Tayyib Atmaca; 1962 yılında Kahramanmaraş Afşin Topaktaş köyünde doğdu.İşletme Fakültesini bitirdi. Güneysu Kültür Sanat Edebiyat dergisinin kurucuları arasında yer aldı.
“ŞİİR; EDEBİYLE, ERKÂNIYLA ÂŞIK OLUNAN BİR KIZ GİBİDİR”
Uzun süre bu derginin yayın yönetmenliğini yaptı. Güneysu, Kırağı ve Ardıç dergilerinin yayın yönetmenliğini yaptı. Hâlen (e-dergi) Hece Taşları Şiir ve Açıkkara Mizah dergisini çıkarmaktadır.
Şiir ve denemeleri; Ardıç, Ay Vakti, Bir Nokta, BengiSU, Dolunay, Edebiyat Ortamı, Güneysu, Herfene, Karçiçeği, Kardelen, Kardeş Kalemler, Kırağı, Kuşluk Vakti, Lika, Mîllî Kültür, Mina, Palandöken, Sühan, Tepe Edebiyat, Temmuz, Türk Dili, Türk Edebiyatı, Yedi İklim, Yitik Düşler, Yitiksöz, Yolcu, vb. dergilerde yayımlandı. Kahramanmaraş’ta yaşıyor, Onikişubat Belediyesinde memur.
Hüzünlerin Düğünü, Külüngün Taşlara Çizdiği Nakış, Sarı Kitap, Bende Yanan Türkü Sende Sönüyor, Susarak Konuşsan Gözüm Dinlese, Döş Defteri, Uzun İnce Bir Türkü, Âşıklar Meclisi, Söz Açarı (Mehmet Gözükara ile) Temize Çekilmez Ömür Defteri, Sözün İzinde (Tacettin Şimşek ile) Üçübirarada [Şiir], Gece Vardiyası, Ebemkuşağının Altında, Eskişehrin Eskimeyen Yüzleri, Med Cezir Vakitler, Ucu Yanık Mektuplar, Kalp Şehri [Deneme], Yaralı Turna [Çocuk Romanı], Şiir ve Gelenek Üzerine Konuşmalar [Söyleşi], Serap (Yasin Mortaş ile) [Mustafa Pınarbaşı’nın Bütün Şiirleri] kitapları yayımlandı.
“ŞAİR, KELİMELERİ SEÇERKEN BİR ARI TİTİZLİĞİNDE, EN ENDEMİK KELİMELERLE ŞİİR YAZMALI”
A.AVGIN - Bir toplumda şair kimdir, ya da sizce kim olmalı?
T. ATMACA - Toplumda şiirin bir karşılığı varsa yazan kişi yazdığından dolayı şair olarak kabul görür. Günümüzde maalesef her yazılanın şiir diye yutturulmaya çalışıldığının farkına varmadan ya şiiri hakaret ediyoruz ya da şaire.
Şair, yazdıklarını okurun güzüne çakmayan, şair diye taltif edildiğinde edebinden kaçacak yer bulamayan, sözü söylerken göstermiş olduğu rikkati şiire dökerken de göstermeli. Laf ile sözü birbirine karıştırmamalı. Şiiri yazarken konuşur gibi yazmalı ama seçtiği kelimeleri seçerken bir arı titizliğinde özen gösterip en endemik kelimelerle şiir yazmalı.
Şairin kim olduğu biraz da okurun maksadıyla alakalıdır. Eğer bu soruyu yönelttiği kişi gerçekten iyi bir şair ise ona sen şairsin diyemez zaten. Eğer cümlesinin ardında bir hinlik yatıyorsa şair olanı üzer, şair olmayanın da nefsine hoş gelen sözler söylemiş olur. Şairin, şair olup olmadığı, okurun nasıl bir okur olup olmadığı ile alakalıdır. Gerisi uzun bir hikâye.
“ŞAİRİN NEFSİ ÖNE ÇIKTIĞINDA ŞİİR ARADAN ÇEKİLİR”
A.AVGIN – Şairle, şiiri arasındaki en önemli ya da en vazgeçilmez yoldaşlık sizce ne olmalı?
T. ATMACA - Şiir, edebiyle, erkânıyla âşık olunan bir kız gibidir. Şair, sevgilisinin adını dile düşürmeden, sevdiğine de sevdiğini dolaylı yolda hissettirmeye çalışır. Sevgili, sevildiğinin farkına varır ama karşılığını ancak bir tebessümle verebilir.
