Ehli bilir ki Aşk, Hüsn’ü bulmaya hüzünle birlikte gider. Hüsn’ü bulmak için hüzün, hasret, yalnızlık ve vuslat mevsiminin yaşaması gerek. Aşk, mumdan bir gemiye binerek ateş denizinden geçerek yola çıkar. Bu yolculukta akılla gönül rekâbet hâlindedir. Aşk, Hüsn’ü aklın değil, gayret ve gönlün gücüyle bulur. Gayret ve gönül, hüzünden yanadır, ikisi de gücünü hüzünden alır…” Ahmet Doğan İlbey’in hüzne dair ifadeleri… O, bir ömür biriktirdiği hüzün heybesiyle mumdan bir gemiye bindi, 6 Şubat seherinde ateş denizini yara yara Hüsn diyarına yol aldı gitti. Aşk ehlinin yaptığı gibi; Hüsn’ü bulmaya, hüzünleriyle birlikte gitti. Umudumuz odur ki; ballar balını buldu, kovanını yağma etti…      
“GAYRET VE GÖNÜL, HÜZÜNDEN YANADIR, İKİSİ DE GÜCÜNÜ HÜZÜNDEN ALIR”
Aşk adamı Ahmet Doğan İlbey’in, ballar balını bulması üzerinden bir yıl geçti, dediğimizde ifademizin eksik kalacağını biliyorum. Zira O, ballar balından hiç ayrı olmamıştı ki…  Sözünde durdu. Bir gece maşukun kapısını çaldı. Seherin sükût vaktinde sessizce maşukuna kavuşuverdi. Bir yazısında, “Seher vaktinde dağ taş coşar ve her nesneyi heyecanlı bir feryat sarar,” demişti.  Allah’ım nasıl bir feryattı 6 Şubat sabahı yaşananlar. Dağ coşmuş, taş coşmuş, her nesne feryat makamında… Ve yazısının devamında “Allah’a âşıksan seher vakti yatma, bak bütün kâinat baştanbaşa haykırıyor, imdat istiyor.”  Öyle de oldu. 6 Şubat seherinde beton enkazların altından yükselen “medet” nidaları dağları taşları öyle bir inletti ki... Allah bizleri bir daha böyle bir imtihana tabi tutmasın.       
AHMET DOĞAN İLBEY’İ DOSTLARI HİÇ UNUTMADI
Aşk adamı, yazar, fikir işçisi Ahmet Doğan İlbey, fani dünyadan Âlem-i bekaya göçtü gitti.  Aradan bir yıl geçmişti. Çok sevdiği “dükkân” dostları onu hiç unutamadı. Nasıl unutsunlar ki; her birinde o kadar çok hatıra emaneti vardı ki…  O hatıraları yeniden hatırlamak için, MESDER Kahramanmaraş Edebiyat ve Sanat derneği’nin ev sahipliğinde bir anma programı tertiplediler. Orada, kalem dostları, dükkân arkadaşları, sevenleri buluştu; onun, hayatını, hatıralarını, yazdıklarını, düşüncelerini, nüktelerini hatta kızmalarını anlattılar.
11 Şubat 2024 akşamı, MESDER’deki programı, Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) Kahramanmaraş Şubesi ve TYB İstanbul Şubesinin ortaklaşa düzenledi. Program, Artvin’den gelen, merhum İlbey’in “Oflu Süleyman” diye isimlendirdiği Süleyman Kılıçbay’ın Kuran-ı Kerim tilavetiyle başladı. Oturum idareciliğini, TYB Kahramanmaraş Şube Başkan Yardımcısı Mehmet Yaşar yaptı. Ahmet Doğan İlbey’in bir fikir adamı, cemiyet insanı, ağabey, dost, baba olarak etrafındaki herkesin rızasını almış bir insan olduğu belirtildikten sonra sözü ilk olarak TYB Kahramanmaraş Şube Başkanı Enver Çapar’a bıraktı.
