Avar veya Kumruk kökenlidir. Dağıstan'ın Gimri Köyü'nde 1797 yılında dünyaya gelmiştir. Genç yaşlarda Dağıstan'ın önemli bir dini lideri olan Şeyh Cemalettin Gazi Kumuki'den ders almıştır. On beş yaşında at binip kılıç kuşanmıştır. Yirmi yaşında bir sürü spor dalında yetenek sahibi bir hale gelmiştir. Ayrıca Nakşibendi tarikatında aldığı bu eğitim onda Rusların, Kafkasya'da ortadan kaldırmak istediği İslâmiyeti, tekrar ihyâ etmek ve yaymak için uğraşmasına, özgürlük, direniş ve İslam Birliği gibi bazı düşüncelerin gelişmesini sağlamıştır. Rus İmparatorluğu'na karşı Dağıstan'da başlattığı savaşını Çeçenistan'da sürdürmüştür. Hatta bir dönem savaş Kuzeybatı Kafkasya'da Çerkesya'nın tamamını da içine almıştır.
Şeyh Şamil Ruslarla dağ başında (1800 yıllar)
Dönemin güçlü devletlerinden biri olan Rusların engellemesiyle dost olan ülkelerden gelen yardımlar kesilince, Şeyh Şamil ülkesinin gücünün tükenişini görmüştür. 1859'un 6 Eylül'ünde 70 bin kişilik Rus ordusuna, yanında birkaç yüz kişi kalıncaya kadar direndikten sonra, savaşı sürdürmesinin tehlikeli olduğunu anlayan Şeyh Şamil, Çarlık yetkilileriyle görüşmeler yaparak, silah bırakma yolunu seçti.
Rus Çarı II. Aleksandr, Şeyh Şamil'i sarayın kapısında son derece nazik karşıladı ve kılıcını almayarak kendisine olan hayranlığını dile getirdi. Şeyh Şamil, bir ay kadar sarayda misafir edildikten sonra, saygın tutsak olarak esaret yıllarını geçireceği Kaluga'ya gönderildi.
Sürgüne gittiği çeşitli Rus kentlerinde sempati toplayarak günlerini geçirdi.
Şeyh Şamil davasına sadık bir insan olarak yaşamıştır; bu uğurda çok sevdiği annesi ile arasında geçen olay tarihe geçmiştir:
Savaş dönemlerinde halktan bazıları "artık teslim olalım anlaşma yapalım" diye hayıflanmaya başlamıştır, bunun üzerine Şeyh Şamil teslim olmaktan bahsedene kırbaç cezası vermeyi uygun görmüştür. Bu durumda çekinen halk çareyi Şeyh Şamil'in annesine gitmekte bulmuşlardır. Annesi Şeyh Şamil'e teslim olma teklifini sununca Şeyh Şamil koymuş olduğu kanundan ödün vermemiştir. Cezayı yaşlı bir kadın çekemeyeceğinden, ceza oğluna intikal ettirilmiş, böylece Şeyh Şamil kendini kırbaçlattırmıştır.
Sürgünde on yıl kadar geçirdikten sonra Çar, Şeyh Şamil'in hacca gitmesine izin verdi. Kendi isteği ile gönderildiği Kiev'den 31 Mayıs 1869'da İstanbul'a gitti. Gittiği gün sadrazam ve şeyhülislam ile görüştü. Ardından 15 Ağustos 1869'da Dolmabahçe Sarayı'nda Padişah Abdülaziz ile görüştü. Padişah kendisine ve aile bireylerine maaş bağlattı. 15 Ocak 1870’te Abdülaziz’e veda ziyaretinde bulunmasının ardından yedi ay kaldığı İstanbul'dan 25 Ocak 1870'te hac farizasını yerine getirmek için ayrıldı.
Şeyh Şamil, 1871 yılında Hac ziyareti için bulunduğu Arabistan'da vefat etmiş ve Medine'de Cennet-ül Baki mezarlığında Rufai tarikatının şeyhi Seyyid Rüfai tarafından cenaze namazı kıldırılarak defnedilmiştir.
Lak kökenli müridi Muhammed Emin; başlangıçta Ruslar'a karşı önemli başarılar kazandıysa da, 1859 yılında Şeyh Şamil'in silah bırakmasına rağmen Çerkesya'da mücadeleyi sürdürme kararını almasıyla, tartışmalı bir liderlik yürüttü.