İnsan ruh ve bedenden oluşan, maddi ve manevi yönü olan ikili bir varlıktır. İnsanı insan yapan her iki yönüdür. Din duygusu ile tatmin olmayan bir ruh, beden kafesinde patlar ve anarşi olur. Hayat bir mücadeledir. İnsan bu mücadelenin içindedir. Bu hayatta, günlük hayatımızda en kuvvetli dayanağımız dindir. Din günlük hayatımıza yön verir. Din maddi ve manevi ilerlememizi teşvik eder yön verir. Din çalışmamızı ister. Semavi dinlerde temel inanç ahiret inancıdır. Semavi(İlahi) dinlerde ahiret inancı vardır. İnsanlar öldükten sonra daha mükemmel bir hayata kavuşmak için bu dünyada Ma’bed (ibadethane) ve hayır kurumları yapmışlardır. İnsan yaratıkların en şereflisi ve en mükemmeli olarak yaratılmıştır. İlim tahsili ederler. İlim ise iki ağzı keskin bıçak gibidir. Kontrol mekanizmasını sağlayan “ iman”dır. İman olmazsa ilim felaket olur. Yapılan buluşlar insanın felaketine kullanılır. Atom parçalanarak enerjide üretilir. Atom bombası atarak insanlarda öldürülür. Vatan ve millet savunmasında dinin gücü kullanılmıştır. Savaşa giderken “Allah Allah sedası ile gidilir. Dinde şehit ve gazilik önemli bir değerdir. Hadis-i şerifte ; “Vatan sevgisi imandan gelir.” Buyrulmuştur. İnsanların saadetini, mutluluğunu temin edecek en mükemmel din, beşerin fıtratına, yaratılışına uygun olan Müslümanlıktır. Din insanların gelişmesine, kalkınmasına ve ilerlemesini sağlar. İNSAN-İLİM VE DİN İnsan ruh ve bedenden yaratılmıştır. İnsanın yüceliği ruh yüceliğidir. Ortaçağ Avrupa’sında kilisenin görüşüne zıt olan ilim ve fikir adamlarını yargılamışlar ve aforoz etmişlerdir.  Ford otomobili bulduğunda önce alay etmişlerdir. Buharlı gemiyi  icat edildiğinde Rahipler ona binmeyi yasaklamışlar. Sonra uzak doğuya gidip Hıristiyanlığı yayacağız hem de ticaret edeceğiz deyince, papazlar binmeye cevaz vermişlerdir. Galileo, dünya yuvarlak dediği için onu cezalandırmışlar aforoz etmişlerdir. Osmanlılar çalar saat hediye edildiğinde, içine şeytan kaçmış diyerek kaçmışlardır. Akıl hastalarının içine şeytan kaçmıştır diyerek döverek çıkarmaya çalışmışlardır. O devirde İslam dünyası bilim ve teknik ve kültürde altın çağını yaşıyor. Medeniyetler kuruyorlar, birçok icat ve buluşlar yapıyorlar. Akılları ilim doğru yola sevk ediyor. İnsanlığın kurtuluşu ve saadeti, maddi tekâmül yanında ruhi tekâmülde şarttır. İnsan ruhu ve ahlakı ile de yücelmektedir. Bunu temin eden kuvvet ise bilimdir, fendir. BİR DÜNYA GÖRÜŞÜ Aklı başında olan herkes kendine sormalıdır. “Ben neyim?” “Nerden gelip nereye gidiyorum ?” “Niçin varım?” “Bu dünyada yerim ve fonksiyonum nedir?  “Yaratılış gayem nedir? Ünlü düşünür Dekart; “Düşünüyorum o halde varım.” Demiştir. İnsan düşünerek kendi varlığını bilir. Düşünen kendini bilir. Kendini bilen Rabbini bilir. İnsan sadece yemek, içmek ve yaşamak için yaratılmamıştır. İnsan, yemek için yaşamamalı, yaşamak için yemeli ve ibadet etmek için yaşamalıdır. Bütün canlılar bir görev için vardır. Kendilerine karşı bir görevi olduğu gibi, kendilerinin dışındakilere de bir fayda sağlamak için görevi varıdır. Yemek içmek bir görev değil, yaşayabilmenin bir gereğidir. Mesela bir koyun eti, yünü ve sütü ile insanlara bir fayda sağlamak, insanlara hizmet etmek için görevini yapar,yürütür. Bunun için vardır. Bir koyunun yemesi, içmesi ve beslenmesi ise insanlara fayda sağlama görevini yürütmek için gereklidir. Bütün canlılar insanlara hizmet etmek için yaratılmıştır. Bunun için vardır. İnsan ne için yaratılmış? Ne için vardır? İnsan sırf yeme,içme yani midesi için yaratılmamıştır. Bunun için var olamaz. Sıradan bir hayvan kendi dışındakilere yönelik bir görevi varsa kainatın en üstün varlığı olan insanında yüce bir yaratıcıya karşı görevleri vardır, olmalıdır. İnsanın bedeni yönü yanında ruhi yönü de vardır. Yani maddi ve manevi yönü, insanı insan yapan ruhi yönüdür. Düşünce, azim ve irade, hafıza,muhakeme, öğrenme, sevgi ve saygı, acıma ve merhamet ve korku gibi ruhi güçlere ve kuvvetlere sahiptir. Maddi ve manevi, ruhi yönü olan insanın görevi nedir, ne yapmalıdır? Niçin yaratılmıştır? Niçin vardır? Sorumlu varlık mıdır? Hizmet, görev ve sorumluluk alta göre değil, üste göredir. Bütün canlılar kendisinden en üstün olan insana hizmet ettiğine göre, insanda kâinatın en yüce varlığına(Allah)’a hizmet etmek ve inanmak için vardır. İnsanlar her şeyin yaratıcısı, yüce Allah’a karşı sorumludur.