teşvik edebiliyor mu? Dernekler Mevzuatına ilişkin düzenlemeler yapılması düşünülüyor mu? Yani bağımlılık alanına ilişkin faaliyet alanlarının, sınırlarının ve standartlarının belirlenmesi düşünülüyor mu? Amatem, Çematem ve özel Amatem ruhsatı verilmiş merkezlerdeki ilk tıbbi süreçten, yani iyileşme yolculuğundaki bu ilk adımdan sonraki evrelere ilişkin birbiriyle bağlantılı, istismardan uzak, doğru bilgi ve ilişki zincirine yönlendirmeye ilişkin düzenlemeler ve uygulamalar var mı?
Bağımlı yakınlarının yakındığı konulardan birisi de bir yakınımızın bağımlı olduğunu ilk öğrendiğimiz anda yanlışlar silsilesi hemen çalışmaya başlıyor. El ne der? Şimdi milletin yüzüne nasıl bakacağız? Aman kimse duymadan, damgalanmadan bir çaresine bakalım. Sen hem kendine hem bize bunu nasıl yaptın? Biz kime ne zarar verdik te bu bela bizi buldu? Sen suçlusun, o suçlu, bu suçlu gibi. Benzeri birçok düşüncelerle o kadar çok çaresizliği ve umutsuzluğu besleyen, psikolojik çöküntüyü hızlandıran bir altüst oluş yaşarız ki, sağlıklı düşünebilme ve doğru adımlar atabilme imkânımız kalmaz.
Herkesin başına gelebilme ihtimali ve riski bu kadar yüksek olan, hayatın içine böylesine girmiş olan bir tehlikeyi ve gerçekliği toplum olarak büyük bir çoğunluğumuz hala böyle görüyoruz, değerlendiriyoruz ve yaşıyoruz.
Ahlaki, iradi, inançsal ve utanılacak bir mesele gibi gördüğümüz için, bu sorunun iyileşme tarafı da her türlü istismara açık ( dernekler, eski bağımlı olup da aileleri maddi açıdan istismar eden umut tacirleri) bir piyasaya dönüşüyor doğal olarak. Böyle bir gerçekliğin var olduğu bir ortamda da sokağın gerçekleri üzerinden değil, bu alanı piyasa olarak algılayan zihniyetin şekillendirdiği ve yönlendirdiği politikalar üzerinden süreçler inşa ediliyor, bir şeyler planlanıyor.
Bu da birilerini kendi kaderiymiş gibi algıladığı/algılandığı/algılatıldığı bir yalnızlığa savururken, birilerinin de cebini doldurmasına hizmet ediyor.
Bir bağımlı yakini da; ‘ Meseleye ilişkin sokağın gerçeğiyle örtüşen çözümler inşa edemediğimiz sürece, üzülerek söylemeliyim ki yol alamayız. Farkına varmadan yarınlarımızı ve umutlarımızı yitirmeye devam ederiz. 'Kimyasal Terör' ve 'Halk Sağlığı' kavramlarının içeriğiyle örtüşen bir hassasiyet ve toplumsal bilinç oluşturmayı hedeflemeyen adımlar, bize bir arpa boyu yol aldırmaz.’ dedi.
Profesyonel ve kamusal destek gereken aşamalarda (Detox-Rehabilitasyon) insanlar, çaresizce umut kapıları arıyorsa, bu alanlar hala serbest piyasa zihniyetiyle çalışıyorsa, parası olanın da olmayanın da, eğitimli olanın da olmayanın da her türlü istismara uğramasına rağmen, yeniden ve yeniden aynı çıkmaz sokaklarda kaybolduğu bir gerçeklik yaşanıyorsa eğer, gerçekten ama gerçekten sözün bittiği yerdeyiz demektir.
Bazı dernekler ve STK’lar işin şovunda. Doğru adımlar atmak için reklama, promosyona ve gürültüye ihtiyaç duyulmaz. Vicdan/ego tatmini ve sevap kazanmak için değil; yüreğe, hayata dokunabilmek, umuda/geleceğe sahip çıkmak gibi bir iddia, amaç ve sorumlulukla, sadelikle, hassasiyetle, eldeki verileri sağlıklı kullanabilmek gibi önceliklerle doğru adımlar atılabilir. Bağımlılıktan, sürdürülebilir iyileşme tarafına geçmek isteyen herkesin, 12 Basamaklı Kendi Kendine Yardım Gruplarıyla irtibata geçmesinin çok önemli bir adım olduğunu düşünüyor bağımlı yakınları.