Merhabadeğerli dostlarım.

Millieğitimle ilgili sohbetimizin hemen akabinde ülkemizin bir başka netemali konusuolan diyanet işlerine ilişkin görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Osmanlıyıortadan kaldırıp yeni devleti kuranlar her şeyin olduğu gibi din işlerinin dekontrollerinde olmasını sağlamak için 3 Mart 1924 tarihinde diyanet işleribaşkanlığını kurdular.

En önemliamacı din işleri ile dünya (devlet) işlerini ayırmaktı. Bakın şu gaflete hiçdin işi dünya işi diye bir kavram olabilir mi? Allahın dinini dünya işlerindenuzak tutmak,  devlete ve topluma yeni birnizam verirken mümkün oldukça dine mesafeli olmak gayesi ile çıkılan yolunsonucu bugün geldiğimiz yoz bir toplum olmuştur.

Yeni bir şeyyapmak amacıyla yola çıkanların toplumu taşıdıkları nokta maalesef içindençıkılmazı zor bir noktaya gelmemize neden olmuştur.

Allah Resulu(s.a.v) son peygamber olarak gönderilmesinin nedenini “Ben güzel ahlakıtamamlamak, yani tahkim etmek, yani insanlığın hayatına yerleştirmek, veinsanların hem dünya hem hem de ahiretini mamur etmek amacıyla gönderildim”buyuruyor.

İnsanıyaratan Allah(cc) son dini peygamberi vasıtasıyla insanlara ulaştırırken sizdünya işlerinizi kendi bildiğiniz gibi yapın, benim indirdiğim dini dünya işlerinekarıştırmayın, ahiret için ise ben sizin için dini tamamladım ve sizin için dinolarak islamı seçtim mi diyor ki? Ha şa. Allahın dini İslam insanların dünyaişlerini Kur’an ve sünnet ile belirlenen şekilde görmelerini, böylece birimtihan olan dünya hayatında imtihandan başarılı bir şekilde çıkarak asıl alemolan ahireti, yani cennet hayatını kazandırmaktır.

Şu tespitihemen yapalım ki bazı şeyleri doğru anlayalım. Dünyada yapılan her şey dünyaişidir. Dünyada iken ahretle ilgili herhangi bir tasarrufta bulunamazsın. Buyaptığın ister ibadet ( namaz, oruç, hac, zekat vs) olsun, ister diğer dünyameşgaleleri olsun. Çünkü ne yaparsan bu dünyada yaparsın, ister ibadet, isterticaret, istersen de siyaset. Çünkü ahirette yapmakla sorumlu olduğun hiçbirşey yok.

Bu dünyadaişlerini Allahın emri doğrultusunda yaparsan cennette sefa sürersin , yokyapmazsan cehennemde cefa çekersin. Yani din ve dünya işleri ayrıdır gibi birgaflete sakın ola düşmeyesiniz.

Gelelimtoplumun dini doğru öğrenme ve öğrendiklerini hayatına yansıtma, Kur’an vesünnetin insanlara doğru aktarılması, camilerin hayatın merkezinde yer almasıiçin yapılan çalışmalarda ne durumdayız.

Başkenttebaşkanlık düzeyinde örgütlenen diyanet işleri il ve ilçelerde müftülükler,camilerde imam-hatip, müezzin-kayyum, kur’an kurslarında görevli personelcegörev ifa etme çabasındadır.

En baştanbaşlayalım. Yani diyanet işleri başkanından. Belli bir tarihten sonra diyanetişleri başkanları ilahiyat kökenli ve profesör ünvanlı kişilerden olmayabaşlamıştır.

Cumhuriyetöncesi ise aslında tam karşılığı olmasa da bu görev şeyhülislam ünvanlıkişilerce yürütülüyordu. Sorumluluklarına baktığımızda bile bu iki ünvanınbenzer yanları olsa da iş görme ve hedefler açısından birbirinden çok farklıolduğu hemen göze çarpar.

Şeyh-ül islamlar  devletin savaşa girip girmemesine hattapadişahın azline bile karar verebilirken, diyanet işleri başkanları kurumunişleyişini yönetmek, protokolde yer almak gibi görevleri belirli kanun veyönetmelik çerçevesinde ifa etmekten ibarettir. İkisi arasındaki güç farkınıçok net bir şekilde görebiliyoruz.

İşte bu farkbugün toplumun içinde bulunduğu kaosun en önemli nedenlerindendir. Din iledevlet işlerini zorlayarak birbirinden ayırmaya kalktığında kaçınılmaz olaraksonuçları bu oluyor.

Diyanetişleri  diğer kurumlarda olduğu gibiakademik olarak docent- profesör titrine sahip kişilerin oluşturduğu kurullar,daire başkanlıkları, il ve ilçelerde ise müftüler, müftü yardımcıları, şubemüdürleri, uzman ve şefler’den oluşan unvan silsilesince görev ifaetmektedirler. Bu kurumda da diğer devlet kurumlarında olduğu gibi şef olmak,uzman olmak, müftü olmak vs. için yani bir makam elde etme çabasının her türlüyolla elde etmenin mübah olduğu yani normal görüldüğünü düşündüğümüzde, hac,umre, kurban gibi organizasyonlarla, yurt içi ve yurt dışında kur’an kursu vecami yapımı, diyanet vakfının yönetimi gibi akçeli işlerle hoca vasıflıkişilerin bu kadar içli dışlı olması ne kadar sağlıklıdır.

Diğer birönemli husus ise şeyhül İslam ile diyanet işleri başkanlarının vasıflarıhususudur. Şeyhülislamlar özellikle dini ilimler hususunda günümüz diyanetişleri başkanları ile kıyaslanamayacak ölçüde, o güne kadar gelmiş geçmiş,amaçları Allahın dinini yeryüzüne hakim kılmaktan başka derdi olmayan zamanınsahipleri, yani müctehitlerin miras bıraktıkları tüm eserleri her yönü iletahsil etmiş, toplumun sevip saydığı, yaşantısı ile takdir edilen kişilerdi.

Günümüzdiyanet işleri başkanları ise ilahiyat fakültesini bitirdikten sonra her hangibir dini ya da felsefi konuda iki yıllık yüksek lisans ve arkasından dörtyıllık doktora tahsili sonucu kariyer basamaklarını tırmanan, birkaç yıl içerisinde profesör olan kişilerdenseçilmektedir. Genellikle uzmanlık alanları bir konu üzerine( Fıkıh, kelam,hadis vs) dir.

Buradavirgül koyup haftaya kaldığımız yerden devam edelim inşallah.

Görüşünceyekadar Allaha emanet olunuz.