Bilindiği gibi 6 Şubatta Asrın deprem felaketini hep birlikte yaşadık. Birkaç saniye süren depremde hem manevi kayıplarımız hem de maddi kayıplarımız oldu. Bu ikilinin en önemlisi de ölümle sonuçlanan kayıplarımız… Aradan bir yıl geçti. Deprem mağdurları Konteynerlarde barınmaya ve işyerlerinde ayakta kalmaya çalışıyorlar.
Depremde ilimizin yaklaşık 3/1 yok oldu. En çok zararı Dulkadiroğlu ilçesine ait konutlar gördü. 12 Şubat ilçesi de nasibini aldı. Ya oralarda inşa edilen binalar sağlamdı. Yâda deprem teğet geçti. Gönül ister ki hiç kimsenin burnu bile kanamasın. Doğa, zamanı gelince acımasız yüzünü gösterir deniliyordu! Bizimle birlikte 11 ilde deprem oldu. Bazı bölgelerde sel felaketi yaşandı. Geçtiğimiz günlerde de Erzincan’da bulunan altın madeninde siyanürlü atık çamurun yer değiştirmesiyle dokuz çalışan işçi çamur altında kaldı. Şu ana kadar da dokuz çalışana ulaşılamadı. En sonunda doğayı aykırı bir işlem yapılmışsa eğer doğa, hiç belemediğimiz anda acımasız yüzünü gösterdi.
Kahramanmaraş depremden bir yılı geride bıraktı. Diğer illere göre İşyerleri konteynerlarda da olsa toparlanmaya başladı.
Ancak binlerce bina orta hasarlı durumda bekliyor. Bu konuda durmadan değişiklik yapılıyor. Bir bakıyorsunuz ilçe belediyelerden yetki alınıp Büyükşehir Belediyesine veriliyor. Büyük şehir belediyesinde sonuç beklenirken dosyaların il dışında bulanan Üniversitelere gönderildiği söyleniyor. Gerçekten dosyalar veya CD gitti mi yoksa Büyükşehirde bekletiliyor mu? Bunun cevabına kimse veremiyor. Sorduğunuzda CD daha üniversitelerden gelmedi deniyor. Bundan iki ay önce Çevre şehircilik ve iklim değişikliği bakanı Mehmet Özhasaki’den bir yazı geldi. Bu dosyalar en geç 30 Şubata kadar sonuçlanıp ilçe belediyelerine tekrar gönderilmesi talimatı da bulunmakta. 30 Şubata bir hafta kaldı. Yetkililerden ses yok. Binlerce bina ve yaklaşık 200 bine yakın insanı ilgilendiriyor.
Karot yeterliyse diğer incelemelerde bir sorun yoksa belediyelerin bunlara izin vermesi gerekecektir. Tahmin ediyorum. Kimse sorumluluk almak istemiyor. Vali Mükerrem Ünlüer başta olmak üzere Büyükşehir Belediye başkanı Hayrettin Güngör ve diğer ilçe belediye başkanları risk almak zorunda. Her şeyin mutlaka riski vardır. Belediye başkanlığı da zaten bir sorumluluktur. Her şey tozpembe değil. Olamazda. Risk almak insan yaşamının bir parçası...
Orta hasarlı binada yapı denetçisinin imzası varsa zaten tüm sorumluk yapı denetçisinde.
Diğer taraftan: Günümüze kadar iş yeri ve konutlarda konteynerlar görev yapmaktalar. Ama bu konteynerlar uzun süre bu yükü taşımaları imkânsız.
Konunun bir an önce çözüme kavuşması binlerce mağdura rahat bir nefes aldıracaktır.
Saha içerisinde topu devamlı taca atmakta bir işe yaramayacaktır.
Sonuç olarak Belediye başkanları, her düzeyde katılımı öngören, özgürlükçü ve kapsayıcı, çözüm üretmeye yatkın, kısır çekişmelere değil, diyaloğu, yaratabilecek özellikteki bir [başkan] yarınların en büyük güvencesidir. 31 Martta yapılacak yerel seçimlerde; seçmen kimin ne kadar başarılı olup olmadığının hesabını soracaktır elbette.
Orta hasarlı binaların çözüme kavuşması da sandıkta etkili olacaktır...