Yaratılan mahlukatların içinde en şereflisi “insandır” “İnsanlık neredesin? Görünmez mi oldun?” diyesim var… Masmavi gökyüzünde dalgalanan ay yıldızlı şanlı bayrağıma göz diken ülkelere ve kem söz söyleyenlere “Göğsünü siper etti şehit oğlu şehit, yere indirmez bre gafil” diye çatasım var! Vatan toprağına yan gözle bakana “Bir kartal gibi göklerden süzülür gelir, atmaca gibi gözlerinizi oyarız! Kork bizden! Tir tir titre” diyesim var… “Orta Doğu’yu kana bulayanlara, kan tüccarlarına, elini Orta doğu’dan çekmeyenlere, siz de Orta doğu gibi olasınız. Orada ölenler sinek değil. İnsan! Körleşmiş kalpleriniz körleşmiş beyinleriniz, aslında siz âmâ yaşıyorsunuz! Haberiniz yok!” diyesim var… Ecdada hakaret edenlere, aşağılayanlara bir çift söz “Sizin yedi cihana hükmetmiş yedi cihanın hayran olduğu Osmanlı gibi bir ecdadınız var iken, Batı’ya duyduğunuz hayranlık da ne oluyor? Bunu bana açıklayabilir misiniz? Neden saygı duymuyorsunuz?” diye sorasım var… Cumhuriyete kötü söyleyenlere, “Herakleitos’un “Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir” sözünden yola çıkarak, insanoğlu yüzyıllardır en iyi şekilde yönetilmenin yolunu aramıştır. Geçmiş tarihte bakıldığında göreceğiniz gibi birçok ülkede krallıklar padişahlıklar sona ermiş, monarşi çökmüştür. Dünya bu değişimden kaçamamıştır. Kurtuluş Savaşı gibi kutsal bir mücadelenin ardından, cumhuriyet kurulmuştur. Cumhuriyete sahip çıkmak, korumak, hem vatandaşlık görevimiz hem yükümlülüğümüzdür. Neden saygı duymuyorsunuz?” diye sorasım var… “Demokrasi halkın egemenliği demektir. Demokrasi vatandaşların devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir yönetim biçimidir. Sahip çıkmaya devam etmeliyiz” diyesim var… İslam gibi mükemmel bir dini kendi çıkar ve amaçları için kullanan ve pazarlayan terörist sapkınlara ‘’ yolunuz yol değil! Kendi cehaletinizde gömülün… “Diyojen” gibi, “Gölge etme başka ihsan istemem senden” diyesim var… Allah Allah diye diye huşu içinde Kuran-ı Kerimi parayla satanlara “Allah’ın kitabını satmak dinde var mı? Bu yaptığınız hangi kitaba sığar?” diye sorasım var… “Devlet baba! Devlet baba… Bu durum bizim kalbimi acıtıyor. Vergilerimizi veriyoruz. Kuran-ı Kerimi din bezirgânlarının elinden al… Sen matbaanda bas ve Diyanet Kurumu yoluyla müftülüklere gönder… İsteyen vatandaşın, gitsin müftülüklerden parasız olarak alsın. Okumak isteyen okusun! Okumak istemeyen almasın! Bu sadece bir fikir! Uygulayıp uygulamamak sizin insiyatifinizde” diyesim var… Hak hukuk adalet bilmezlere, umarım bir gün sizlerde hukuksuzluğa maruz kalırsınız “Adalet adalet neredesin?” diye inim inim inlersiniz! Belki o zaman anlarsınız adaletin ne demek olduğunu… “Sadakatin olmadığı yerde adalet olmaz” diyesim var… Kalpleri nasır tutmuş merhametsizlere, “Size de merhamet edilmesin merhametsizlik nasılmış bir tadına bakınız” diyesim var… Yetimin öksüzün hakkını yiyenlere işkence edenlere “Azaların sual verecek behey ahmak bilmez misin? Hiç mi kendine acımıyorsun?” diyesim var… En janjanlı koltuklarda oturup üstünlük taslayan, zavallı kibirlilere, Mevlana’nın sözü… “Ey gönül! Bak ibret al yaprağa! O da eskiden yukardan bakardı toprağa!” İstersen bu sözü bir düşün! diyesim var… Devletin kasasını talan edenlere “Milletin verdiği vergileri yiyorsun, haram yiyorsun, hatırlatmak istedim!” diyesim var… Kendi çıkarları için mevkisini kötüye kullananlara, halkı kaâle almayıp kapılarda bekletenlere “Nerden geldiğini çabuk unutmuşsun farkındayız! Görgüsüzlüğün paçalarından, yüzünden, akıyor! Görünmüyor sanma görüyoruz!” Diyesim