“AHMET ABİ, MUHABBETİN ETE KEMİĞE BÜRÜNMÜŞ HALİYDİ”
Enver Çapar, Bütün deprem şehitlerimize bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum.” Diye sözlerine başladı. Konuşmasında, “Ahmet Abi’yi rahmetle anmak, ruhuna birer Fatiha göndermek için bir araya geldik. Ahmet Abi’yi unutmamız mümkün değil, zira Ahmet Abi’yi anmadığımız bir günümüz bile yok. Bizim kültürümüzde ağabeylik makamı diye bir şey vardır. Ahmet Abi bu geleneği sürdüren gerçek bir ağabey idi. Ahmet Abi’yle bizim otuz yıla yakın bir dostluğumuz vardı.” diye devam eden konuşmasının sonunda “Ahmet Abi muhabbetin ete kemiğe bürünmüş haliydi” dedi ve onun “Şikâyet yok aziz dostlarım!” cümlesini hatırlatarak merhuma Allah’tan rahmet niyazında bulunarak sözlerini tamamladı.
Merhumun yakın dostlarından, Mehmet Raşit Küçükkürtül, Ahmet Bey’in Tercüme-i hâline dair bilgileri paylaştı. Merhumun hatırasına hazırlanan biyografi kitabına geniş bir tercüme-i hal yazısıyla katkıda bulunmuştu. Küçükkürtül konuşmasında,  Ahmet Doğan İlbey’in yazarlık hayatı başta olmak üzere, meslek hayatı ve ailesine dair bilgilere yer verdi. İlbey’in okuma zevki edinme, yazmaya başlama serüveninden başlayarak edebî ve fikrî yazılarının hangi şartlarda, hangi hislerle kaleme aldığını veciz ifadelerle aktardı.
Oturumu idare eden Mehmet Yaşar, Ahmet Doğan İlbey’in ardından yazı yazmak istediğinde hep eksik kaldığını vurgulayarak, “Çünkü Ahmet Abi denilince dostluk, türkü, fikir gibi bir sürü hatıranın zihne üşüşüyor. İnşallah bu hatıralar bir gün kitaplaşır diye ümit ediyorum.”  İfadelerini kullandı. Merhumla olan dostluklarını anlatarak, hatıralarını nakletti.
“SEHER VAKTİ YÂRİN KAPISINA SIRLANAN DOST”
Üçüncü konuşmacı İsmail Göktürk söz aldı, “Ahmet Abi ile yaklaşık kırk yıllık bir dostluğumuz ve muhabbetimiz vardı. Ahmet Abi hayatımıza o kadar sirayet etmiş ki onu anmadığımız bir an bile yok. Kendisine bir gün ‘Abi ben ölürsem arkamdan yazı yazar mısın?’ dedim. Durdu ve şöyle dedi, ‘Hem de çok acıklı yazarım aziz dost!’ Bana, bazı fikirlerim yüzünden, ‘aykırı üstadım’ derdi. Kendisiyle sayısız hatıramız ve maceramız olmuştur. Dostluğun manifestosunu yazan bu hüzünkârın ardından ‘Seher Vakti Yarin Kapısına Sırlanan Dost’ yazısını yazmak bize düştü.” Diye devam eden konuşmasında onunla yaşadığı hatıralara değinerek  “Ruhu şad olsun.” Diye sözlerini tamamladı.
MAHMUT BUYIKLI: “AHMET ABİ İLE DOSTLUĞUMUZ ‘BİR HÜZÜNKÂRIN TAHRİR DEFTERİ’ İLE BAŞLADI”
TYB İstanbul Şube Başkanı Mahmut Bıyıklı da anma gecesindeydi, konuşmasında: “Maraşlı olmasam da kendimi her zaman Maraşlı olarak görürüm. Her dönemde ve her mahfilde mutlaka bir Maraşlı arkadaşım olmuştur. Maraş’a ayrı bir muhabbetim oldu her zaman. Üniversiteden arkadaşım Enver Çapar bir gün bana Ahmet Doğan İlbey’in kitabı “Bir Hüzünkârın Tahrir Defteri” adlı kitabı hediye etti. Ahmet Abi ile tanışmamız ve dostluğumuz o zaman başladı. Çeşitli vesilelerle Maraş’a birçok defa geldim, her geldiğimde kendisinin ‘Dükkân’ diye isimlendirdiği TYB Kahramanmaraş Şubesinde doyumsuz sohbetlerimiz oldu.” Diye devam eden konuşmasını şöyle tamamladı, “Kendisini her bayram telefonla arar bayramını kutlardım. Bazen Sultanahmet’ten bazen Eyüp Sultan’dan. Oraların manevi iklimi Ahmet Abi’yi o kadar etkilerdi ki telefonda ağlamaklı olurdu. Mekânı cennet olsun.
