Şu akıllı telefonlar aklımızı başımızdan aldı. Evde,sokakta, çarşıda, pazarda herkesin elinde bir telefon. Akıllıcasından. Gözler,gönüller onda…Dost, ahbap meclislerinde eller dokunuyor telefonun ekranına.Aman Feys’te arayan olmuş mu? Vatsap’ta neler var? İnstıgram’da bakalım nelerpaylaşılmış? Daha benim bilmediğim türlü türlü gruplar, oluşumlar, sitelermiteler…
Hilafsız söylüyorum. Direksiyon başında telefonuylaoynayan sürücüler gördüm. Yalanım yok. Hem vallahi, hem billahi…İki gözüm önümeaksın ki. İnanmadınız mı? Siz de haklısınız. İnanılır gibi değil çünkü.Gözlerimle görmesem ben de inanmazdım.
.
Zaman zaman gençleri eleştiririm. Her şey biz insanlariçin. Günlük yaşantımızı, kolaylaştırıp güzelleştiren ve de renklendirenteknoloji harikası cihazları kullanalım. Ama yerinde ve zamanında. Kararınca.Ölçüsünü, tadını tuzunu kaçırmadan.
Bunlar bizi bir esir aldı mı yakamızı kurtaramayız.Bağımlılık kötü. İnsanı sersefil eder. Yer ile yeksan olmacasına. O güzel zamanlarıziyan ederiz bağlanırsak bu sihirli oyuncaklara. Oyuncak sözcüğü yerinibeğenmedi galiba. “Sihirli kutu” desem uyar mı?
.
Torunum Seymen çok sever telefonla oynamayı. Bilmediğitelefon oyunu yok. Savaşçılar, spor adamları, sihirbazlar, hayvanlar alemi…Onları izlerken çevreyle ilgisini keser. Bazen oyunculardan birileirin tarafıolur. Kendi kendine konuşur:
-Benim adamlarım var, diye.
Olur ya, Seymen oyundayken telefon çalacak olsa o âlemdençıkışı pek öfkelidir. Konuşur arayanla. Ama yüzünden düşen bin parça. Hemenkısa cevaplarla geçiştirir. Telefonu kapatır ve telefondaki oyununa döner.
Bazen kızdığım olur:
-Oğlum fazla oynama şu telefonla. Çık arkadaşlarınlaoyna. Gez…Dolaş…
Seymen’in yüzü asılır:
-Ama dede!.. Of ya, of…
Telefon yüzünden Seymen’le aramız hep limonîdir. Şekerrenktir.
Dün akşam Seymengil’e gittik Fatma’yla. Bengican HalkMüziği Korosu’ndan sonra bir çay içimi oturacağız. Hem de Sencer’e hoş gelişedeceğiz. Hatice çayı koymuş ocağa. Oturduk, şundan bundan konuşacağız. Bentelefonu aldım. Bir yoklamak niyetiyle. Öyle ya. Üç saate yakın bakmamışım. Osırada Fatma da telefonu almış eline. Bizi bu halde gören Hatice’yle, Seymenhemen telefona sarılmışlar. O anı kaydetmişler.
.
Sizin anlayacağınız fena yakalandık. Ben bu görüntüyüVatsap’ta paylaştım. Bakın neler dedi Kaan'la Yağmur?
.
Kaan Yarol (Büyük torunumuz):” Vay be! Yeni jenerasyon datelefonla ne kadar meşgul oluyor.”
Bak bak… Taş atıyor Kaan bize. Al sana bir kaya, nerenedayarsan daya!
Yağmur Öner (Küçük kızımız)“Devir değişti. Seymentelefonu bıraktı. Annemle babam sarıldı.”
Eee, şimdi ben ne deyim yahu? .Sükut geçeyim en iyisi…
.
Bizimkiler bizi böyle taşlayadursun arkadaşlar ne demiş?Bir de o cepheden temaşa edelim:
.
Sedat Pehlivan : “Muhabbetinize doyulmuyor. Ha,gürültünüzden de durulmuyor yani Hocam. Amma yüzünüzden gülücükler fışkırıyormaşallah.”
M.Akif Toprak: “Süpersiniz ağabeyciğim. Sağlıklı, niceyıllarınız olsun inşallah.”
Alev Temel: “Çok güzel görünüyorsunuz Mustafa Hocam.Sevgiyle kalın, selamlar.”
Zahide Metin: “İyi akşamlar Mustafa Bey. Harikasınız.Eşinize selamlar.”
Meral Apaydın: “Nice sağlıklı, uzun beraberliğinizolsun.”
Mustafa Doğan: “Keyfiniz bol olsun.”
Fatma Arıkan: “Mustafa Hocam, aynı Çınar Bey’le bengibisiniz.”
Teşekkür ederim arkadaşlar.
.
İşte böyle... Hatice kızım bizi tongaya bastırdı. O anıyakaladı. Yakalandık. Seymen’le ana oğul bizi böyle bir açmaza düşürdüler.Zaten Seymen'in kıs kıs gülüşü "Oh olsun!" un beden diliyleanlatımı.Eline koz geçti Seymen'in, bunu kullanır artık.
.
Yine de siz siz olun, bu akıllı telefonla aranızdakimesafeyi koruyun. Fazla yağlı ballı olmayın. Benden söylemesi. Taktir sizin…