Bazı şeyler göründüğü gibi olmaz, onların mutlaka perde arkası vardır. Aslında bizim inancımıza göre hayırda, şerde Allah(cc) tarafından yaratılmıştır. Ancak yine biliriz ki, biz istemedikçe Rab’bimiz şerri yaratmaz!

Hadiselerin genelde bir perde arkası vardır dedik! Yaşananlar karşısında kimileri gösterilmek isteneni görür, kimileri de perde arkasını(bilgi birikimi ili) tahmin eder. Bu tipler özellikle basiret sahibi ise mutlaka öngörüleri ve tahminleri doğru çıkar.

Bu günlerde evdeyiz bol bol okuyoruz, dediğim gibi olup bitenleri anlamaya çalışıyoruz, hatta bize gösterilmek istenenlerin perde arkasını da araştırıyoruz.

Cumartesi günü Yeni Şafak Gazetesinin iki ünlü yazarı İbrahim Karagül ve Yusuf Kaplan’ın yazılarını dikkatlici okudum, onlar biraz daha merkez illerde yaşadıkları ve işlerini de doğru yaptıkları için daha isabetli okumalar ve tahminler yapıyorlar.

Her iki yazarında ortak görüşleri aynı bağlamda kesiştiği için, verdikleri mesajlarından alıntılar yaparak konuya girmek istiyorum.

Evet, istemeyerek de olsa şu virüs konusuna yine gireceğim, çünkü insanlığı eve kapatarak, hepimizin araçların, teknolojinin köleleri olarak sürü gibi güdüleceği, özgürlüğümüzün, özgür irademizin, seçme kabiliyetlerimizin nasıl yok edileceğini gösteren, ürpertici bir hayat yaşatıyorlar bize. Yanlış da anlaşılmasın, alınan tedbirlerin tamamını doğru ve isabetli buluyorum.

KESİŞEN FİKİRLER

Bu  yüzden yaşadıklarımız, biz Müslümanların büyük kapatılma’nın ötesine taşarak, ulaşarak, ev’i, kendimizi, iç dünyamızı, imkânlarımızı ve zaaflarımızı keşfetmemize, İslâm’ın nasıl fıtrî bir nimet olduğunu idrak etmemize imkân tanır inşallah, diyorum.

Karagül  diyor ki:“Yaşadıklarımız fantastik bir senaryonun, bir bilimkurgu tezinin, en uçuk komplo teorilerinin konusu olabilecek türden. Sanki yeni bir çağa, yeni bir döneme, çok radikal bir kırılmaya giriyoruz.(Kırılma kelimesinin altını çizin ve yeni dönem diyorum)

Yepyeni bir dünya kurulacak. Yeryüzü kendini resetleyecek. İnsanlık kendini resetleyecek.

Elbette insanlığın da bir kaderi var. Dünyanın, canlının, çevrenin, insan ırkının bir kaderi var. Bu ilâhî kader ne, bilmeyiz.(Bakınız bunlar çok iddialı cümleler!)Geleceği bilemeyiz. Ama bize verilen bilgileri, ulaşabileceğimiz yeri biliriz. Bunlar ışığında tecrübe ve mücadele yöntemleri buluruz.

Bu donanımla sadece Korona ile değil, ondan sonra gelebilecek tehditlerle de savaşacağız. Yeni bilgiler, yeni tecrübeler edineceğiz. Kendimizi korumada büyük mesafeler alacağız.

Belki bu kırılmadan sonra yepyeni bir dünya kuracağız. Daha adil, daha insanca, daha tabiatla barışık. Daha kendimize saygılı, daha korunaklı ama daha alçakgönüllü. (İ. Karagül Yeni Şafak 27 Mart)

PAGANİZM

Paganizm, kökenleri dünyanın kadim doğa dinlerine uzanan bir inanç biçimi ve bu dinlerin genel adıdır. Bu dinlere mensup kişilere pagan denir. Yusuf Kaplan ise aynı günkü yazısında, bu konuya da girerek yaşadığımız hadiseleri şöyle yorumluyordu: " Birilerinin icat etmek istedikleri, bütün insanlığı sürükledikleri ürpertici bir gelecek manzarası yaşatıyorlar bize! Geleceği öne çektiler, teknolojinin, bilimin kutsandığı, insanlığın, Heidegger’in “vahşî canavar” olarak tarif ettiği teknolojinin kölelerine dönüştürüldüğü, din-dışı kutsallıkların, paganizm biçimlerinin zıvanadan çıkarak bildiğimiz dinleri yerinden ederek kitlelerin daha ayartıcı, gönüllü şekillerde güdüleceği tekno-pagan dijital uygarlık dünyasının ön denemelerinin yapıldığı geleceğin absürdlükler dünyası ŞİMDİ’DE, BURADA bize yaşatılan!”

Evet, her iki yazarda geleceğin yeniden şekillendirilmek üzere birilerin ya da şeytanı aklın düğmeye bastığını döne döne anlatıyorlar.  Bu konuda insanlığı bağışlayın beni cahil, ihtiyarları ise işe yaramak gereksiz insanlar olarak görenler, yanılacak. İnsanlık, para ve güç karşısında eğilmeyecek, inanın Allah(cc) nurunu tamamlayacak. Yeter ki, biz emrolunduğumuz gibi dost doğru olalım.

İyiler sonunda üstün gelecek. Ve bu savaştan inşallah inananlar zafer ile çıkacak. Çare cehaleti yenmekten geçiyor.  Kalın sağlıcakla.