Sosyal medya da geziniyorum. Bir kardeşimiz şöyle biryazı paylaşmış;
“Ben eski zaman insanıyım. Varlığıda yokluğuda biliriz. Cefayi sonuna kadar çeker, vefayı fazlasıylaöderim.
Büyük şeylerdegözümuz olmaz. Küçücük mutlulukları yeğleriz. Nerden geldiğimizi unutmayız. Geldiğimiz yeri hazmederiz. Yüreğimizle yaşar, sevdiklermizi dünya malınadeğişmeyiz..”
Devam edip gidiyor. Eyvallah!
Bu kardeşimizin samimiyeti bu günkü yazıma vesile oldu.
Bana göre üstü kapalı eleştiriler yapıyor . Nasıl mı? Açayım.
Günümüz insanınpaylaşmadığını! Sorumsuz ve doyumsuz olduğunu(özellikle gençliğin),
küçücük dertleretahammül edemediklerini, sürekli tükettiklerini! Şükür ve kanaatteetmediklerini!
Dün yoksullukiçinde yaşayan bizim dönemin insanların şükür ederken, bu kadar nimet içindeyaşamalarına rağmen, doyumsuz oluşlarını ima ediyor.
(Yapanlarıtenzih ediyorum)
ÇOCUKLARDAN BAŞLAYAYIM
Bundan tam yarım asır önce, bu şehirde insanlaraffedersiniz eşeğe biner, evinin önündeki bahçesine soğanını, patlıcanını eker,ineğinin sütü ile geçimini sağlardı.
Çocuklar, ilkokulu başlar başlamaz, bir ustanın elininaltına verilir, çırak olur yani. Böyle tatillerde aylak aylak gezmezdi.
Kusura bakmasın gençler, boş kalfaya çıraklık yapıyorlar.Üretmiyorlar, okumuyorlar, düşünmüyorlar, yani sorumluluklarını yerinegetirmiyorlar.(Tekrar ediyorum, yapanları tenzih ediyorum o çocuklarıngözlerinden de öpüyorum)
Savaştan çıkmış, yokluk içinde yaşayan bizim dönemininsanları açız diye bağırmazdık, annemiz elimize bir ‘teh dürümü’ verir,doyardık şükür ederdik. Şimdi kahvaltı sofralarındaki çeşitliliği bir düşünün,bir de şükür etmezleri!
Annemiz bizleri göz/kaş hareketleri ile terbiye ederdi,şimdiki çocuklar terbiyesini televizyonlardan ya da sosyal medya dan aldığıiçin çok ama çok farklılar.
Babaya itaat vardı. Komşular, bir hata yaptığımız zamankulağımızı çekerler, babamızda ellerine sağlık derdi. Öğretmenimiz kulağımızıçekerdi, birhata yaptığımızda. Hiçbirimiz şikayet etmezdik onları. Öğretmenin ya da hocanın vurduğu yerde gülbiter derdik. Yani terbiyecinin sistemine karışmazdık.
Yanlış anlaşılmasın dayağı savunduğum falan yok ancakhocamızın üzerimizdeki haklarına saygı duyardık, o bir şey yapmışsa bizim içinyapıyor derdik. Anne ve babamızda aynı şekilde düşünürdü.
EN KRALDAN DAHA KRALIZ
Eski rektörlerimizden birisi şöyle demişti: “ Bugünün insanı krallardan daha kralyaşadı. Ne savaş gördü, ne açlık, ne kıtlak.”
Evet halimize şükür etmeyi bilmiyoruz, nimetlerinhakkını vermek şöyle bir tarafa dursun, üstü kapalı nimetler yetersiz bulunduğuiçin isyan edenler hiç de azınlıkta değil.
Güven toplumu giderek azalıyor. Uyuşturucu kullananlar,eşlerini dövenler, boşananlar, umutsuzlar giderek çoğalıyor.
Yapılan bir ankette, insanların üçte birinin mutluolduğunu, diğerlerinin gelecek adına ümitsiz olduklarını ortaya çıkmış.Şaşırdım kaldım! Böyle düşünür isek, Allah verdiği nimetleri elimizden alır.
Son söz olarak şunu söylemek istiyorum. Allah kimseyigördüğü günden geri koymasın. Halimize şükür edip, hayırda yarışmamızgerekiyor.
Rabbim kimsenin makamına, zenginliğine ehemmiyetvermiyor, takvasına bakıyor değil mi?
İnsanlık tarihini bilenler, günümüz insanlarının ne kadarşanslı olduğunu görürler. Günümüz insanı ise kendi içinde hırs hastalığının ateşi ile yanıp tutuşuyor!
Kabul edilemez durum, acil tedavi gerekli.
Kalın sağlıcakla.