Cumartesi akşamı hac kuraları çekildi, bu yıl ilk defa hacca gitmek isteyenler için heyecan başlamıştı. Saat 23:00’de kura sonuçları açıklanacaktı, ancak dostlar 01:00’de internete girebildiklerini belirttiler. İsmi hacı kurasında çıkanlar mutluluk gözyaşları akıtırken, çıkmayanlar buruktu, onlar herşeyin hayırlısı demekki bize davet çıkmamış diye düşünüyorlardı… Ertesi gün, hac için kayıt olan bazı dostları aradım, onlarda üzülerek, hac kuralarında isminin olmadığını söylediler. Tesadüf olsa gerek, bizim akrama ve dostlara hac yolu görünmemişti, böyle olunca biraz da şaka ile karışık, diyanet Maraşlıları unutmuş galiba diye dostlara takıldık. Kuraya, 1 milyon 782 bin kişi katılırken, bunlardan sadece 80 bininin ismi kuralarda yer aldı. Kesin kayıt hakkı elde eden hacı adayları için kayıtlar 27 Şubat'ta başlıyor. Diyeceğim şu ki, hac kurasında ismi çıkan kardeşlerimiz bu kutlu yolculuğun kıymetini bilmeli ve mutlaka iyi hazırlanmaları gerekiyor. Bunun için müftülüğün yapacağı seminerlerle yetinilmemeli, hac ile ilgili eserleri mutlaka okumaları gerekiyor. Özellikle Kütüb-ü Sitte’deki hac ile ilgili hadisler, Kur’andaki ayetler tefekkür edilmeli. Bu konuda yazılmış eserler okunmalı… Şöyle düşünülmeli, hayatımızda bir defa gitme imkanı bulacağımız bu yolculuğu manen dolu dolu yaşanmalı. Mübarek topraklara ne kadar hazır giderseniz, Rabbim o kadar sebabını fazla verir inşallah!
HAKSIZLIK KARŞISINDA SUSALIM MI? Dünkü yazımda, dostlara tartışma, konuşma ve dinleme adabınından bahsetmiştim, bazı gençler bizi tam anlayamamışlar. Küçük de olsa itirazlar aldım. Tabi takdir edeneler çoğunluktaydı. Benim söylediğim şu,
gereksiz tartışmalarla birbirimizin kalbini kırmayalım. Ama bir yanlışda varsa ortada elbet bunu söylememiz gerek. Edep, adap, saygı çerçevesinde…
Çünkü küfre rıza küfürdür, zulme rıza zulümdür. Bizim inancımız böyle söyler. Ama ne demek istediğimi anlamadan itiraz edenler de bir çift sözüm var
. “Görmek istemeyen kadar kör, duymak istemeyen kadar sağır yoktur. Artık kim hakkı görürse faydası kendisine, kim de kör olursa zararı kendisinedir.” İNSAN DEĞİŞMEDEN, DEĞİŞEN BİRŞEY OLMAZ Efendimiz, haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır! Buyurmuşlar ise, bize düşen hakkı tutup kaldırmaktır. Ama gerçekten
hakkı bulmak gerek. Kimi insanlar haksızlığı savunurken, hakka (doğruya) benzeterek, fikrinin rengini boyayarak satmaya kalkıyorlar. Olmuyor! Kardeşin, itiraz ettiğiniz şey veya şeyler sizi hangi sonuça götürecek bir düşünün! Birde karşı durduğunuz görüşler size veya topluma neler kazandıracak bunu yorumlayın….
Benim bildiğim şu; “ Sistemin adı ne olursa olsun, uygulayıcısı insan olduğu için, insanın düzelmediği bir toplum düzelmez!” İnsan değişmeden(doğruya yönelme) değişen bir şey olmaz. Ama bir gerçek daha var, insanı düzeltecek olanda sistemlerdir. Öyle ise, evet veya hayır dediğimiz konularda, iyi düşünülmeli bizlere ne getirip götüreceğini sonuçları itibarı ile tefekkür edebilmeliyiz. Bir diğer konu da, davalar kişilere bağlanmamalı, çünkü insan ölümlüdür ama hedeflerimiz her zaman diri kalacaktır.
Yazımı Enam Suresinden aldığım bir ayetle tamamlayayım; “104. (Doğrusu) size Rabbiniz tarafından basiretler (idrak kabiliyeti) verilmistir. Artık kim hakkı görürse faydası kendisine, kim de kör olursa zararı kendinedir. Ben üzerinize bekçi değilim.” Akif’in Hak’kı tutup kaldırığı ve zalimden ve zulümden yana olamam dediği gibi, bizler doğrunun yanında yer almalıyız, böyle yaparsak layık olduğumuz şekilde yönetiliriz. Rabbim hakkımızda hayırlı olanı bize nasip etsin, Kalın sağlıcakla.