MESDER Kahramanmaraş Edebiyat ve Sanat Derneği ile Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi  İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi işbirliğinde her ay düzenlenen, “MESDER/AKADEMİ-EDEBİYAT SOHBETLERİ” Programının üçüncüsü 20 Ocak 2024 Cumartesi günü yapıldı.

KSÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yılmaz IRMAK tarafından “Bir Cumhuriyet Ozanı Âşık Veysel ve Şiiri” konulu program, Kahramanmaraş Edebiyat ve Sanat Derneği (MESDER) salonunda gerçekleşti.
Program, Mesder yönetim kurulu üyesi Ali AVGIN’nın açılış konuşmasıyla başladı. Programa katılan  çok sayıda izleyici ile birlikte KSÜ İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yakup POYRAZ’da katılmışlardı.
Bilindiği üzere 2023 yılı Aşık Veysel’in vefatının 50. Yılıydı. Bu nedenle UNESCO, 2023 yılını Aşık Veysel Yılı ilan etmişti. Aşık Veysel’i anma ve anlamak adına tertiplenen bu programda konuşmacı Doç Dr. Yılmaz Irmak; Türk kültüründe Âşıklık geleneği ve âşık tarzı şiir sanatının ne olduğuna dair tarihi süreci anlatarak sözlerine başladı:
“AYDIN KESİM İLE HALK ARASINDA BİR KÖPRÜ İŞLEVİ GÖRDÜ”
“Âşık tarzı şiir geleneğinin kökleri Orta Asya Türk kültüründe kopuz çalarak şiirler okuyan kam, şaman, baksı ve ozan gibi icracı sanatçılara dayanmaktadır. Türk kültüründe 15. yüzyıldan itibaren gelenekselleşerek bir ekol oluşturan âşık tarzı şiir geleneği,  20. yüzyıla gelindiğinde içerisinden Âşık Veysel gibi büyük bir ozanı çıkartmaya muktedir olmuştur. Sözlü kültür ortamında yetişen ve bulunduğu çağa ayak uyduran âşık, gelenekte yeni bir çığır açarak etkileşimde bulunduğu entelektüel kesimin dil ve üslubunu yakalamış, bir bakıma aydın kesim ile halk arasında bir köprü işlevi görmüştür. Aydın kesim ile olan bu ilişkisi onun şiirlerini muhteva bakımından da etkilemiştir. Nitekim onun şiirlerinde aşk, ayrılık, tabiat, tasavvuf, hoşgörü, insan sevgisi, Cumhuriyet değerleri ve millî konular tema olarak dikkat çekmektedir.  Şiirlerinde işlediği konularda sadece millî mevzularla sınırlı kalmayan âşık, aynı zamanda verdiği mesajlarla da evrensel bir kimlik kazanmıştır. Ömrünü adadığı sanatında insanların ahlaklı, hoşgörülü, vatanına ve milletine bağlı bireylerin yetişmesi için çaba gösteren Âşık Veysel, millî değerlerden evrensel değerlere ulaşan prototip bir âşık olarak karşımıza çıkar.”  
Konuşmacı Yılmaz Irmak sözlerinin devamında âşık Veysel’in dramatik geçen hayat hikayesine değindi:. Onun çocukluk yıllarında geçirdiği çiçek hastalığı ile gözünün birini, daha sonra bir kaza sonucu diğer gözünü de kaybettiğini anlattı. Âşık Veysel’e en son hatırladığı renk ne oldu gibi bir sorulan soruya cevap olarak; sadece kırmızı rengi hatırladığını ifade ederek Yılmaz Irmak konuşmasına şöyle devam etti:.
 
