Yalnızca sözü değil istikameti de önemsiyorsak, sadece söze değil söyleyene de dikkat etmek gerek! Geçtiğimiz hafta insanı tanımak üzerine bir yazı kaleme almış, bir insanla alış-veriş ve yolculuk yapmadan, dara düşmeden, makam ve mevki sahibi olmadan anlaşılamayacağını yazmıştım. Bu yazım üzerine güzel değerlendirmeler aldım.  Bir kardeşimiz; “Yalnızca sözü değil istikameti de önemsiyorsak, sadece söze değil söyleyene de dikkat etmek gerek. Zira İblis’in doğrusu olur ama istikameti olmaz!” demiş. Çok doğru çünkü ‘din muamele’. Eğer bir insan eline, beline ve diline sahip olamıyorsa, konuştuklarının hükmü yoktur.  Bu bağlımda demek ki insanın yaptıklarına dikkat etmek gerekiyor. Helal ve haramı ne kadar önemsiyor, yalan söylüyor mu? Verdiği söz de duruyor mu? Emanete riayet eder mi? Kutsallara saygılı mı? Özetle muamelesi düzgün mü? İşte tüm bunlar, kişinin daha iyi anlaşılması için önem arz ediyor.   EMROLUNDUĞU GİBİ DOST DOĞRU OL Hazreti Ebubekir (ra) bir gün mescitte otururken Allah Rasûlü’nün (aleyhissalâtü vesselam) mübarek sakallarında beyazlıklar gördü ve sebebini sordu. Efendimiz (sas) de “Hûd Sûresi beni ihtiyarlattı!”; diğer bir rivayette ise, “Hûd Sûresi ve benzerleri belimi büküp saçlarımı ağarttı.” Buyurmuş. Evet, Allah Rasûlü “İstikâmet üzere ol!” emrini kendi kulluk ufkuna göre çok derin anlamış ve hayatını o çizgide sürdürmüştür…. İşte günümüz insanlığının yaşadığı sorunların temelinde bence dost doğru yaşamamaktan kaynaklanan hayat tarzını sürdürmeli birinci sırada yer alıyor. Bu bağlamda öncelikle çocuklarımıza “ Kimsenin olmadığı yer yoktur. Allah(cc) her yerde vardır. Buna göre davranmalısın. Çünkü bir gün sen susacaksın,  ellerin, dillerin ve gözlerin  hesap zamanı konuşacak” bilinci ile yaşamayı öğretmeliyiz.   NEDEN Mİ? Yunus Suresinin tefsirini tamamlamak üzereyim. Tefekkür ederek, 24. Sureyi kadar geldik. Allah bu surede şöyle buyuruyor;  “Dünya hayatının durumu, gökten indirdiğimiz bir su gibidir ki, insanların ve hayvanların yiyeceklerinden olan yeryüzü bitkileri o su sayesinde gürleşip birbirine girer. Nihayet yeryüzü ziynetini takınıp, (rengârenk) süslendiği ve sahipleri de onun üzerinde kudret sahibi olduklarını sandıkları bir sırada, bir gece veya gündüz ona emrimiz (âfetimiz) gelir de onu sanki dün yerinde yokmuş gibi kökünden koparılarak biçilmiş bir hale getiririz. İşte iyi düşünecek kavimler için ayetlerimizi böyle açıklıyoruz.” Ayetin meali açık, dünya bir imtihan yeri ve bizler yaptığımız en küçük davranışlardan bile sorumluyuz. Bunun için din muameledir… Tabi ki din aynı zamanda nasihattir. Bir yandan da insanlara iyiliği emredip, kötülükten uzaklaştırmak için gayret göstermemiz gerekiyor. Unutmayalım ki, biz Müslümanız! Her Müslüman Kur’an ve Sünnet’e uygun hareket ettiğinde huzur bulur. Müslüman güvenilir insandır aynı zamanda. Üzerimize yüklenen rollerini en iyi şekilde yapan insan olmak gerekiyor. Eşimize, çalıştığımız işyerine, evlatlarımıza, ait olduğumuz toplama, hatta tüm insanlığa karşı üstlendiğimiz rolleri en iyi şekilde oynamalıyız. Evet, hayat bir tiyatro, aslında oyunun sonu da belli, ancak biz üzerimize düşen rolü iyi oynayıp, hem Hak’tan hem de Halk’tan alkış alabilmek için gayret göstermeliyiz. Hadi kalın sağlıcakla.