İnsanoğlu kendini sürekli geliştiren bir canlıdır. Aslında bu insan olmanında gereğidir. Ancak, kimi gelişmeler varki, insanlığa hizmet eder, kimileri de varki insanlığın aleyhinedir! Nasıl mı? Şu yazıyı bir okuyalım sonra değerlendirmemizi yapalım.
“Yaklaşmakta olan büyük sarsıntıyı korkunç acılar çekmeden atlatabilmek, soykütüğün yaratmayı hedeflediği baş dönmesi ile yok etmeden sekteye uğratmak ve başka bir hikayeye dönüşme olanağı sunmanın ne kadar başarılabileceği ile ilişkili.”[1] bir yazıdır bu.
Wendy Brown Amerikalı bir siyaset bilimi profesörü. Metis yayınları kendisini tanımlarken, “çağdaş kapitalizm teorileri uzmanı” olarak tanımlıyor. Yazıya, yazarın “Tarihten Çıkan Siyaset” isimli kitabından bir alıntı yaparak başladım ve bu alıntıyı irdeleyerek konuyu ilerletmek istiyorum.
1- Büyük Sarsıntılar
“Müsaadenizle evvela gelmekte olan büyük sarsıntıyı kendimce biraz tanımlamak istiyorum.
Egemenler ile alt tabaka ilişkisi tarih boyunca bir zorunluluktu. Çünkü egemenlerin hem hizmetlerini görecek (köle, işçi, memur vs) hem de onlar adına savaşacak insanlara ihtiyaçları vardı. Wendy Brown, "bu zorunlu ilişkinin sonuna geldik; zenginlerin, çalıştırmak ya da savaştırmak için fakirlere ihtiyacı yok. Artık onların yapay zekalı robotları var"[2] diyor.
Makineleşmenin ya da robot teknolojisinin ulaşabileceği sonuçları özellikle 2. Dünya Savaşı sırasında fark eden devletler bir centilmenlik olsa dondurmuşlardı. Devletler hala bu süreci korumaya çalışıyor olsalar da, devletlerden daha büyük örgütlere dönüşen özel şirketler böyle bir centilmenliği umursamıyorlar. Robotlaşma, makineleşme ve yapay zekayı her alana sokabilecek düzeye getirdiler.
Mesela eğitimin sanal ortama taşınması ile okul binalarının birer harabeye dönüşmesi hükümetlerin cesaret ettiği anda olabilecek bir şey[3].
Eğer hala okul binaları duruyor çocuklar fabrika tipi eğitime devam ediyorlarsa; devletlerin, işsiz kalacak milyonlarca öğretmen ve diğer personeli ne yapacaklarını bilememelerinden.
DAHA DAHA
Adli teşkilatlardakileri ne yapacaklarını bilseler, adliyeler için geliştirilmiş uygulamalar da çoktan hayatımıza girerdi. Cep telefonuna bir uygulama indiriyor, gerekli yerlere işaret koyuyorsunuz ve program sizin adınıza bir dava dilekçesi yolluyor merkez ( “Yargıç[4])” kararı veriyor. O bilgisayar örnek dosyalardan ve kanun metinlerinden bir sonuca ulaşıyor. Bütün dava 3-5 dk içinde bitiyor. Üstelik dava açma başarı oranı avukatlardan çok daha isabetli.[5]
Yapay zekalı avukatlar, hakimler,[6] katipler, savcılar gerçeklerini işsiz bırakmak üzere.
Şu sıralar TÜBİTAK'ın yapmakta olduğu bir proje var. 100.000 dönümlük bir arazinin, gelişmiş kameralarla donatılmış insansız hava aracı (İHA) vasıtasıyla kontrolü, ekilip, dikilmesi ve hatta hasadı ile ilgili bir proje bu. İngiltere[7], Amerika ve Çin zaten yapmış, TÜBİTAK da yerli yazılımı geliştirmek istiyor. İHA, ekilmiş arazinin üzerinde gezerken çektiği çözünürlüğü yüksek resimleri Ankara’daki bir bilgisayara iletiyor; bilgisayar bir program vasıtasıyla resimleri değerlendirip bin kilometre ötedeki tesise mesajlar gönderiyor ve tesisteki makineler sulamaya, ilaçlamaya, çapalamaya ve hatta hasada başlıyor. Yaklaşık 1000 kişi ile yapılan işin 4 kişi ile yapılması planlanıyor.
DAHASI DA VAR
Diğer taraftan, vücudunuza bazı sensörler bağlayıp, bir makineye parmağınızı 10 dakika dokunduruyorsunuz, 41 sayfalık bir rapor veriyor. İçinde kan testinden hormon testine, efor testinden MR sonuçlarına kadar her şey var. Eski modellerinin ikinci ellerini Çin’den 30 bin lira gibi bir rakama getirtmek mümkün. Gelişmiş modellerinde beyin tümörlerini tespit oranı %98’lere çıkıyor. Çin’de yılların tecrübelisi profesörlerin çıkabildikleri oran %66 imiş. Yani tüm tıp sektörü olduğu gibi ıskartaya çıkıyor. Time ve Newsweek Dergileri bunun müjdesini(!) verdiler bile.
Devletler işsiz kalacak milyonları düşünerek bu alandaki gelişmeleri bir müddet daha geciktirmeye uğraşsalar da özel sektör çoktan işe el attı.”
.(Kaynak ahmethakan çakıcı Ailesiz Toplum/Modern Famili-Devam edecek)