“ÂŞIK VEYSEL’İN EN SON HATIRLADIĞI RENK, KIRMIZI”
“1894 yılında Sivas’ın Sivrialan köyünde dünyaya gelir. Babası Karaca Ahmet, annesi ise Gülizar Hanım’dır. Yedi yaşında geçirmiş olduğu çiçek hastalığından dolayı bir gözünü kaybeden Veysel, diğer gözünü de ahırda hayvanları yemlerken bir kaza sonucu kaybeder.  Böylece her iki gözünü de kaybeden âşık için yaşam şartları daha da zorlaşır. Onun bu durumuna üzülen babası Karaca Ahmet, oğlunun büyüdüğünde herkes gibi çalışıp geçimini sağlamasının zor olacağını düşünerek saz eğitimi almasını ve bir zanaat sahibi olmasını ister. Bu noktada Molla Hüseyin ve Camşıhlı Ali Ağa’dan saz çalmasını ve geleneğin inceliklerini öğrenen Veysel, bir âşık olarak çevrede herkesin dikkatini çekmeye başlar. Mescidi köyünde bulunan bir Bektaşi Sabri Baba’nın tasavvufi sobelerine katılır.  Ayrıca yöre ozanları da Şatıroğlu Ahmet’in evine uğrar, çalıp söylermişler ki; Veysel’in gönlü şad olsun. Gün yüzüne hasret kalan, son kırmızı rengi görüp, onu hatırlayan Veysel derdini saza anlatmış, içini ona dökmüş. Saz onun hem arkadaşı hem de sırdaşı olmuş adeta.”
Doç. Dr. Yılmaz Irmak konuşmasını devamında; Âşık Veysel’in ilk olarak 1931 yılında Ahmet Kursi Tecer’in Sivas’ta düzenlediği Halk Şairleri Bayramı’na katıldığını ve orada halk tarafından büyük ilgi görerek, kendisine Halk Şairi olduğuna dair bir belge takdim edildiğini anlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü.  
“1931 YILINDA ‘HALK ŞAİRİ’ ÜNVANI BELGESİNİ ALDI”
“Âşık Veysel’in birinci yolculuğu eşinin kendisini terk etmesi ve geride bıraktığı bebeğin de ölmesi üzerine Kürt Kasım alı arkadaşıyla Zara’ya yaptıkları yolculuktur. Bu yolculuk sayesinde Veysel, hem hayatının en büyük travmasını atlatmış hem de ikinci eşi Gülizar Hanım’la tanışmıştır. Veysel bu seyahate çıktığında otuz üç yaşındadır ve köy sınırlarından ilk defa dışarı çıkmıştır. İkinci yolculuğu ise Maarif Müdürü Ahmet Kutsi Tecer’in daveti üzerine Sivas’adır. 1931 yılında Ahmet Kutsi Tecer’in düzenlediği 1. Sivas Halk Şairleri Bayramı’na katılan Âşık Veysel, halk tarafından büyük bir ilgi görmüş ve halk şairi olduğuna dair belgeyi almıştır. Âşık Veysel, elinde halk şairi belgesi, dilinde usta malı türkülerle kendisi gibi âşık olan halasının oğlu İbrahim birlikte Adana’ya, Tarsus’a uzanan seyahatlere çıkar. O gün Emlek bölgesinde yaşayanlar için “Adana, gurbet sözüyle beraber akla gelen ilk şehirdir. Üçüncü olarak ise yolculuğu Ankara’yadır. Yine İbrahim ile yaptığı bu yolculuk yayan 3 ay sürer. Amacı Atatürk’ü merkeze alarak yazdığı «Cumhuriyet Destanı» şiirini Atatürk ile görüşüp ona sunmaktır. Altındağ Mahallesinde Erzurumlu Paşa Dayı’nın evinde ve daha sonra Çorumlu Hasan Efendi’nin evinde 2 ay kalırlar. Atatürk’e ulaşmayı başaramazlar ancak bir milletvekilinin yardımıyla 2 Nisan 1934’te Hâkimiyet-i Milliye’de “Bir Saz Şairi: Âşık Veysel” başlığı altında bir sunuş yazısıyla Veysel’in ilk şiiri okurla buluşturulmuştur. Bu şiir için ona 8 lira telif ücreti ödenir.”
 
Program konuşmacısı Yılmaz Irmak konuşmasında; Aşık Veysel’in 1935 yılında plak çıkarmak için İstanbul’a gittiğinde İstanbul Radyosu yayınına çıkartıldığını ve o yayın sonrasında Atatürk’ün ilgisini çektiğini ifade ederek sözlerine şöyle devam etti:
 
