Bu ülkede hiçbir şey maalesef hakkaniyete veya demokrasiye göre yapılmıyor. Sıkışan demokrasiye sarılsa da, keyfi yerinde olan demokrasiyi askıya alabiliyor. Demokrasi güç elde edene kadar herkesin cankurtaran simidi oldu. Ama güç eline geçen için demokrasi ülkeyi bölen bölecek olan Batı icadı ve Batının bir oyunu oldu. Yıllardır Demokrasi diyenler şimdi onu unuttu. Gücü ellerinde iken dillerinden Laiklik kelimesini düşürmeyen ve Demokrasiyi aklının ucuna dahi getirmeyenlerin ise dillerinden demokrasi düşmez oldu nedense. Demokrasi bu kadar önemli ise neden 6 okun (Atatürk ilkelerinde) biri Demokrasi değil? Diye CHP ye sormak istiyorum.
Şimdi gelelim asıl meseleye, Baro meselesi demokrasi açısından değerlendirilmeli, ama iki tarafta çıkarları açısından değerlendirdiği için orta yol bulunamıyor. Zira bir tarafın çıkarına olan diğer tarafın zararına oluyor. Milletin çıkarı ise kimsenin umurunda değil. Millet kanunlar konusunda kendi çıkarına olanı bilecek durumda olmaz. Zira toplumlar belli grup ya da kişiler tarafından yönlendirilir. Demokrasilerde bu görevi sivil toplum kuruluşları ve basın gibi kurumlar yapar. Bu nedenle basının ve sivil toplum kuruluşlarının özgür olması çok önemlidir. Zira demokrasilerde bilinçlendirme görevi basın ve sivil toplum örgütlerine verilmiştir. Baroları demokratlaştırırken basın özgürlüğü neden aklımıza gelmiyor. Zira basın özgürlüğünde dünyada 150 den daha gerideyiz. En büyük demokrasi basın özgürlüğündedir. Basın ve sivil kuruluşlar demokrasinin vazgeçilmezleridir. Peki demokrasinin tam yerleşemediği toplumlarda halkı kim yönlendirir? Tabi ki de; Cemaatler, Tarikatlar, siyasi liderler, toplum önderleri, ağalar, paşalar vb. kişi ve gruplar.
Gelelim asıl konuya. Baro nedir? Baro bir kentteki bütün avukatların bağlı olduğu meslek örgütü ya da kuruluşudur. Her şehirde bir tane baro olmak zorunda, şimdiki tartışma da bir şehirde iki veya daha fazla baronun bulunması, baronun bir üstü ise tüm ülkedeki baroların bir araya gelmesiyle oluşan birliktir. Yani Türkiye Barolar Birliği’dir. Peki, bu birlik kamuya mı aittir? Cevap hayır. Baro Avukatlardan oluşan sivil bir örgüttür. Kimileri yarı sivil olduğunu savunmakta.
Peki, mevcut durum ne ve yeni kanun ne öneriyor?
Mevcut durum: Her ilde bir Baro bulunur ve bu Barolar üye sayılarına göre TBB de temsilci bulundurur. Temsilci sayısı Baronun üye sayısı ile doğru orantılıdır. Yani en çok temsilcisi olan (İstanbul, Ankara, İzmir ve Antalya) TBB ye hakim olur ve hakim oldukları için onların aldığı kararlar geçerli olur. Tıpkı günümüzdeki mecliste çoğunluğu elinde bulunduran partilerin her istediği kanunu çıkarması gibi… TBB’de de bu üç ilin borusu öter. Diğer iller mesela Maraş veya Malatya Barolarının önemi pek olmaz (Ama demokrasiler de çokluk değil çoğulculuk önemlidir). Neden üye sayısı az olduğu için, ayrıca bir İstanbul 40 küsur Anadolu şehrine bedeldir. Anlayacağınız elli şehir bir araya gelecek de İstanbul’un üye sayısını geçecek. Tıpkı ülkemizdeki siyasi partiler gibi çoğunluk azınlığı istediği gibi yönetecek, Çoğulculuk ilkesini unutup buna demokrasi diyeceğiz.
