Tarihte yaşamış, zengin kavimlerden Ad Kavmi’nin başına gelenleri anlatmaya devam ediyoruz. Niye mi? Çünkü Kur’an dünü anlatırken, bugünün insanlarına da ibretlik hadiseleri duyurur ki, bizlerde aynı azgınlığı yaşarsak, başımıza gelecekleri bilelim! Devam edip, bu gün yazımızı bu bağlamda tamamlayalım.

“Ad kavmi gururlandılar, kibirlendiler, Allah’a isyan edip putlara tapınmağa başladılar, bu tavırlarından vazgeçmediler. Bunun neticesinde ilahi gazap geldi. Kuraklık ve şiddetli kum fırtınası onların sonlarını hazırladı. Bu konuda, Kur’ân-ı Kerim’de “ Ad kavminde de ibretler vardır. Hani onların üzerine köklerini kesen rüzgârı göndermiştik. (Zâriyât -41)” buyurulmaktadır.

Yani bugün bazı toplumlar yine aynı azgınlıkları yapmıyorlar mı? Düşünmek gerek değil mi?

Açalım biraz.

 Bugün bile teknoloji kullanılarak bu şehrin Kur’ân’da belirtilen Ad kavminin şehri olduğunu ispat eden deliller mevcuttur. Arkeolog Nicholos  Clapp, Nasa ile ortak çalışarak bu şehri buldu. Nasa’dan, bölgenin uydudan çekilmiş resimlerini aldı. Eski yolların izlerini takip ederek İrem şehrinin kalıntılarına ulaştı .

HİKAYE OLSUN DİYE ANLATILMAMIŞ

Yapılan çalışmalarda, bu şehrin diğerlerinden farklı olarak her tarafında yüksek sütunların bulunduğu,  Ad kavmi ve İrem sütunları olduğu anlaşıldı. Kazılarda ortaya çıkarılan yapılarda, Kur’ân-ı Kerim’de var olduğuna dikkat çekilen uzun sütunlar yer almaktaydı.

Zira Kur’ân-ı Kerim, bu İrem şehri hakkında “ Rabbinin  Ad (kavmin) e ne yaptığını görmedin mi ? ‘ Yüksek sütunlar ‘ sahibi İrem’e ? Ki şehirler içerisinde onun bir benzeri yaratılmış değildi. (Fecr, 6-8) “ buyurarak kazılarda bulunan bu şehrin, İrem şehri olduğu, ispatlanarak kabul edilmiştir. Ayrıca bu kazı ekibinde bulunan araştırmacı, Dr. Zarins de  bu şehri diğer arkeolojik bulgulardan ayıran şeyin, yüksek sütunlar olduğunu, bunun da Kur’ân’da  adı geçen Ad kavminin İrem şehri olduğunu söyleyerek bu gerçeği dile getirmiştir.

Kur’ân-ı Muciz-ül Beyan’ın, bindörtyüz yıl önce haber verdiği Ad kavminin, teknolojik imkanlar kullanılarak bulunması,  Kur’ân’ın bir mucizesi olarak ortaya çıkmıştır. Tarihi, dini ve arkeolojik kaynaklarda varlığı kesin olan “İrem Bağları” nın, Kur’ân’da geçmişle ilgili olarak verilen bilgilerin, tarih, din ve arkeoloji ile paralellik arz ederek böylesine bir mutabakat içerisinde bulunması, Kur’ân-ı Kerim’in, Allah kelamı olduğunun apayrı bir delili ve ispatıdır.

HANİ NEREDELER?

Bugün Güney Yemen’e seyahat edenlerin karşılaşacakları şey, ıssız, uçsuz- bucaksız çok geniş çöl alanları olacaktır. Bu çöller, belki de binlerce yıldır burada durmaktadır. Kazılarda bulunan sütunların bulunduğu bu yerleşim birimini, bugün çok yüksek kum yığınları örtmüş, sanki hiç var olmamışlar gibi onları silip süpürmüştür.

İşte, Kur’ân’da anlatılan bu olay bizlere, bir zamanlar ; bağlık, bahçelik, yeşillik, suluk, rengarenk çiçekli bahçelerin bulunduğu, yüksek sütunlu İrem şehrinin ve orada  yaşayanların, isyanları sonrasında nasıl helak edildiklerini ve kuma gömülerek ıssız çöle dönüştüğünü anlatarak bizlere çok önemli bir ibretlik ders vermektedir. İşte güçlü, kuvvetli olduklarını söyleyenlerin, kibirlenip gururlanıp gösteriş ve israf içerisinde, başlarına bir şey gelmeyeceğinden emin olanların, İlâhî nizama karşı gelenlerin, haksız yere büyüklük taslayanların, dünyaya dalıp ahireti inkâr edenlerin, adaletten, doğruluktan ayrılarak zulüm yapanların her ne kadar çok muhkem kaleleri, sarayları, köşkleri ve binaları olsa da sonları hep böyle ebter olmuştur. Geride kalanlara ders almaları için bir ibretlik bırakmışlardır. Kur’ân-ı Kerim’de gerek Ad kavminin gerekse azgınlaşan diğer kavimlerin helâk oluşları, o gün, bu gün ve gelecekteki tüm insanlığa derstir ve çok büyük hikmetlerle doludur. Yeter ki bu dersi öğrenelim ve Rabbimize karşı kulluk vazifelerimizi kusursuz yapalım…”

Peki kalın sağlıcakla.