.
Abdulhakim Eren’in “Penceremden Dört Ünlü Ozan” dosyasını açmıştık. Âşık Mahzuni Şerif’i ve Hayati Vasfi Taşyürek’i okuyup irdelemiştik. Sırada Kul Hamit ve Âşık Hüseyin var.
Kul Hamit Alemdarlı. Abdulhakim Eren’in köylüsü. Yanık sesli. Eli kulağa atıp yanık sesiyle bir başladı mı dinleyiciler kulak kesilir. Öylesine içli bir ses. Ama saz çalamaz. Kalem şairi mi diyelim? Bana göre Kul Hamit badeli bir halk şairi. Hem de bir saz şairi. Çünkü sesini bir enstrüman gibi kullanıyor. İnsan sesi en zengin tonda bir enstrüman değil mi kardeşim?
Dosyada Kul Hamit’in hayatı, kişiliği ve sanatı, şiirlerinde kullandığı temalar örnekleriyle sıralanmış. Çukurova’da ırgatlık ve çiftçilik yapmış. Elbistan ve Afşin’in köylerinde imamlık etmiş Kul Hamit.
Şiirlerini Umut Çiçekleri kitabında bir araya getirmiş. Ama kitap kendisini tatmin etmemiş. Tanınmamaktan yakınıyor Kul Hamit. Yergi şiirleri de var.
Dini hikayeler, methiyeler de şiirlerinin önemli bir bölümünü oluşturuyor.
“Peygamberler” şiirinde Hz. İbrahim’in Nemrud tarafından ateşe atılmasını çok veciz şekilde anlatır. Hz. İbrahim’in Hz. İsmail’i kurban etmesini, Hz. Yusuf ‘un kardeşlerince kuyuya atılmasını, Hz. Yakup’un ağlamaktan gözlerinin kör oluşunu “kıssalar” halinde nazmeder.
Kul Hamit'in kendi hayatına ilişkin söylediği şiir, çok etkileyicidir. İşte o şiir:
.
“Ben uğradım bu feleğin hersine,
Ateş ile yanıp yanıp tütmem var.
Akçadağ’a eğitmenlik kursuna,
İk’ arkadaş yoldaş olup gitmem var.
.
Vaz geçmişim dışarıya çıkmadan,
Gözüm açıp etrafıma bakmadan,
O hastalık yatağımdan kalkmadan,
Üst üstüne üç sene de sıtmam var.
.
Büküyor fakirlik insanın belin,
Kardeşlerin bile sormuyor halin,
Üstüm açık çıplak ayağım yalın,
Çoban olup dağda öküz gütmem var.
.
Felek bizim ile durdu oyuna,
Benim rezilliğim sürdü boyuna,
İmam gittim Kerevin’in köyüne,
Tek yorganı bir merkebe atmam var.
.
Zalim yokluk ciğerimi yakarken,
Yağlı pilav burnumuza kokarken,
Ayran diye el gözüne bakarken,
Çocukların bir keçisin satmam var.
.
Felek benden ne iyiliğin sorucu,
Daha dertli başım neler görücü,
Dokuz yüz kırk üçte durdum korucu,
El göğüste el yumuşun tutmam var.
.
Kul Hamid’im der ki söylemem kalan,
Var m’ ola sözümden bir ibret alan,
Bütün unutuldu başıma gelen,
Bu hallere yüz bin şükür etmem var.”
.
Kul Hamit’e dosyada 33 sayfa yer ayırmış Abdulhakim Bey.
.
Gelelim Âşık Hüseyin’e. Âşık Hüseyin Tenecioğlu Afşin, Erçene’den. İsimsiz kahraman diyebileceğimiz bir saz şairi. Acem Kızı’nı biliriz. Bilemedim Kıymetini Kadrini, güzel bir bozlaktır. Ya Beni de Götür Ya Sen de Gitme, dillerdedir. İşte bu içli türkülerin şairidir Âşık Hüseyin. Çoğumuz bundan habersiziz. Ben Acem Kızı’nı araştırdım. Acem Kızı’nın Âşık Hüseyin’in olduğuna kanaat getirdim.
Dosyada Abdulhakim Hoca uzun uzun anlatmış Âşık Hüseyin’i. Edebi kişiliği ve sanatı üzerinde durup şiirlerinden örnekler vermiş. Dosyada 29 sayfa yer vermiş Âşık Hüseyin’e.
Ben Âşık Hüseyin’den Çuhadaroğlu Mehmet Bey Ağıdını seçtim. İşte o ağıt:
.
“Ağanın yaylası Ahır’ın dağı
Enginde görünür bahçesi bağı
Vurulmuş dediler Çuhadar Bey’i
Ağlaşır kuzular uy babam deyi
.
Ünlendi Çuhadar Bey’im ünlendi
Aktı kanı döşeklere göllendi
Çuhadar vuruldu Maraş sallandı
Ağlaşır kuzular uy babam deyi
.
Saat dörtte konağını bastılar
Gül hanımı bileğinden astılar
Çuhadarın kollarını kestiler
Ağlaşır kuzular uy babam deyi
.
Gümüştendir nargilenin maşası
Gül döşeli odasının köşesi
Geldi oturdu Ankara’nın paşası
Ağlaşır kuzular uy babam deyi”
.
Bu şiir Ali Kocaman’dan derlenmiş. Ne yazık ki âşığın imzası sayılan son dörtlük bilinmiyor. Tapşırması eksik kalmış ağıdın.
.
Dosyayı inceledim. Abdulhakim Bey’i telefonla aradım. Emeklerinden dolayı teşekkür ettim:
- Kitap olmaya hazır bir dosya. Lakin bir kez daha gözden geçirilmeli. Dikkatten kaçan ufak tefek hatalar var, dedim.
Abdulhakim Hoca güldü:
-Mehmet Gözükara dosyayı eksik bulmuş. Âşık Yener de bu dosyada yer almalı, diyor.
Ben bunu düşünmemiştim. Araştırmacı Mehmet Gözükara’ya hak verdim:
-Mehmet Bey haklı. Âşık Yener’i de bu dosyaya eklemelisin. Dosya “Penceremden Beş Ünlü Ozan” olmalı, dedim.
Abdulhakim Bey:
-Anlaşıldı. Siz beni bir iki ay daha yoracaksınız.
Ben noktayı koydum:
-Yorulacaksın, ama yorulduğuna değecek hocam kolay gelsin.
Şimdi Abdulhakim Hoca Âşık Yener’e çalışıyor. Hem de harıl harıl çalışıyor. Biz de hayırlı haber bekliyoruz Abdulhakim Eren'den.