Toplumu ayakta tutan eğitim kurumlar vardır, okullar bunun başını çeker, sonra camiler gelir. Bu kurumlar aslında topluma dinamizm de katarak diri tutarlar.  Okul, cami, kütüphane gibi kurumlarla barışık olan nesil iyi eğitildiğinde o toplumda istenilen olumlu gelişme sağlanır, bu durumda daha az toplumsal sorun yaşanır… Hep yazıyorum, bir toplumda hastaneler ve hapishaneler doluysa sistem de bir sorun var demektir. Nitekim geçtiğimiz aylarda Diyanet İşleri Başkanımız Mehmet Görmez şöyle bir tespit yaptı; “Geliniz, insan yetiştirme mekanizmalarımızı yeniden gözden geçirelim…”İman ve akl-ı selim sahibi nesiller yetiştirelim. Sabırla, hikmetle, ilimle, Kitap’la, Sünnet’le, birliğimizin mührü icma ile, aklımızın gücü kıyas ve içtihad ile yol alalım. Medeniyetimizin 1400 yıllık müktesebatını dışlayan, İslam’ın mutedil yoluna aykırı yorum ve dayatmalar içeren, şiddet ve zorbalık öngören nevzuhur dinî akımlardan gençlerimizi koruyalım…” Eyvallah! Bundan daha doğru reçete olmaz. Peki bu nasıl olaca? Elbette eğitim kurumlar ile tabi önce camileri katmak lazım bu iş. Prof. Görmez bir eksikliği görmüş ki, Camilerin 24 saat boyunca açık tutulmamasından duyduğu rahatsızlığı dile getirerek "Keşke tüm halıları çalsaydılar da camiler açık kalsa gençler Allah'ın evine gelseydi" diyor. Prof. Dr. Görmez, din gönüllüsünün ve camilerin mesai saati olmadığını ifade etmiş.  Görmez, caminin devlet dairesi olmadığını ve bu nedenle mesai saati uygulanamayacağını kaydetmiş, ne güzel söylemiş.Eyvallah! Bu da doğru bir söz ancak uygulanabilir mi? Gelin bu konuya masaya yatıralım.   İNANMAK GEREK Camilerin 24 saat açık olması için, önce cami güvenliği sağlanmalı bu mümkün mü? El cevap, evet  ancak, toplumun bu gayretlere katkı vermesi gerek. İkinc soru imam hatipler 24 saat camide kalır mı? İşte bu konuda din görevlilerin ikna edilmesi gerek. Diyanet İşleri Başkanımızın duyduğu kaygıları, cami görevlisi arkadaşlarında duyması gerek.  Yani toplumu aydınlatmak, irşat etmek adına ‘ben varım’ demeleri gerek. Şunu söylemek istiyorum, camiler hayatın merkezinde olmalı.  Şöyle ki, anlayış olarak Efendimizin(sav) dönemine dönülmeli. Cemaatin bütün sorunları, sevinçleri burada paylaşılabilmeli. Gençler camilerde kitap okumalı, uygun bir mekanda dünya gerçeklerini tartışmalı, bunu yaparken de elbette Kur’an-i bir hayat hedeflenmeli. Eğer camiler gerçekten sosyal hayata katkıda bulunur, toplumsal dertlerine çözüm üretirse örneğin boşanmalara , madde bağımlısı gençlere, küskünleri  el atarak barıştırmaya katkısı olması gibi, o zaman cami hayatın merkezine alınır…   PRATİK BAŞKA, İDEALİZM BAŞKA Efendimiz(sav)  23 yıl devam eden peygamberliğinin on yılını Medine’de geçirdi, o dönemi bir hatırlayalım. “ Kendisine nâzil olan Kur’an sûre ve âyetlerini ashabına öncelikle camiinde, önce erkeklere sonra da kadınlara tebliğ ettiği gibi, kendisine sorulan sorulara, Kur’an’ın anlaşılması için yaptığı açıklamalara burada devam ederdi. Ayrıca haftada bir gününü de kadınların sorduğu sorulara cevap vermek ve onlarla sohbete tahsis etmişti. Yine Mescid-i Nebevî’sinde meclis adı verilen ders halkalarında bulunur, sohbet ederdi. Camiye gelmeyenleri sorar, hastalananları ziyaret eder, sıkıntılarını gidermek için gayret ederdi…” Geçtiğimiz akşam yatsı namazını merkez camilerden birinde kıldım, biraz da geciktim, namazdan sonra din görevlisi bizi bekledi, çıkışta da bu konuları ayak üstü konuştuk. Uygulanması zor diyor, camileri açık bırakamayız, çünkü her türlü insan burasına mekan tutabilir diyerek anlattı uzun uzun sorunlarını… Sonuç olarak diyeceğim şu ki, idealizm başka, gerçek başka  din görevlisi bu işe inanmalı .Bana göre kademeli bir uygulamaya geçilmeli. Aksaklıkların giderilmesi adına projeler üretilmeli.Sevilen, bilgili ve donanımla, yaptığı işi Allah için yapacak insanlarla yola çıkılmalı. Bana göre camiler namaz öncesi ve sonrası 2 saat açık kalsa yine yeter. Yeter ki, bu zaman dilimi verimli kullanılsın. Kalın sağlıcakla.