Her öğretim yılında okullar açılırken beni bir heyacan, bir telaş sarar. Öğretmenken, yöneticiyken, veliyken , okullardaki görevim varken anlıyordum.Şimdi hiç biri değilim.Yine aynı telaş, aynı heyacan var.Sebebi alışkanlık mı, meslek hastalığı mı bilemiyorum. Kendi kendime sorguluyorum bir çok şeyi . Öğretmen açığı var mı? Sınıf sayısı yeterli mi? Vs.vs. Bu yıl okullar açılırken anne-baba olarak çocuklarımıza nasıl davranmalı , ne yapmalıyız konusunu konuşmak istiyorum sizlerle. Okullar açılırken gördüğüm kadarıyla öğrenciler kadar da veliler telaşlı.Tatilini, işini, parasını , düzenini velhasıl bütün proğramını ona göre ayarlıyor. Okullar, öğretmenler bir proğram içinde kendilerini hazırlayıp en iyi şekilde işini yapacaklar. Peki veliler ne yapmalı? Çocuğuna nasıl davranmalı? Büyüklerinden gördüğü gibi mi? Kendisine davranıldığı gibi mi? Bence iş burada başlıyor. Saatımızın, arabamızın, makinelerimizin, telefonumuzun küçük bir arızasını tamir etmekten kaçınıyor "bozarsın" diye kimseye dokundurmuyoruz ama iş eğitime gelince her şeyi , "doğrusunu" bilip, başkasına da tavsiye ediyoruz. Hele çocuğumuzu karşımıza alıp,"ben senin gibiyken" diye başlayan nutuklar yok mu, hep midemi bulandırır. Ne sen onun gibisin, ne o senin gibi.Çağ değişmiş, dünya değişiyor, araç-gereç değişmiş, sen daha "ben senin gibiyken" diye başlıyorsun. Hz.Mevlana yüzyıllar önce ; Dün dünde kaldı cancağızım, yeni şeyler söylemek lâzım. Dememiş mi? Yine Peygamberimiz Hz.Muhammed; İki günü bir olan ziyandadır.Demedi mi? Biz bu günü anlayabildik mi? Teknolojiye adapte olabildik mi? Hâlâ "şu ismi telefona kaydet"diye çocuğumuzdan yardım istiyorsak!... Sorun şurada .Çağımız ;günü, gelismeleri, anlama , adapte olma çağı bence.Bizim kuşak teknoji kullanımında sınıfta kaldı.Esas çocuklarımıza anlatacağımız bu olmalı . Bunun sebeplerini anlatmalıyız ki, onlar yaşamasın. Çocuklarımızla iyi iletişim kurmanın en iyi yolu; onları anlamak, dinlemek, değer vermek, sevdiğimizi hissettirmek.Yasaklar, tehditler, korkutmalar arzu doğurur, yanıltır.İletişim ağınızı koparır. Keşke, mümkün olsaydı, yapmasaydım dememek için zaman geçmiş sayılmaz. Gelin Diana Lomas' ın söylediklerine kulak verelim.Karar sizin? Çocuğumu yeniden yetiştirmem mümkün olsaydı: Ona işaret parmağımı kaldırıp yasaklar koymak yerine, parmaklarıyla resim yapmayı öğretirdim. Onu sadece gözlerimle izler, saat kısıtlamaları koymazdım. Daha bilgili olmaya çalışır, daha çok şefkat gösterirdim. Onunla daha çok yürüyüşe çıkar, uçurtma uçururdum. Onunla daha az çekişir, ona daha çok sarılırdım. Önce benlik saygısı kazanmasını sağlar,sonra bir ev almaya çalışırdım. Ona her zaman katı davranmaz,onu daha çok onaylar ve yüreklendirirdim. Güç konusunda daha az ders verir,sevgi konusunda daha çok şey öğretirdim. Hz.Mevlana;senin söylediklerin karşıdakinin anladığı kadardır,diyor. Benim söylemek istediklerimin bir kısmı bu günlük bu kadar.Yeni eğitim-öğretim yılı hayırlı olsun.