Yakın ve uzak çevremi dikkatle izliyor, dostlarımı da dinliyorum. Böylece özelde ülkemde; genelde de Dünya’daki hadiseleri anlamaya çalışıyorum. Görüyorum ki, nerede bir sorun var ise o ülkenin kodlarıyla oynanmış, insanların fıtratı bozulmuş…
Mesela ülkemde aile müessesisi giderek çözülüyor; nedeni kitaplara sığmayacak kadar geniş ancak hukuki olarak, “ şiddetli geçimsizlik” koymuşlar adına.
Ekonomi de yeteri kadar üretim yapamıyoruz, sözler tutulmuyor; çekler dönüyor; arzularımız ihtiyaçlarımızın önünü geçmiş, israf dağlar gibi, tüketim çılgını olmuşuz…
Sağlık giderleri artıyor çünkü beslenme kaynaklarımızla oynuyorlar. GDO yiyeceklere bağlı olarak hastalıklar artarak devam ediyor. Ekmekler çöpe atılıyor…
En önemlisi de yönetim sorunumuz var. Yönetim deyince öncelikle kendi kendimizi yönetmeyi bilmiyoruz. Ailemizi yönetemiyoruz. İşyerinde sorumluluklarımızı yerine getiremiyoruz, ardından da ülkeyi yönetmeye kalkıyoruz. Yönetenlere dil uzatıyoruz…
Örnekleri artırmak mümkün ancak bu sorunlar ortaya çıkarken, kendi başına da çıkmamış. İçerden ve dışardan etkenler olmuştur bunları da biliyoruz.
Bu ülkenin temel sorunu cehalettir dedik. Bir Müslüman olarak fıtratımızdan uzaklaştık veya uzaklaştırıldık dedik. Fıtratımız bozdular, kodlarımızla oynadılar dedik. Peki nasıl oldu?
Evet biz değerlerimizden uzaklaştık, yönümüze batıya çevirdik onu da beceremedik. Şimdi batının kapısında bekler olduk. Yani batının gömleği, bir Müslüman olarak bize olmadı, olmayacak!
AYNI İŞİ YAPARAK, FARKI SONUÇ BEKLEMEK
Doğduru, yönümüzü üçyüz yıldır batıya çevirdik, sonuç ortada. Yani aynı işi yaparak, farklı sonuç beklemek ahmaklık olsa gerek.
Şimdi yönümüzü kendi değerlerimize, kültürümüze ve inancımıza çevirmek, doğruları bulmak, doğru sonuçlara ulaşmak durumundayız. Nasıl yapacağız? Bu sorunun cevabı önemli.
Dikkat buyurun bir büyüküğümüz diyor ki; “ Muhammediler, Muhammedi bir hedefe ulaşmak istiyorsa, yine Muhammedi yöntemle ulaşabilirler!” Eyvallah!
Bunun özeti Efendimizin(sav) hadisinde gizli. Ne buyurdular: “ Ben size iki emanet bırakıyorum, Kur’an ve sünnetim!”
Yani Allah’ın ipine sım sıkı sarılmaktan başka çaremiz yoktur…
Neyse.
ALLAH’IN İPİNE SIMSIKI SARILMAK
Güzel ata sözleri vardır. Zaman zaman kullanırız. Dostlarla geçen hafta bir aradaydık, biri diğerinden borç isteyeceğini kulağıma fısıldadı. Bende kendisine boşa olta atma. Balıksız göle olta atmak ahmaklık olur! Dedim çünkü o kardeşimizin ekonomik sıkıntısı vardı, biraz önce o da benden para istemişti. Bana inanmadı, borç istedi ancak yok cevabını aldı. Güldüm!
Değerli dostlar, bu ülkeyi seviyor isek ki seviyoruz, bugüne kadar yaptığımız yanlışlardan dönmemiz gerekiyor. Hep birlikte değişmeliyiz. Yani önce kendi zihniyetimizi değiştirip, doğrulara yönelmemiz gerekiyor.
İnsan işe kendi nefsi ile başlamalı. Cumhurbaşkanımız geçen hafta bir gence şöyle demişti, hatırlarsınız yazmıştım. Oku, düşün, yap ve takip et! İşe okuma ile başlamalıyız. Çünkü bilenler ile bilmeyenler kesinlikle bir olmaz!
Yine iddia ediyorum : “Kendisini düzeltmeyi başaramayan bir insan başkalarını da düzeltemez. Biz kendimizi değiştirmeyi başarmalıyız, bunun içinde balıksız göle olta atmamayı öğrenmeliyiz.
Birlik olup, dayanışma yolunu seçmeliyiz.
Yani doğru yol bellidir. Kur’an yolu.
Allah’a yar ve yardımcı olmalıyız, kendi kültürümüze sarılmalayız.
Emrolunduğumuz gibi dost doğru olmalıyız.
Peki kalın sağlıcakla.