Merhaba değerli okurlarım; İki haftalık Ramazan’a özel yazılardan sonra yeniden genel konulara dönme zamanı. Bu defa arkadaşımla iftarda bir araya geldik. -Ne haber arkadaşım, Ramazan’la aran nasıl?, Seni pek keyifsiz gördüm. -Ramazanla aram gayet iyi de, buraya gelmeden once evde otururken televizyonu açmıştım, adı lazım değil bir kanalda bir hoca program yapıyordu. İzleyenlerin tamamına yakını kadındı. -Farkındayım kardeşim,kadınlarımızın öğrenmeye olan çabaları takdire şayan. -Ben herzaman ki gibi senden farklı düşünüyorum, bu durum öğrenmekten ziyade , görünme çabası ile alakalı. -Tamam da kardeşim, bu bize mahsus bir durum değil ki, dünya böyle, görünmek, afişe olmak yeni neslin olmazsa olmazı, bak sosyal medyaya, aklın almayacağı şekilde özel durumlarını herkesin görmesi için sınır tanımıyorlar. -Mesele bu zaten, sınır tanımayanlar, once dünyayı bir köy haline getirdiler, sonra köyün en muhkem yerine konuşlandılar, köyün geri kalan kısmında ise hiç bir kuralın olmadığı alanlar yaratma çabasına girdiler. -Kadınlar bu işin neresinde peki? -Tam göbeğinde, -Senin kadınlarla bir meselen mi var, yoksa bana mı öyle geliyor? -Tüm emperyalistler kendilerine alan açmak için kadınlar üzerinden bir çok şey yapsın, ben bir şey demeye kalkınca hemen kadınlarla bir meselem olup olmadığı sorgulanıyor. -Yok kardeşim seni sorgulamak ne haddime. -Benim derdim kadınlarla değil, önümüzdeki 20-30 yılda devletimiz ne hale gelecek, İslam ümmeti ne durumda olacak, kadınlar üzerinden dünyaya kendi nizamlarını kurmak isteyenlerle karşı elbette bende kadınlar üzerinden mesaj vermem gerektiğini düşünüyorum. -Tamam da kardeşim, televizyonu açıyoruz kadınlar, siyasetçi konuşuyor, kadınlar, devlet istihdam politikasında kadınlardan yana pozitif ayrımcılık yaptığını açıkça beyan ediyor. Hocalar konuşıyor, “Kadınlarımız bize Allah’ın emanetidir” bu kadar sahiplenme, bu kadar öne çıkarma çabası ortada iken toplumun yeniden inşaası nasıl olacak,doğrusu çok merak ediyorum. -Öncelikle bizim bu emperyal güçleri boşamamız, yollarımızı ayırmamız lazım, kusura bakmayın, buraya kadarmış dememiz lazım. -Demesi kolay -Haklısın demesi kolay ama yapması o kadar kolay değil. Yine de herşeyi göze alıp, kendi göbeğimizi kendimizin kesmesi gerekiyor. -Ben yine de kadınlarla uğraşmaktansa erkekleri değiştirmeyi tercih ederim. Niye dersen, dünyayı erkekler değiştirir, kadınlarda erkekleri değiştirmekle uğraşır. Yani başrol erkeklerin nasılsa. -Haklısın da şunu da unutma erkekler dünyayı değiştirir, ancak o erkekleride bir kadın doğurur. -Peki senin dediğin gibi olsun, ilke ne, prensip ne olmalı, başkalarını değiştirmek için çaba harcarız, ancak kendimizi değiştirme konusunda ise çok tutucuyuzdur. -Bu çağda kendi kendini değiştirmek öyle kolay bir şey değildir. Sosyal medya, televizyon gibi iletişim araçları emperyal güçlerin elinde, öyle olunca farkına varmadan şuur altına saldırıda bulunuyor, seni evirip çeviriyor, sonra bir de bakıyorsun “Ben bu hale nasıl geldim”diye dertleniyorsun. -Ee -Türkiye’nin gelecek vizyonu “millet ve ümmet” olmaktan geçiyor . Öncelikle Avrupa Birliği Vizyonu masalını bir an evvel terketmeliyiz. Yıllarca kriter diye, fasıllar diye oyalayıp durdular, üç tane göçmen kapılarına dayandığında sınırlarına telden engeler yaptılar, böylece Avrupanın hiç bir insani kriteri olmadığı ortaya çıktı. İnsani bir kriteri olmayanın diğer kriterleride varsın kendilerinin olsun. Ayrıca Avrupanın kendine hayrı yok, yakın gelecekte başı derdine düşecek, kendine hayrı olmayanın başkasına nasıl bir faydası olabilir ki. Bak buradan tarihe not düşüyorum, üç tane göçmen almayan Avrupa yakın gelecekte yaşlılarına bakmak için o göçmenleri özel uçaklarla götürecekler. Bu nedenle kendi yol haritamızı kendimizin çizmesi gerekiyor. Kadını, kızı öldüren değil, onlar için ölen bir toplum olmak, yaşlı anne babaların kaderine terkedilmediği, iki günde aşık olup, bir ay sonra evlenip, bir yıl sonra bebeği devlete bırakıp kendine yeni maceralar arayan bireyler olmamak için, 15 Temmuz benzeri kalkışmalarda “Vatan söz konusu ise gerisi teferruattır” diyebilen , 15 Temmu gecesi sokaklara çıkanların bir kaç katı insanın varolması için Millet ve Ümmet şuuru ile nesillerin yetişmesi gerekiyor. Bunun için bu konunun siyasetin gündemine girmesi, hatta devletin en üst organlarında konuşulup, devlet politikası haline gelmesi sağlanmalı, yoksa benim gibi bir kaç kişinin söylemesi”kendi söyler ,kendi dinler”den öteye bir işe yaramaz. -Sen öyle diyorsan öyle olsun, diline sağlık Evet değerli okuyucularım, bu haftada bu kadar haftaya görüşmek üzere.