“Yeryüzünde ne varsa tamamını sizin için yaratan, sonra göğe yönelerek onları, yedi gök olarak tamamlayıp düzene koyan O’dur ve O, her şeyi hakkıyla bilmektedir.” (Bakara, 29) “Yapılan araştırma, gözlem ve hesaplar, ilk evren maddesinin çıplak atomlardan oluşan kocaman bir küre hâlinde olduğunu, bu çıplak atomlar arasındaki karşılıklı şiddetli itme ile bu ilk evren maddesinin açılarak patlayan bir bomba gibi evrene yayıldığını göstermektedir. Ancak bu ilk evren maddesinin nasıl meydana geldiği bugün, araştırmalara rağmen tam olarak bilinmemektedir. Başlangıçta uzay ve zaman yoktu. Bir teoriye göre maddenin ve mekânın olmadığı, ışık ve enerji mefhumlarından söz edilmediği, boşluğun bile mevcut olmadığı bir devirde her şey, dehşetli bir patlama ile ortaya çıktı. Korkunç bir sıcaklıkta atomlar yaratıldı. Fizik ve kimya kanunları hükümlerini yerine getirdiler. Proton, nötron ve elektronlardan ağır elementler husule geldi. Yıldızlar doğdu, güneş ortaya çıktı, galaksiler meydana geldi.” (Taşkın Tuna, Uzay ve Dünya, s. 22,27) Bilim adamları bu büyük patlamanın tarihini milyarlarca yıl geriye götürmektedirler. Şu halde dünyanın ve güneşin içinde bulunduğu Samanyolu galaksisi gibi sayısız galaksi, milyarlarca yıl öncesinden yaratılmaya başlanmıştır, daha öncesinde ise bunlar mevcut değildi. İlk evren maddesinin nasıl var olduğu bilimin meçhulüdür. Bütün semavî dinler bunun bir yaratıcısının olduğu, sonraki gelişmeleri de ilmi sonsuz, hikmeti, kudreti ve sanatı eşsiz olan yaratıcının sağladığı konusunda ittifak etmişlerdir. Bu ve başka ayetlerde yerküreyi Allah yarattığı gibi, ayette “yedi sema” diye anılan gökleri de yedi gök olarak yaratıp düzenleyenin Allah olduğu bildirilmektedir. Bu yedi göğü dünyanın gökleri veya uzayın gökleri olarak kabul eden tefsirciler, eski Aristo ve Batlamyus nazariyesine göre Ortaçağ’dan sonra da Kopernik, Galile, Kepler, Newton, Einstein, S. Hawking çizgisinde gelişen güneş ve kâinat sistemleriyle ilgili bilgilere göre açıklamalar yapmışlardır. Ancak bu yedi gökten maksadın ne olduğu konusunda kesin bir bilgi yoktur. Arap dilindeki kullanıma göre bunun çokluktan kinaye olarak düşünülüp birçok gök şeklinde anlaşılması da mümkündür. ( Kur’an Yolu Türkçe Meal ve Tefsiri, c. I, s. 40)
DÜNYAYA BENZER GEZEGEN Astronomların yeni keşfettiği sekiz gezegenden birinin, Dünya'ya en çok benzeyen gezegen olduğu anlaşıldı. Amerikan Uzay ve Havacılık Dairesi'nin (NASA) uzay teleskopu Kepler ile tespit edilen 'Güneş sistemi dışındaki' bu gezegenlerden yalnızca üçünde yaşam koşulları gözlendi. Yaşama uygun olma ihtimali olan gezegenlere Kepler 438b, Kepler 442b ve Kepler 440b isimleri verildi. Bu gezegenler arasında da Dünya'ya en çok benzeyenin de Kepler 438b olduğu belirtildi. Dünya'dan yüzde 12 oranında daha geniş olan Kepler 438b, Kepler 186b'den daha büyük. Ayrıca yıldızına daha yakın mesafede dönmesi nedeniyle, Dünya'ya kıyasla yüzde 40 daha fazla ışık alıyor. ABD'nin California eyaletindeki araştırma merkezi Seti'de görevli Doktor Doug Caldwell'e göre, 438b'nin yüzeyi Dünya'nın yüzeyinden daha sıcak. Caldwell, kızıl cüce güneşi etrafında dönen bu gezegenden bakıldığında gökyüzünün, Dünya'ya kıyasla daha kırmızı görünebileceğini söylüyor. Bilim insanlarına göre bu gezegene dair daha ayrıntılı bilgi elde etmek güç. Zira gezegen 475 ışık yılı uzakta ve gezegeni oluşturan maddeler hakkında henüz bir bilgi yok. Yaşam koşullarının görülebildiği gezegenler kendi güneşlerine, suyu muhafaza edebilecek kadar uzak, fakat suyun donmasına engel olacak kadar da yakın bir mesafede bulunuyor. Bu tip gezegenlerin belirlenmesi de bilim insanlarının araştırmaları sonucu yaptıkları tahminlere dayandırılıyor. BBC'ye konuşan Doktor Caldwell, "Yaptığımız Kepler ve diğer ölçümlere göre, bu gezegenlerde balıkların yaşadığı okyanuslar veya ağaçların bulunduğu topraklar olup olmadığını bilmiyoruz. Bildiğimiz şeyler ise boyutları ve kendi yıldızlarından enerji almalarıi" diyor. Caldwel, gezegenlerin Dünya gibi kayalık olduklarını ve aldıkları ışığın da Dünya'nınkiyle kıyaslanabilir olduğu yorumunu yapıyor.” Sizleri bir ayet tefsiri ile bir haberden alıntılar yaparak, bir makale oluştururken, Allah’ın ne kadar güçlü, kainatın O’na göre ne kadar küçük olduğunu anladım… Kalın sağlıcakla.