var… Tembellere “Yeter artık asalak gibi yaşadığınız, kendinize hiç mi acımıyorsunuz zalimler, bu kadar tembellik sağlığa zarar, kalkın çalışın, kimseye avuç açmayın, ister ki yarım ekmek parası kazanın, fakat onurlu yaşayın onurlu ölün” diyesim var… İşçinin alın terini sömürenlere “Gözünüzü toprak doyursun, kefenin cebi yok, bu dünyada bırakıp gideceğin mal için neden böyle öykünüyorsun? Değer mi?” diyesim var… Faizle para kazananlara “Faiziyle ödeme sırası size de gelecek, isterseniz bu cümlenin derinliğini bir düşünün?” diyesim var… Dünyayı kapitalizme mahkûm edenlere “hastalıklı beyinler dünya üstünde deney yapmayı, insanları kobay gibi kullanmayı atalarınızdan mı öğrendiniz? Bırakınız bu basitlikleri! Kalitesiz homosopiensler” diyesim var… İdeolojileri kendi ihtirasları için kullananlara “Rüzgâr eken fırtına biçer, hep mi kötüye kullanırsınız bu ideolojileri? Bilim ilim insanları, düşünce fikir insanları, siz kötüye kullanasınız diye yazmadı o ideolojileri! İnsanlığa faydası olur mu acaba? diye yazdılar. Kemiklerini sızlatıyorsunuz. Hak hak diye diye, nedir bu hak yeme?” diyesim var... Kadınları insan olarak görmeyip, ikinci sınıf beyinsiz varlık muamelesi yapanları, ezenleri, hor görenleri, eziyet ve zulüm yapanları, konuşan konuşamayan, bütün kadınlar adına “Yarabbi ben şikayetçiyim! Sana buradan şikayet ediyorum… Bizim vekilimiz sensin… Hakkımızı sen sor bunlardan… Ve nimel vekil!” diyesim var… Yalancılara ikiyüzlülere “Kurduğun cümlenin içinde hangi kelimeyi yalan söylediğini dahi anlıyoruz fakat bunu sen anla” diye bir şey demiyoruz,” Yüzüne vurmuyoruz müptezeller” diyesim var… Batıya yaltaklanmak için ülkesini küçümseyenleri, şikâyet edenleri, korkakları, sırnaşıkları Batı budalası olanları “Siz bu ülkede yaşamayı hak etmiyorsunuz! Kapı açık arkanı dön ve çık istenmiyorsun artık, lütfen gidiniz, istediğiniz o çok beğendiğiniz ülkede yaşayınız!” diyesim var… Bütün dünya liderleri bir araya geliniz. Hırslarınızı ihtiraslarınızı kininizi nefretinizi öfkenizi hasedinizi hazımsızlığınızı kıskançlığınızı fesatlığınızı menfaatlerinizi bir çekmeceye koyunuz. Geleceği, gelecek nesilleri düşününüz… Din dil ırk ayrımı yapmadan bütün dünya insanları için adaletli bir dünya politikası belirleyiniz. Bu sizin sorumluluğunuz… Çünkü dünya kötüye gidiyor… İnsanlık çürüyor… Bu kadar kan bu kadar vahşet bu kadar terör bu kadar açlık bu kadar gözyaşı bu yaşlı dünya için çok fazla…
Zaman, terör ve vahşi hayat, sanki kendi zamanında garip bir döngüye girmiş ve saatler karanlık bir çağda durmuş gibi yaşanıyor… İNSANLIK YALNIZ… Yapayalnız… Fark ediniz… Yarın çok geç olabilir… Geleceğe bir şans veriniz! “Umut tohumları ve insani değerleri ekiniz! Mahsül insanlık olacaktır… Bırakınız bir seferde insanlık kazansın!” diyesim var… Dünyanın her neresinde olursa olsun, ağlayan her çocuğa “Hey sen güzel gözlü çocuk! Ağlama! Her damla gözyaşın kalbimize akıyor… Sırılsıklam ettin kalplerimizi… Dinsin artık gözlerinde ki muson yağmurları… Sana iyi bir gelecek bırakmak, bizim, yani insanoğlunun sorumluluğunda… Bunun için elimizden geleni yapacağız, hatta fazlasını yapmaya çalışacağız” diyesim var… Var da var arkadaş… “Aklım dursa fikrim durmaz. Fikrim dursa düşüncelerim durmaz. Düşüncelerim dursa dünya görüşüm durmaz. Dilim dursa kalemim durmaz. Kalemim dursa beyaz kağıt durmaz ah eder!” diyesim var… Şimdi geldik mi cümlenin sonuna arkadaşlar… Şayet yazmaya devam etsem bu yazı böyle uzayıp gidiyor… Bütün bunlar aklımdan geçenler… “İnsanlık! Sözün bittiği yerde misin?…” En iyisi mola vermek…