Ne idik, ne olduk, ne olacağız? Eskiden böylemi idik? Nereden nereye?
Biri nişanlanır, nişanlısı ile boy boy resimlerini paylaşır.
Biri evlenir, hanımının resmini profil yapar. Birinin çocuğu olur, her tarafa bebeğinin resmini paylaşıp; ''Maşâ Allah!'' der. Allah nazarlardan saklasın der.
Biri eşine yaptığı ikramları özenle hazırlar ki, sosyal medyaya attığı zaman çok beğeni gelsin.
Biri lokantaya gider, yemekler soğuyana kadar güzel bir resim çekmeye çalışır. Yediği yemeğin resmini çekerek başkalarına servis yapar.
Toplumun içerisinde eşinin koluna girmeye dahi utanan dedelerimizin, yatak odasını paylaşan torunları nasıl oldu?
Yemeğinin kokusu başka birinin burnuna gitmesin diye özen gösteren ninelerimizin, yediklerini, içtiklerini düşünmeden paylaşan torunları nasıl oldu?
Eşinin ismini söylemekten dahi ar eden büyüklerimizin çocukları nasıl oldu da bu kadar rahat oldu?
''Aman namahrem görmesin!'' diyerek vefat ettiğinde gece gömülmek isteyen Hazreti Fâtıma ve Fâtıma yürekli kızlardan, nasıl oldu da boy boy resim paylaşan kızlar türedi?
Dar giymekten kaçınan, kendisini, iffetini muhafaza eden erkekler nasıl oldu da dar paça pantolon giyinen, vücudunu ortaya çıkaran kıyafetleri tercih eder oldu?
Bir erkeğin nazarından kaçınan kızlardan, binlerce erkeğin nazarına muhatap olan kızlara nasıl geldik?
Ar duygusu ile çocuğu olana kadar hamile olduğunu gizleyen annelerden, boy boy resimler, dar kıyafetler ile gerçek hayatta ve sosyal medyada gebe olduğunu belli eden anneler nasıl çoğaldı?
Ne tuhaf bir çağ bu !
Ne tuhaf insanlarız!
Kimse görmesin diye penceremize kat kat perdeler çekiyoruz ama çoğu mahremimizi, evimizin içini yazıyla, görselle sosyal medyada paylaşıyoruz...
Saatlerce sosyal medyada zaman öldürüyoruz da
seneden seneye bir hatmi zor yapıyoruz
Saatlerce gereksiz saçma videoları izliyoruz da kitap okumaya zaman bulamıyoruz
Mutlu evlilikler istiyoruz ama gelinin yarı çıplak olduğu, damadın bununla gurur duyduğu, erkekli kadınlı düğünlerde başörtüsüyle çılgınca dans ediliyor, Çılgınca eğleniliyor.
Dindar geçiniyoruz ama eş seçerken cebi para dolu. evi ve arabası olan birini arıyoruz da Salih ve Salihalar, ahlak güzelliği olanı aramıyoruz,
Kadınlar fıtraten erkekleşirken, erkekler kadın olmak için can atıyor. Dışımızı süsleyip içimizi viran ediyoruz. Kadın erkek belirsiz günlere geldik
Hayat kısa diyoruz ama en değerli şeyi, hayatı, en lüzumsuz işlerde tüketiyoruz. Zamanımızı lüzumsuz işlerde harcıyoruz.
Çocuğum iyi olsun diyoruz ama ne Allah korkusu veriyor ne terbiye ediyoruz nede iyi örnek oluyoruz. Dünyasını mamur ederken ahiretini tarumar ediyoruz
Kürsülerde, camilerde, okullarda, kul hakkını anlatıyoruz, dinliyoruz ama
hak yemeye, iftiraya, hak gaspına, su-i zana sıra gelince en önde koşuyoruz.
Camileri süslüyoruz. Büyük çok minareli camiler yapıyoruz(köylere varıncaya kadar) ama namaz kılmıyor, cemaate katılmıyoruz...
İşlerimi yetiştiremiyorum , zaman çok kısa diyoruz da zamanı en acımasız şekilde öldürüyoruz...
Ebû Cehillere lanet okuyoruz ,cehlin babası diyoruz ama onun gibi yaşıyoruz. Ebû Bekir( r.a) ' in sadakatini anlatıyoruz ama örnek almıyoruz.
Hz. Ömer’e adaletin timsali diyoruz ama adaletli davranmıyoruz. Hatta zulümde ileri gidiyoruz.
Sünnetsiz, Kitapsız bir Müslümanlık peşinde koşturup duruyorlar
Daha neler neler ...
Ne tuhaf bir çağ bu !
Ne tuhaf insanlarız!