Oğulcuk, bir ulu çınarını daha kaybetti. Hatice Ünal, ömür defterini kapadı. Bizim Hatıca anamızdı. Komşumuzdu. Sever sayardık. O da bizi öz evladından ayırmazdı. Cennet bahçeleri ona durak olsun. Yüce Tanrı onu rahmetiyle yarlıgasın.

Köyümüzün ulu çınarıydı. Tam tamına 98 yaşındaydı Hatıca ana. Ömrü hayat mücadelesiyle geçti. Eşi Şevket, genç yaşta dünya değiştirince evin umuru üstüne kaldı. Hem ana, hem babaydı çocukların indinde. Baba yokluğunu aratmadı. Kaçtı koptu. Çocuklarını ele güne muhtaç etmemek için çırpındı durdu.

Dört evladı vardı Hatıca ananın: Osman, Sare, Hacı Bekir, Türkan ve Emin.

Hatıca ana, oğlu Hacı Bekir’i de hayatının baharında kaybetti. Evlat acısını gördü. Dayandı bu büyük acıya. Çocuklarından sadece Türkan kaldı Oğulcuk’ta. Hacı Bekir Ankara’ya göçmüştü. Sare İzmir’de, Osman’la Emin Kayseri’de yaşıyordu.

Zaman zaman Kayseri’ye gitse de çocuklarının yanına, Hatıca ananın gözü, kulağı Oğulcuk’ta idi. Kışları Kayseri’de kalıyordu. Ama baharı iple çekerdi. Havalar düzelsin, Oğulcuk’a gelecek. Evine kavuşacak.

2017 de oğlu Osman Ünal’ın bir paylaşımında Hatıca ananın bir fotoğrafını gördük. Osman abi “Anamın hazan mevsiminde 96 yaş mutluluğu” notuyla paylaşmıştı fotoyu. Fotoğraf Kayseri Pastırmacılar Parkı’nda çekilmiş. Hatıca ana bir kilim üzerinde oturuyor. Önünde bir bardak çay. Bir yere bakıyor. Ah o bakışlar! Ve yorumlar…Yorumlar…

• Ben demişim ki: “Emanettir bize bu ulu çınarlar. Teberiklerimiz... Saygıyla selamlıyorum Hatıca anayı”.

Ertuğrul Yalçın da şöyle yazmış: “Hocam gerçek şu ki resme dakikalarca baka kaldım.. Nedendir bilmem.

‘Emanettir bize bu ulu çınar

Açılmaz ki lebler,çağlamaz pınar.’

O bakıştaki derinlik neler anlatıyor, bibilseniz…”

• Osman Ünal dönmüş bize, şunları demiş: “Hocam ve sevgili Ertugrul kardeşim. Ne de güzel şeyler demişsiniz. Gönüllerinize sağlık.”

İşte böyle dostlar. Hazan mevsimi geçti. Geçtiğimiz sonbahar Hatıca ana Kayseri’ye gitmedi. Türkan’ın yanında kaldı. Türkan da evlatlık hizmetini layıkıyle yerine getirdi. Zaman zaman gidip kendi evinde kalıyordu Hatıca ana. Alıp getiriyordu Türkan. Ama o “İlle de evim” diyordu.

Unutkanlaşmıştı. Çoğu kez geleni gideni tanımıyordu. Aklı bir gelip bir gidiyordu. Hazan mevsimi bitti Hatıca ananın. Kışa döndü. Allah iki rahmetinden birini verdi. Yanına çağırdı.

Ahireti mamur olur inşallah!