Türkiye’de ve Kahramanmaraş’ta iftar sofraları giderek büyük boyutlara ulaşmaya başladı. Özellikle bu Ramazan ayında gerçekleşen iftar yemekleri neredeyse yer üstü sofralarına döndü. İlimiz muhafazakâr bir il olduğu için halkımızın da iftar programlarına yoğun ilgi gösterdiğine tanık oluyoruz. Örneğin; ilçe belediye başkanlarının mahallelerde düzenledikleri iftar programları, Sivil Toplum Kuruluşlarının farklı mekanlarda farklı kitlelere verdiği iftar yemekleri, Kahramanmaraş Büyükşehir Belediye Başkanı Fatih Mehmet Erkoç’un basın için verdiği sahur yemeği ve komşuların diğer komşular için hazırladığı sofralar… Bazı kurum ve kuruluşlar da iftar organizasyonlarını yeni yeni planlıyorlar. İftar yemekleri bildiğimiz kadarıyla Osmanlı’dan kalmadı. Rahmetli Necmettin Erbakan döneminden bize kalan bir miras. Erbakan hoca zamanında iftar yemekleri, çadırlarda toplu halde fakir fukaraya verilmeye başlamıştı! Bu yıllarca sürdü. Ama şimdi çadırlar kalktı yerine büyük alanlar ve stadyumlar tercih edilmeye başlandı. Çadırlar fakiri çok olan, iftarı açacak gücü olmayan bir fakir ülke manzarası veriyordu. Öyleydi de… Artık boyut değişti. Herkes iftarda! Zengini de orta hallisi de fukarası da aynı alanda yer alıyor. Diğer taraftan da, Ramazan ruhunu, paylaşmanın ve birlik duygusunun yeniden yaşandığı iftar sofraları, birlik ve beraberliğimizi kanıtlamak adına teröre ve dünyaya iyi bir mesaj niteliğinde. Türk insanının hassas noktaları var. Önce vatan ve bayrak gelir. Bunu din, iman, milliyetçilik duygusu takip eder. Bu konuda insanlarımızın hassasiyetine göre siyaset yapıldığı takdirde başarılı olmak mümkün! Bunun aksi olması halinde başarı hanesi boşta kalır. Bu kadar gösterişle iftar yemeklerine ne gerek var diyen olacaktır elbette… Ama başka türlü dış ülkelere ve vatan hainlerine nasıl birlik ve beraberlik mesajı verecektik. İşte Ramazan bizim için önemli bir fırsattı… Elbette son yıllarda terör ve turizmde yaşananlar ülkemize zarar verdi. Şunu da unutmayalım; bizim yaşadığımız coğrafyada, özellikle İslam coğrafyasında terör örgütü eksik olmuyor ve zamanla yenileri türüyor. Bunun önüne geçmek mümkün değil. Buna benzer olaylar hem Osmanlı döneminde hem de Cumhuriyetin ilk yıllarından günümüze kadar devem etmektedir. Zaten ülke ve Türk insanı olarak terör belasıyla yaşamaya alıştık ve üstesinden de geliyoruz. Gönül ister ki terör olayları olmasın bu kadar kaynak oralara gitmesin. İnsanlarımız ölmesin şehit verilmesin… Ama başka yapacak bir şey yok. Vatanımızın bir karış toprağı dahi bizim için hayati öneme sahiptir. Bu duygularla Ramazan Bayramının hepimize hayırlar getirmesini diliyorum…