Öyle insanlar gördüm ki, kusurları yoktu? Ama insanların kusurları hakkında konuşuyorlardı. Allah onlara kusurlar yarattı! Öyle insanlar gördüm ki, kusurları vardı! Ama diğer insanların kusurları hakkında sustular. Allah onların kusurlarını gizledi.(Hasan El Basri)
Demek ki insanlar birbirlerinin kusurlarını araştırmamalı, hatta kusurları varsa gece gibi olup örtmeli. Mevlana, insanlığa verdiği nasihatlerde insani değerlerin yaşanması, yaşatılması, korunması uğruna sözler söylemiştir. Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol sözü de nasihatlerinden biridir. Bu sözle insanlığa hoşgörünün önemini ve değerini hatırlatmak ve öğretmek istemiştir.Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol derken, gecenin karanlık yüzünün her şeyi örttüğü, gizlediği, gözden uzak ettiği gibi insanların göze batan kusurlarını da görmezlikten gelmek, kusursuz bir insan olamayacağını kabul etmek gerekliliği vurgulanmaktadır. Böylece toplumda kusurları araştırıp ortaya çıkarma kibri ve kötülüğü aşılarak kusurları örten bir zihniyetin hoşgörüsü yaşanmış olur. Kusurları örtmek dinde olan bir davranıştır. Bunu da bilmek gerekiyor. Efendimiz şöyle buyurur(sav) “Kim, bir müslümanın ayıplarını örtüp gizlerse, Hak teâlâ da, dünya ve ahirette onun ayıp ve kusurlarını örter. Kul, din kardeşine yardım ettiği müddetçe, Allahü teâlâ da o kula yardım eder.” [Müslim]
BÜYÜKLERİ TAKİP ETMEK GEREK
Büyüklerin sözleri de eylemleri de büyük oluyor. Şu anda Siraceddin Önlüer'in Ehli Beyt İmamları isimli eserini okuyorum. Her gün bir imamımızın hayatı bizde yeni ufuklar açıyor. Bunun için sindiri sindire okuyorum kitabı. Affı, bağışlamayı, cömertliği özetle doğruları onların yaşamında net görüyorsunuz. Önce Hz. Ali Efendimizin hayatını okudum. O'nun Kabe'de doğan tek çocuk olduğunu ilk defa duydum. Örnek hayatı, takvası, kahramanlığı, kişiliği, halifeli her biri örnek bir yaşam. Oğlu Hz. Hasan Efendimizde tıpkı dedesi, ona çok benzermiş mübarek ve babası gibi Hak yolda yürümüş. Allah'ım ne sabır, nasıl bir hayat insanın dudakları titriyor okurken. Bir gün Medine’deyken, yanına Ehl-i Beyt düşmanı bir adam gelir, her türlü sözü söyler. Sabırlı o 'adamı' dinler. Dönüp adama. “ Ey Şeyh(yaşlı adam) galiba sen bu şehirde yabancısın. Hakkımızda yanıtmışlar seni, gerçeği sana yanlış anlatmışlar. Eğer senden razı olmamızı istersen, razı oluruz. Bizden bir şey talep edersen onu veririz. Bir yol göstermemizi istersen seni hidayete(doğru yola) yönlendiririz. Yükünü taşımamızı istersen, yükünü de taşırız. İsteğin varsa karşılarız…” Der, dediklerini de yapar. Tabi adam, bu durumdan utanır. Ağlar, söylediklerinden utanç duyar ve şöyle der: “ Senin Allah’ın yeryüzündeki halifesi olduğuna şehadet ederim. Allah risaleti kime vereceğini çok iyi biliyor. Ey Hasan, Sen ve senin baban benim yanımda en büyük düşman idiniz. Şimdi sizler benim yanım da en sevimli kullarsınız…”Gerek Hasan Basri Hazterlerinin sözünde ve gerekse Hz. Hasan Efendimizin tavrında çok önemli mesajlar yer alıyor. Hasan Basri, insanların kusuru araştıranların kayıpta olduklarını, kusur arayanların kusurlarının Allah tarafından örtülmeyeceğini, kusurları görmeyenlerin ise kusurlarını örteceğini söylüyor. Hz. Hasan’ın bu tavrında kötülüğe, iyilikle muamele etmek gerektiğini görmekteyiz. Yani büyük insanlar boşuna büyük olmuyorlar. Bu nedenle onlara yakından tanımak gerekiyor. Yollarından yürümek, felsefelerini bilmek gerekiyor. Şüphesiz ki, insanların en büyükleri peygamberlerdir. Her peygamberin hayatında kıssalar vardır. Onların yaşamından sonuçlar çıkartıp, onlar gibi yaşamayı hedeflemeliyiz. Hepsini bilmek mümkün olmasa da, en azından bir Müslüman olarak Efendimizin(sav) izini sürmek gerekiyor. O’nun yap dediğini yapıp, yapma dediklerinden uzak durmak gerekiyor. Zaten peygamber olarak kabul ediyorsak böyle olmamız gerekiyor.Rabbim Kur’anın ve Efendimizin(sav) izine yüzümüzü sürmeyi nasip etsin. Bizlere doğru sözlü, doğru bir yaşam nasip etsin. Kalın sağlıcakla.