Resûlullah Efendimizin (s.a.v.) mübarek üç aylara girdiğinde çokça zikrettiği "Allah'ım Receb ve Şaban'ı bizim için mübarek kıl! Ve bizi Ramazan'a ulaştır"  duasıyla bir Ramazan-ı Şerif ayına daha eriştik. Rabbimize hamd ü senalar olsun.

    Ramazan ayı oruç ayıdır.Oruç, Farsça rûze kelimesinin Türkçeleşmiş şeklidir. Arapçası, savmçoğulu sıyâmdır. Savm kelimesi Arapça'da "bir şeyden uzak durmak, bir şeye karşı kendini tutmak, engellemek" anlamında kullanılır. Fıkıh terimi olarak ise, imsak vaktinden iftar vaktine kadar, bir amaç uğruna ve bilinçli olarak, Allah'ın yasakladığı şeylerden uzak durmak ve belirlediği sınırların dışına çıkmamak, demektir.

Ramazan ayı hicri ayların dokuzuncu ayı olup, Receb ve Şaban ayı gibi iki mübarek ayla karşılanan, bin geceden daha hayırlı olan, Kadir gecesini içinde barındıran, on bir ayın sultanı olarak bilinen, tutulacak oruçlarla birlikte şükretme, mağfiret dileme, Allah'ı çokça zikretme, çokça ibadet etme ve günahlardan arınma ayıdır.

Ramazan orucunun farziyeti ile ilgili Kur'an-ı Kerim'de geçen bazı ayetler şu şekildedir:

"Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı."[1]

"Oruç, sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta, ya da yolculukta olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutar. Oruca gücü yetmeyenler ise bir yoksul doyumu fidye verir. Bununla birlikte, gönülden kim bir iyilik yaparsa, o kendisi için daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır."[2]

"(O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur'an'ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa, onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez.."[3]

Ayet-i kerimelerde de görüldüğü üzere Ramazan orucu her Müslümanın üzerine farz kılınmış bir ibadettir. Kaldı ki İslâm'ın beş şartından biri de oruçtur.

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.), "İslâm beş temel üzerine bina kılınmıştır: Allah'tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed'in (s.a.v) Allah'ın Resûlü olduğuna şahitlik etmek. Namazı dosdoğru kılmak.Zekâtı vermek, Allah'ın evi Kâbe'yi ziyaret etmek(hac) ve Ramazan orucunu tutmak."[4]

"Allah'tan korkunuz. Beş vakit namazınızı kılınız. Ramazan orucunuzu tutunuz. Mallarınızın zekâtını veriniz. (Bu takdirde doğruca) Rabbinizin cennetine girersiniz."[5]

İnsanın oruç dışında her ameli kendisi içindir. Oruç ise tamamen nefsi öldüren, büyük bir sabır ve irade gerektiren sadece Cenab-ı Hakk'ın rızasını kazanabilmek için yapılan bir ibadettir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) her ibadette olduğu gibi oruçta da ashabı ve ümmetini, orucun önemi ve faziletleri hakkında bilgilendirmiş ve oruçlunun erişeceği mükâfatlardan haberdar etmiştir.

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyuruyor:

"Oruçlunun rahatlayacağı iki sevinç anı vardır. Birisi, iftar ettiği zaman, diğeri de orucunun sevabıyla Rabbine kavuştuğu andır."[6]

"Kim, faziletine inanarak ve karşılığını Allah'tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır."[7]

"Eğer kullar, Ramazan'ın faziletlerini bilselerdi, bütün senenin Ramazan olmasını temenni ederlerdi."

Oruç riyânın en az karışacağı bir ibadet olduğu için sevabı en fazla olan ibadetlerden sayılmıştır.

ResûlullahEfendimiz'den (s.a.v.) nakledildiğine göre; orucun bu yönüne ilişkin olarak Yüce Allah, "Oruç benim içindir; onun karşılığını Ben vereceğim."[8]buyurmuştur. Bu bakımdan oruç tutmanın sevap olarak karşılığı oldukça çoktur.

  Oruç tutan kimse hem Yüce Allah’ın rızasını kazanmış, hem farz olan ibadetini, vazifesini yerine getirmiş. Hem de Orucun sağladığı maddi ve manevi faydasından yararlanmış olur.

 

[1] Bakara Sûresi/183.

[2] Bakara Sûresi/184.

[3] Bakara Sûresi/185.

[4]Buhârî, Müslim.

[5]Tirmizî,

[6]Buhârî, Müslim,

[7]Buhârî,

[8]Buhârî, Müslim.