Söz sırası, Ahmet Doğan İlbey’in kızı Bilge Doğan’a geçmişti. Güzel bir çocukluk dönemi geçirdiğini, böyle bir anne ve babanın evladı olmanın kendisi için bahtiyarlık olduğunu anlattı. Ahmet Doğan İlbey Kitabının bu programa yetişmesinin kendisi ayrıca mutlu ettiğini belirtti. Kitabın editörü olmanın kendisi için ayrı bir değeri olmasından bahsetti. Konuşmasının sonunda; kitabın hazırlanmasında emeği geçen herkes, özellikle kitabın yayımlanmasını sağlayan Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi Kültür Spor ve Turizm Daire Başkanı Duran Doğan ve Kütüphaneler Müdürü Mesut Serdar’a, programa ev sahipliği yapan MESDER yönetimine ayrı ayrı teşekkür etti.  “Bu yaşıma kadar onların evladı olmayı bana nasip ettiği, sonrasında şehitlik mertebesine yükseldikleri için her gün Rabbime hamd ediyorum. Hüzünle her daim ağlamakta olan bir yanımız var, bir hocamın dediği gibi bu hasret bizi güzelleştirecek diye umut ediyorum. Bu gece buraya gelen çok değerli dostlarının ve evlatlarının her birinde babamın izini görüp duygulanıyorum. Babamla ilgili anlatacak çok şey var, benim özelde de pekçok anım var, inşallah bunları yazabilmek nasip olur. Yaraların açıldığı yerde iyileşeceğine inanarak Maraş’a geri döndüm, iyi ki sizler varsınız” diyerek sözü Fatma Gülşen Koçak’a bıraktı.
Son olarak söz alan Fatma Gülşen Koçak,Ahmet Abi çok değer verdiğim bir büyüğümdü. Ahmet Abi, TYB Basın-Fikir ödülünü aldığında Maraş’a gelmiştik. Evinde misafir olduğumuzda sohbet esnasında kızı Bilge’den bahsetti ve ‘O, artık sana emanet’ dedi. Bilge ve kızı İstanbul Yağmur artık benim kızım oldu. O emanete ömür boyu sahip çıkmaya çalışacağım. Rahmetle anıyorum Ahmet abiyi.” İstanbul’daki işlerinden ne zaman fırsat bulsa soluğu Maraş’ta aldığını, Maraşlıların insanı bağrına bastığını, kendini evinde gibi hissettiğini, artık yarı Maraşlı sayıldığını söyleyip teşekkür ederek sözlerini bitirdi.
Programa katılan dostları da söz aldı, yaşadıklar hatıraları anlattılar. Toplantı sonunda Ahmet Doğan İlbey için hazırlanan biyografi kitabı, “Bir Hüzünkârın Not Defteri, Ahmet Doğan İlbey Kitabı” misafirlere takdim edildi.
Ahmet Doğan İlbey, bir ömür biriktirdiği hüzün yüküyle,  6 Şubat sabahı, Hüsn diyarına yol aldı gitti.  Biliyoruz ve inanıyoruz ki; “mevt idam değil, hiçlik değil, fena değil, inkıraz değil, sönmek değil, firak-ı ebedî değil, adem değil, tesadüf değil, fâilsiz bir in’idam değil. Belki bir Fâil-i Hakîm-i Rahîm tarafından bir terhistir, bir tebdil-i mekândır.” İman ve itikadımız bu yönde. Ruhun şad, menzilin mübarek olsun Ahmet Doğan İlbey…