Yeni kanun ile: Üye sayısı 2 bine ulaşanlar bir Baro kurabilecek. Bu sadece muhalefetin güçlü olduğu İstanbul, Ankara, İzmir ve Antalya’da gerçekleşir diğer hiçbir il de ikinci bir baro kurulamaz. Böylece bu şehirlerde bir den çok Baro kurulacak ve bu barolar ile herkes kendi görüşünden olan( sendika gibi) baroya üye olacak. Bu şehirlerde 2 bin üyeyi toplayan baro kurabilecek. Bölünme ile barolara demokrasi gelirken hükümetin önünde engel olan barolar tasfiye edilmiş olacak. Bu kadar açık ve nettir. Bölünme kötü mü? Bölünmüş bir baro demokrasi demek evet, ama aynı zamanda da karşının yutacağı kolay lokma demektir. Demokrasinin özümsendiği yerde insanlara fayda sağlar çok renk ve ses getirir. Ama özümsenemediği yerde azınlığı çoğunluğa mahkum eder. Yani Demokrasinin gelişmediği yerlerde demokrasi zulüm olarak kullanılabilir.
Baroları bölmek demokrasiye aykırı olmadığı gibi demokrasiye daha uygundur. Ancak burada yapılanın demokrasi adına olmamasıdır. Bu nedenle bunu etik bulmuyorum. Gücünün yetmediği kurumu bölmekteki amaç demokrasi olmasa gerek.
Kanun kabul edilirse; TBB yönetiminde İstanbul’un delege sayısı 138 den 13 e, Ankara’nın delege sayısı 57 den 7 ye, İzmir’in ise 30 dan 5 e düşecek bunun anlamı daha önce TBB ye hükmeden anlayışın ve üç ilin değişmesi demektir.
Ama biz hükümet veya muhalefet partileri olarak bozuk kaset gibi ikiye bölünsün mü bölünmesin mi tartışmasına giriyoruz. Ve asıl meseleyi kaçırıyoruz. Mesele bunun millet açısından iyi olup olmayacağı olmalıdır. Ama biz değişsin değişmesin işindeyiz. Hükümet yanlıları Barolara gücü yetmediği için ya da Barolarda muhalefet grupları güçlü olduğu için onları zayıflatmak adına bölmeye çalışacak, Muhalefet ise Baroların çoğunluğu kendilerinden olduğu için mevcut durumu devam ettirmeye çalışacak. İki tarafta günü ve anı kurtarmaya çalışacak.
Oysa aslolan milletin çıkarı ve demokrasiye uygunluktur. Ama hiçbir zaman milletin çıkarı düşünülmeyip sadece taraflar düşünüldüğü için bunda da durum değişmeyecek. Gazete köşelerine bir bakın Hükümetçiler Baroların bölünesinin ne kadar iyi olduğunu ve diğer gelişmiş ülkelerde de çoklu baro sisteminin varlığını savunacak, belki de çoklu Baro ile uzaya bile gideceğimizi savunanlar çıkacak.
Ama muhalefete bakarsanız onlarda köşelerinden çoklu baronun ne kadar zararlı olduğunu ve bizim ülkemizde ve insanlarımıza uygun olmayacağını savunacaklar. Yıllardır kendileri egemen iken demokrasinin Avrupa’ya uygun olduğu ama bizim ülkemizde bölünmelere neden olacağını savunanlar şimdi de baroların çoklu olmasının Avrupa’da olabileceğini ama bizim ülkemizde olamayacağını ve bizim ülkemizin durumunun Avrupa’dan farklı olduğunu, bizde bunun diktaya götüreceği savunulacaktır. Siyasal iktidarın ise seçimlere belediye seçimlerine bile ittifakla girmesi ve patilerle birleşmesi ve bunu demokrasi görmesi ama Baroları ayırması bence büyük bir çelişki.
Fakat kim ne derse desin çoğunluğun sözü geçecek ve azınlık çoğunluğa uymak zorunda kalacak. Tıpkı eski sistemde küçük baroların büyüklere uyduğu gibi…
Not: İddia ediyorum, eğer mevcut durumun tam tersi olsaydı, bu sefer hükümet birleşmesi için muhalefet ayrılması için mücadele ederdi.