Bugün 11 ilde gerçekleşen asrın felaketinin 98.günüdür. Aynı zamanda anneler günüdür. Bu sefer hem anneler hem de çocuklar kimsesiz kaldı. Bu sebeple anneler gününü kutlamayacağım.
Deprem bölgesinde psikolog olmak gerçekten çok zor. Dinlediğim hikayelerin birçoğu artık sevdiklerini kaybetmiş kişilerin anlatımlarıyla dolu. Anne olmadığım için onların yasını derinden hissedemiyorum ama yüreklerindeki acıyı görebiliyorum. Gözleri her zamankinden farklı bakıyor. Bozulmuş bir saat misali donuk bir şekilde beni dinliyor. Zihni , geçmişteki anıları canlandırıyor . Zaman ve mekan onun için 04.17’de takılı kalmış.
Hal böyleyken anneler gününü kutlamak ne denli doğru olur bilemiyorum. İnsan hissettikleriyle vardır. Bir insanın acılı bakışı yüreğinizin derinliklerinde başka bir anlam doğurur. Gözlerdeki kimsesizliği iliklerinize kadar hissedersiniz. Kucaklamak istersiniz o an ama onun gözleri sadece ölen sevdiklerine aittir. Tüm bu hikayeye sadece anlayışla ve şefkatle bakabilirsiniz.
Ateş düştüğü yeri yakıyor. Yıllar sonra ilk defa anneler gününüz kutlanamıyor. Her olayın, kelimenin ve ailenin kaderi değişti. İçimiz buruk ve hiç olmadığı kadar hassas şu günlerde zira yeni yaşama yol almak çok zor.
Kalbimiz hep sizlerle, sevgili danışanımın güzel sözleri içimi o kadar ısıttı ki; kızım her gün kızlarımı görmeye gidiyorum. Annesi gelmeyen bir çok mezar var. Onları da ziyaret ediyorum. Bu anneler günü kimsesizlerin günü, gariplerin günü; anlaşılmayı bekleyen binlerce hikayelerle dolu bir gündür.
Birbirimizi hissettiğimiz nice günlere sevgi ve hasretle...