Bazı insanlar okumakta zorluk çeker.
Bu durum yaşa bağlı değildir.
Nedenleri arasında sağlık sorunları, işitme, özellikle de görme bozuklukları sayılabilir.
Bazen de çocuklar okulda iyi öğretilmediği için okuma öğrenemez.
Küçüklüklerinde durmadan evden eve taşınan ailelerin çocukları değişik okullara uyum sağlamakta güçlük çekebilir, bu yüzden iyi okuyamayabilirler.
Ayrıca bazı çocuklar okumaktan hoşlanmayabilir, başka şeylerle uğraşmak onları daha mutlu edebilir. Okuma öğrenmekte güçlük çeken çocuklara yardımcı olmak için eğitilmiş özel öğretmenler vardır. Bunlar çocuğun neden yaşıtları gibi öğrenemediğini testler uygulayarak araştırır. Sorunun ne olduğu bir kez saptanınca, çocuğun özel eğitimle okuma öğrenmesi kolaylaşır.
Basit bir bedensel bozukluktan kaynaklandığı sanılan disleksi okumayı öğrenme güçlüğü olarak tanımlanabilir.
Normal yaşta okula başlamış, zeka geriliği ya da davranış bozukluğu olmayan bazı çocuklar akıcı bir biçimde okumayı başaramaz ya da söylenişi ve yazılışı yakın harfleri birbirine karıştırır.
Örneğin, disleksililer “ya” yı “ay” ya da “d” yi “b” olarak okur.
Disleksinin çeşitli dereceleri vardır. çabuk farkına varılması durumunda bazen özel eğitimle okuma öğretilse de, disleksinin nedenlerine ilişkin kesin bir bulgu yoktur.
Disleksililer okuma eksikliklerini görsel ve işitsel gereçlerle bir ölçüde giderebilmektedir.
Annelerin, babaların, öğretmenlerin ilk amacı, çocuğu sadece okul sıralarında değil, ömrü boyunca okumaktan zevk alacak bir kişi olarak yetiştirmek olmalıdır.
Yalnızca güzel okumanın yeterli olmayacağı, okumanın yaşamın vazgeçilmez, verimli bir uğraşı olduğu bilinci çocuklara aşılanmalıdır.
Böylesi bir özendirmeyle çocuklara koskoca bir kitap ve bilgi dünyasının kapıları açılmış olur.
Hayatta en önemli şeylerin başında tatlı dil ve güleryüz gelir.
Huzurun anahtarı tatlı dil ve güleryüzdür.
Tatlı dil ve güleryüz bedavadır, alanı mutlu eder, insanın işleri her zaman rast gider verene hep kazandırır hiçbir zaman onları üzmez. Ahlakı güzel olan yumuşak söyler.
Çok selam, güleryüz ve tatlı dil insana sevgi ve huzur getirir. “İnsan dilinin altında gizlidir”demişler ne kadar doğrudur. Yumuşak, hoşa giden, gönül alıcı, gönül okşayıcı, samimi, etkileyici, inandırıcı ve yerinde söylenmiş her söz insanların hoşuna gider; İnsanların kültürlü, görgülü, saygılı, terbiyeli olduğu tatlı dil ve güleryüzünden anlaşılır. İnsan ne kadar güleryüzlü, tatlı dilli, terbiyeli ve saygılı olursa toplumda o kadar çok sevilir ve yer bulur. “Tatlı dil bütün kapıları açan sihirli bir anahtardır. Eğer insan, kaba, insanlara saygısız hoş görüsüz, küfürbaz, bağıran, çağıran sürekli kavga eden ve asık yüzlü bir yapıda olursa o insanın işleri asla rast gitmez.
Mağaza vitrinlerindeki mankenleri bilirsiniz. Hepsi güler yüzlüdür, hepsi de güzel tasarlanmıştır ama dilleri olmadıkları için soğukturlar. İnsanı insan yapan da onun tatlı dilidir. Güler bir yüz, tatlı bir dille tamamlandığı zaman insana bütün kapılar açılır. Gönülleri fetheden tatlı dil, bütün gücünü gönülden ve samimiyetinden alır. İnsan dilinin tatlı olması için gönlünün iyi olması lazımdır.
Yüreği merhametle, sevgiyle, şevkatle dolu insanın dili de kendiliğinden tatlılaşır. Güler yüz ve tatlı dil, bütün olumsuzlukları giderdiği gibi çevremize pozitif bir enerjinin yayılmasına vesile olur. Güler yüzlü ve tatlı dilli olan insanlar, çevresine adeta ışık ve güzellik yayarlar.
Güneşin o sıcağı, nasıl ki sert buzları bile yumuşatıp eritiyorsa, güler yüz ve tatlı dil de, katı kalpleri ve gönülleri yumuşatır ve eritir. Tatlı dilin ve güler yüzün açamayacağı kapı hemen, hemen yok gibidir. Güler yüzlü ve tatlı dilli olan insanlar, aile ve iş ilişkilerinde, arkadaş ilişkilerinde ve diğer sosyal ilişkilerinde daima başarılı olurlar. Bu insanlar herkes tarafından sevilir, sayılır ve özlenirler. “Dil yarası yaraların en acısıdır.” derler. Doğru sözdür.
Bıçağın açtığı yara zamanla kapanır ama dil yarası, ruhun en gizli tarafına doğru işler ve bir türlü kapanmak bilmez. Üstelik acı dilin zararı yalnız karşısındakine değildir; kendi sahibini de, dünya güzeli de olsa çirkinleştirir.
Nice güzel insanlar vardır ki, dilleri sirke satar ve o yüzden sevilmezler.
Ama güleryüzlü, tatlı dilli, terbiyeli, saygılı bir insan olursak, o sihirli anahtarı bulup bütün kapıları açarız. İnsanlarla daha çabuk arkadaş oluruz ve daha kolay anlaşırız.
Ne kadar öfkeli olursanız olun bir tatlı dil sizi hemen yatıştırabilir.
İşleriniz de biraz aksi gitmiş, eve henüz gelip koltuğa sırtınızı yeni dayamış bile olsanız bu tatlı dil sizi yerinizden kaldırabilir.
İşleriniz aksi gitmişse: “bunda evdekilerin ne suçu var” diye düşünmeliyiz.