Evde Kal Türkiyem Kampanyasına katılıyor ve yürekten destek veriyoruz, vermek de gerek, çünkü bütün insanlarımızı seviyoruz, bu konuda devletimize güveniyoruz!
Hep birlikte haberleri izliyoruz, her gün hasta sayısının artışını, virüsün toplumlar üzerindeki etkisini görmekte ve duymaktayız. Dünyanın görünmez bir virüs tarafından işgal edildiği, herkesin evlerine kapanmak zorunda kaldığı, silahlı askerlerin şehir merkezlerinde ve marketlerde konuşlandığı, yaşlıların bazı ülkelerde ölüme terk edildiği, bazı ülkelerde hastaların evlerden silah zoruyla toplandığı, sokaklarda trafiğin olmadığı, askeri kamyonların krematoryumlara ceset taşıdığı, üretimin durduğu, marketlerden gıda stoğu yapıldığı, dünyanın en büyük şirketlerinin CEO’larının birbirleri ardına istifa ederek sırra kadem bastığı günlerden geçiyoruz.
Zorluklar yaşanıyor ama bu zorluğa karşı dayanma gücünü bulabılmık için güzel şeylerde yapılıyor. Bu hastalıkla mücadele de bence tedir acısından iyi bir noktadayız. Başka, ne oluyor? Aralarında Boğaziçi Üniversitesi mezunu ve moleküler biyoloji alanında doktora yapan Onur Bilenoğlu’nun da olduğu 15 Türk bilim insanı şu sıralar dünyaya örnek oluyor. Her gün binlerce kiti dünyaya ihraç eden ekip, taleplere yetişemiyor. Bu kitle virüs %99,9 doğruluk oranıyla tespit edilebiliyor.
Teknolojik eksiklerimiz ya da artılarımız da ortaya çıkıyor, velhasıl virüsün bize kazandırdıkları da var, düşündürdükleri de!
Burada şu soruların cevabını mutlaka bulmamız gerekiyor. Ne, nerede, nezaman, niçin ve kim? Sorularının cevabını araştırması gerekiyor!
DOKTORLARA KULAK VERELİM
Corona virüsü hakkında Hisar Hospital Intercontinental Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Ramazan Gözüküçük bilgi verdi. Enfeksiyonun yayılmasını önlemek için standart öneriler arasında düzenli el yıkama, öksürme ve hapşırma sırasında ağız ve burnun kapatılması, et ve yumurtaların iyice pişirilmesi yer alır. Öksürme ve hapşırma gibi solunum yolu rahatsızlığı belirtileri gösteren kişilerle yakın temastan kaçınmalıyız. Şu an COVID-19 enfeksiyonuna karşı geliştirilmiş bir aşı henüz yoktur. Corona virüs dahil tüm solunum yolu hastalıklarından korunabilmek için aşağıdaki önlemlerin düzenli olarak uygulanması önerilmektedir: Ellerinizi sık sık, 20 saniye süreyle su ve sabunla yıkayın. Küçük çocukların da aynı şekilde ellerini yıkamasını sağlayın. Su ve sabun bulunamıyorsa alkol bazlı bir el dezenfektanı kullanın. Öksürürken veya hapşırırken ağzınızı ve burnunuzu kağıt mendille kapatın, ardından mendili mutlaka çöpe atın. Kirli ellerle ağzınıza, burnunuza ve gözlerinize dokunmayın.
Corona Virüs belirtileri olan yada teşhisi konmuş hastalarla aynı kaptan yemek yemek, aynı bardağı paylaşmak veya öpüşmek gibi kişisel temastan kaçının. Kapı kolları ve oyuncak gibi sık dokunulan yüzeyleri temizleyin ve bunları dezenfekte edin. Son söz özellikle 65 yaş ve üstü tansıyan hastaları dikkat etmeli!” Doktorlar bize diyor ki, Temizlik Dini olan İslam’a dönün…
Peki bir virüs oyunu mu oynanıyor? Diyenlere de, her ne oynanıyorsa oynansın, biz Müslümanlar bu oyundan ders çıkartmak durumundayız; ne dersiniz?
YARIM KALMIŞ KİTAPLARI TAMAMLIYORUM
Tabi evde oturmak hiç de kolay değil. Ancak, “Buda geçer ya hu!” demek durumundayız. Bunu yaparken de, kendi sağlığımızı özellikle de psikolojimizi düşünmek durumundayız. Eşi ve dostu telefonla arayarak, hatırlarını sorarken diğer yandan da kitaplıkları karıştırıyoruz, okumadığımız ya da çok beğenip kitaplığımızın baş köşesine yerleşmiş kitapları tekrar okumaktayız.
İşte yazımın sonunda o kitaplardan birisi olan Vehbi Vakkasoğlu’nun “Öğretmenin Not Defteri” kitabından kısa bir bölümünü sizlerle paylaşmak istedim.
Kitabın son kısmında ki: “ Kötülüklere Karşı Çığlık Olmak” başlığı ile verilmiş bu bölümde: “ Kendisini mideden ve cinsel hazlardan ibaret saymayan yüksek ruhlular, her zaman biraz garip olmaya mahkumdurlar..”
Evet şu günlerde insanlık bir sıkıntı içinde, bu sıkıntı da öyle veya böyle geçer ama insan olan insan da kendisine bu hastalığı yayanlara hesabını sormalı…
Peki kalın sağlıcakla.