Şiir devamlı şairden kaçar, yakalansın ister araya girmek isteyene de düşman olur. Bu kıskançlık nefsanî değil, sevgiye verilen değerdir. Şair bu değeri şahsi emelleri için harcayamaz. Bu sevgili aynı zamanda somut bir sevgili olduğu gibi soyut bir sevgili de olabilir. Bu sevgi şairi imtihan eder. Şairin nefsi öne çıktığında şiir aradan çekilir. Şiir, dışı başkasına içi şairi yakan duygu ateşidir. Fazlası hem okuru hem de şairi yoldan çıkarır.
“ŞİİR, AYNI ZAMANDA, MÜZİĞİN İÇ SESİ İLE KELİMELERİ BİR NOTA GİBİ BİRBİRİNE BAĞLAMA SANATIDIR”
A.AVGIN - Şiir size göre, diğer güzel sanatlardan resmi mi, yoksa müziği mi çağrıştırmalı, neden?
T.ATMACA – Şiir, söz ile güzel sanatları içine katan, aynı zamanda müziğin iç sesi ile kelimeleri bir nota gibi birbirine bağlama sanatıdır. Bunlardan birisi eksik olduğu zaman, malzemeden çalarak eser meydana getirmiş olursunuz bu da hem dilimize, hem de güzelim Türkçemize hizmet değil külfet olmuş olur. Şiire katmış olduğunuz bir takım duygu ve düşünce malzemeleri, şiiri şiir olmaktan çıkarır nesre çevirir. Bu ince ayrıntıyı hesaba katmadan zaten şiir yazılmaz. Şiir bazen şairi savaş meydanına götürür acıyı yürekten hissetmenizi sağlar, bazen de bir gül bahçesinde gezdirir, rengârenk güllerin arasında hangisini koklayacağınızı şaşırırsınız.
“ŞAİR KENDİNİ NASIL DAHA İYİ İFADE ETTİĞİNE İNANIYORSA O TÜR ŞİİR YAZMALI”
A.AVGIN – Siz hece şiiri yazıyorsunuz. Serbest şiire karşı mısınız yoksa mesafeli mi, neden?
T.ATMACA - Her şiir türünün kendine has rengi, kokusu, duygusu vardır. Günümüzde serbest şiir denince manası şairin karnında gurultu olarak dolaşan kelimelerle yazılan sözüm ona şiir gibi algılanmaya başladı. Aynı sıkıntı hece ve aruz ölçüsüyle yazılan şiirlerde kullanıla kullanıla yalama olmuş bir başkasının kullanmış olduğu ayak ve kafiyelerle yazılan şiir seviyesine indirilmiş durumda. Şair kendini nasıl daha iyi ifade ettiğine inanıyorsa o tür şiir yazabilir ama şiir şöyle ya da böyle olacak diye dayatma hakkına sahip değildir. Önemli olan şiirin şiir olması, insana dokunmasıdır. Şiir insan için yazılıyorsa -ki öyle olduğuna inanıyorum- hangi ölçü ve üslup kullanılıyorsa kullanılsın şiir mihengine vurulduğunda değeri ortaya çıkar. Kötü örneklerden yola çıkarak iyi örneklere ulaşmak yerine tersinden yola çıkmak gerekir. Hem bir şair şiirin bütün enstrümanlarını kullanmasını bilmeden şiir yazıyorsa kendini sorgulaması gerekir.
“BİR ŞAİR, YAZDIKLARINI USTA ŞAİRLERİN ŞİİRİYLE KARŞILAŞTIRMADAN ‘BEN YAZDIM OLDU’ DİYORSA, ÖNCE KENDİNİ SONRA OKUYUCUYU KANDIRMIŞ OLUR.”
A.AVGIN - Şiir tarzınız geleneksel halk şiirinden farklı olmasına karşın, hep hece şiiri yazıyorsunuz, bunu izah eder misiniz?
T.ATMACA - Toplumda genel kabul görmüş ama benim hâlâ kabullenmekte zorlandığım halk şiiri ve divan şiiri kavramları sonrada uydurulmuş kavramlardır. Bunun yerine birisine hece ölçülü şiir, diğerine de aruz kalıplarında yazılan şiir demek daha doğru gibime geliyor. Her iki şiir konağının da kendi içlerinde onlarca odaları var. Bu şiir konaklarında konaklamadıktan sonra kendi konağımızı inşa etmeye çalışmamız, ilgili kurumlardan gerekli izin ve belgeleri almadan kendi bilgi ve becerimizle ancak bir gecekondu inşa edebiliriz. Bir şair, hece ve aruz ölçüsüyle yazılan şiirleri okumamış, uygulamamış ve yazdıklarını usta şairlerin şiirleriyle karşılaştırmadan “ben yazdım oldu” diyorsa önce kendisini sonra da okuyucuyu kandırmış oluş.