“İLK PLAĞINI 1935 DE ÇIKARDI”
Veysel, 1935 yılında plak çıkarmak için İstanbul’a gider ve İstanbul radyosunda yayına çıkarılır. Gece yapılan program o anda İstanbul’da olan Atatürk’ün ilgisini çeker ve çevresindekilere emir vererek Âşık Veysel’in bulunup getirilmesini ister. Ancak Veysel, ikamet ettiği yerde bulunamaz daha sonra da bu görüşme bir türlü gerçekleştirilemez.
1941-1946 yılları arasında Adapazarı Arifiye, Ankara Hasanoğlan, Eskişehir Çifteler, Kastamonu Gölköy, Sivas Yıldızeli Pamukpınar ve Samsun Lâdik Akpınar Köy Enstitülerinde görev yapan Âşık Veysel, burada saz dersleri vererek öğrenciler yetiştirmiş ve sanat bakımından kendisini de geliştirmiştir. Türk diline ve milli birliğimize yaptığı katkı nedeniyle 1965 tarihinde TBMM tarafından özel bir kanun çıkartılarak maaş bağlanır. Hayattayken kendisi tarafından yayımlanan “Deyişler” (1944) ve “Sazımdan Sesler” (1949) adlı iki şiir kitabına sahip olan ozanın, 1970 yılında İş Bankası Kültür Yayınları’ndan “Dostlar Beni Hatırlasın: Bütün Şiirleri” (1970) adıyla Ümit Yaşar Oğuzcan tarafından şiirlerin tamamı bir kitapta toplanarak basılmıştır.
 
“THM REPERTUARINA KAZANDIRDIĞI ESER SAYISI 225 DİR.”
“Âşık Veysel ile ilgili Tahir Kutsi Makal, Adnan Binyazar, Hayrettin İvgin-İrfan Ünver Nasrattınoğlu, Yavuz Bülent Bakiler, Kutlu Özen, Saim Sakaoğlu, Ali Berat Alptekin, Doğan Kaya, Salahaddin Bekki ve Hüseyin Cılga gibi birçok araştırmacı ve akademisyen tarafından kitaplar yayımlanmış ayrıca yüzlerce makale ve bildiri metni hazırlanmıştır. Senaryosunu Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun yazdığı ve yönetmenliğini Metin Erksan’ın yaptığı “Karanlık Dünya” filmi ise Âşık Veysel’in hayatının anlattığı dram türünde bir filmdir. 1952 yılında çekilen bu filmde Âşık Veysel de rol almıştır. Âşık Veysel’in Türk halk müziği repertuarına kazandırdığı eser sayısı 225, bunlardan TRT Türk halk müziği repertuarında kayıtlı olan ise 42 adettir.1973 yılında vefat eden âşık için UNESCO tarafından 2023 yılı “Âşık Veysel Yılı” olarak ilan edilmiştir.”
          
Konuşmacı Yılmaz Irmak konuşmasının sonunda, Âşık Veysel’in sanat anlayışına değinerek sözlerini şu şekilde tamamladı:  
“FARKLI ÜRÜNLER ORTAYA KOYMASIYLA GELENEKTE ÇIĞIR AÇTI”       
“Sanat anlayışında Ahmet Yesevi, Kaygusuz Abdal, Yunus Emre, Pir Sultan, Âşık Kerem, Dertli, Ruhsatî ve Karacaoğlan gibi büyük âşıkların etkisi görülür. Kendinden önceki âşıklardan farklı konularda ürünler ortaya koyan âşık, bu noktada gelenekte bir çığır açmıştır denilebilir.
Onun şiirlerinde köy enstitüleri, halkevleri, Atatürk ve Cumhuriyet, birlik ve beraberlik, içinde yaşadığı toplumun kültürel değerleri, Sivrialan, Kızılırmak ve pek çok tabiat unsuru, okul ve hastane, ayrılık, gurbet, eşi ve çocuklarına olan sevgisi, hayatında yer eden önemli devlet adamlarını ve vatan sevgisi konularını ustaca işlemiştir. Yaşadığı coğrafyanın ve Türk insanın özelliğini, yaşadığı dönemin pek çok sosyal ve toplumsal (Kıbrıs Olayları ve Dumlupınar Denizaltısı’nın batması gibi) olayı şiirlerine taşımıştır.Âşık Veysel de şiirlerinde aşk, gurbet, din-tasavvuf, doğa, ayrılık, nasihat, eğitim, uygarlık gibi konulara yer vermiştir. Hem geleneğe ait unsurları hem de yenilikleri şiirlerinde barındırmıştır.”
 
MESDER/AKADEMİ EDEBİYAT SOHBETLERİ programını gerçekleştiren Mesder edebiyat Derneği ve KSÜ İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanlığına teşekkür ediyoruz.
Bu vesileyle, Prof. Dr. Yakup Poyraz dekanımıza, program konuşmacısı Doç. Dr. Yılmaz Irmak hocamıza ve böylesine anlamlı programa iştirak eden şair, yazarlarımıza ve çok değerli izleyici misafirlerimize çok teşekkür ediyoruz.