Klasik hece şiirinin bütün ölçüleri ve aruz kalıplarından birkaç tanesini şiirlerimde uygulamaya çalıştım. Serbest tarzda şiirler de yazdım ama şiir yazarken kelimeler dilime hece ölçüsü ritmiyle gelir ben de böyle ağırlarım.
“ŞİİRDE, YENİ ARAYIŞLARIN PEŞİNDE OLMAM, BANA YENİ KAPILAR ARALADI”
A.AVGIN - Şiirde kendi tarzınızı oluştururken etkilendiğiniz şairler oldu mu, olduysa bu şairler kimlerdir?
T.ATMACA - Klasik hece ölçüsünde şiirler yazarken rahmetli Elbistanlı Seydahmet Kutuzman’ın Elbistan’da yayınlanan İkinci Fecir dergisinde
“Ceyhan gün boyu bulandı gene
Bir sevda kımıldar ağaçtan ayrı
Eski düşlerinden uyanır gönül
Zaman bir incecik dala dokunup
Rüzgâr o türküyü ezberlemese
İçimden geçeni bilmezdi dağlar”
Yazmış olduğu bu şiir, şiirde yeni arayışlar peşinde koşmamın kapılarını araladı. Bu şiir türüne bir ad veremedim. Daha sonra Ahmet Hamdi Tanpınar ve Cahit Sıtkı Tarancı’nın bu türe yakın hece ölçüsüyle yazılmış ama sadece okurken hece ölçüsünü hissettiğiniz serbest şiirlerine rastladım. Ben bu şiirin adına serbest hece şiiri dedim. Elbette bununla da kalmayıp bir de yine ölçüsü aynı ama yan yana yazdığım yanaşık hece türü dediğim şiirler de denedim. Yani demem o ki hem klasik hece şiirinin bütün ölçülerinde şiir yazdığım gibi yine ölçüden yararlanarak hece şiiri yazmaya devam ediyorum.
“İLKOKULDAN BAŞLAYIP ÜNİVERSİTE BİTİRMEK ÖĞRENCİLİK İSE; ŞİİR, BU SÜREÇTE YÜKSEK LİSANS YA DA DOKTORA YAPMAK GİBİDİR.”
A.AVGIN - Şiire yeni başlayan genç şairlere tavsiyeleriniz nelerdir?
T. ATMACA - İster şiire yeni başlasın istersen kendini belli bir seviyede görsün Türk şiir geleneğini bilmeden, geçmişten günümüze doğru şiir okumaları yapmadan şiir yazmaya çalışan her şair adayı, gerçek şiiri yazıncaya kadar kafasını gözünü yara yara yol alır. Ne zamanki geçmişte yaşamış has şairlerin şiirleriyle kendi şiirini mukayese etme cüreti gösterebilirse asıl şiiri ondan sonra yazmaya başlayacaktık.
Eğer bir üniversiteden mezun olmak istiyorsak, öncelikle ilkokuldan başlayıp üniversite bitinceye kadar öğrencilik yapmamız gerekir. Şiir bu merhalelerden geçtikten sonra önce yüksek lisans sonra da doktora yapmaya başlamak gibidir.
A.AVGIN – Şair ve şiir hakkında çok değerli bilgiler aktardınız. Bu güzel sohbet için size çok teşekkür ediyorum.
T.ATMACA – Ben teşekkür ederim, sağ olun.
Yalnızlık
Daha ten çıkmadan kentin dışına
Başını alır da gider yalnızlık
Kalabalıklarda yalnız başına
Karanlık koynunda yatar yalnızlık.
Şek ile kalıba oturmaz boyu
Kabarır köpürür azar gün boyu
Sofraya varmadan ekmeği suyu
Can ocakta kaynar tüter yalnızlık.
Sırtı bıçak yurdu konar göçerler
Çölde kalsa gözyaşını içerler
Hüzne döşek serer yanar içerler
Leyla’nın yolunu tutar yalnızlık.
Gündüzden usanıp geceye kaçar
Ya yerde sürünür ya gökte uçar
Her seher yeni bir tomurcuk açar
Koklatmaz kendini batar yalnızlık.
Şerbet zehre keser sunulan tasta
Zararı kâr sayar bütün takasta
Gözünü gönlünü çevirir dosta
Kendi çenesini çatar yalnızlık.
Tayyib ATMACA