“KAHRAMANMARAŞ ŞİİRİN DEĞİL, SANATIN BAŞKENTİ OLMALI” 
 -          Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
-          Kahramanmaraş ili Göksun İlçesi Ericek Mahallesinde doğdum. Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler, bilahare Anadolu Üniversitesi Sosyoloji bölümünü bitirerek Sosyolog unvanı, Dokuz Eylül Üniversitesi Aile Danışmanlığı Eğitim Programını bitirerek Aile Danışmanı unvanını aldım. İki yıl Siper-Sen (Sivil Personel Sendikası) Kahramanmaraş İl Başkanlığı yaptım. Uzun yıllardan beri manşet Gazetesinde köşe yazıları yazmakta olup, aynı zamanda Düşeyaz Dergisi genel yayın yönetmenliğini yapmaktayım. Yayımlanmış dört öykü, bir şiir ve bir deneme kitabım mevcut.
             “DÜŞEYAZ, ŞEHRİMİZİN TEK, ÜLKEMİZİN SAYILI TEMALI   DERGİLERİNDEN”
-          Eserleriniz ve çıkardığınız Düşeyaz Dergisi hakkında biraz malumat verir misiniz?
-          Yazdığımız eserleri yazılı materyele dönüştürme süreci 2010 yılında başladı. 2010 yılında “Bak Düşeceksin”, 2013 yılında “Tek Kişilik Ranza” öykü kitaplarından sonra 2016 yılında “Hani Sen Nasılsın Diye Sormuyorsun Ya” isimli şiir kitabımız çıktı. 2019 yılında “Bazen Deli Olmak Lazım” ve “Kırk Yılın Hikayesi” öykü kitapları ile 2020 yılında “Deizm Aklı” isimli Deneme kitaplarımız okurları ile buluştu.
     Düşeyaz Dergisi, edebiyata gönül vermiş bir avuç insanın üstün gayret ve çabaları ile 2016 yılından bu yana yayın hayatına devam ediyor. Şehrimizin tek, ülkemzin sayılı temalı dergilerinden birisi.  
         
“EDEBİYAT BİR YÜREK SIĞINAĞIDIR”
-          Taşrada edebiyat ve sanat dünyası içindesiniz, aynı zamanda bir iş insanı olarak, yayınlanan eserleriniz ve çıkardığınız dergiyle edebi eksende bulunuyorsunuz. Bunun zorluklarından bir parça söz eder misiniz?
-          Edebiyatta taşrada bulunduğumuz söylemine katılmıyorum. Edebiyat, üretildiği mekanın başkentidir. Örneğin Bahaettin KARAKOÇ taşra diyeceğimiz memleketimizden çıkıp İstanbul’da aydın, bürokrat edebiyat ortamına girme çabası göstermemiştir. Mantıkta tümevarım ve tümdengelim kavramlarında olduğu gibi, “tüm” diye tabir ettiğimiz İstanbul edebiyatı, Bahaettin KARAKOÇ’un memleketine gelmiş, onun dağlara, ovalara, ıhlamur çiçeklerine yazdığı şiirleri birde kendi dilinden dinlemişlerdir. Sorunuzun devamına gelecek olursak; zorluklar hayatın her alanında mevcut. Hayat telaşesinde, ekmek kavgalarımızda, insani ilişkilerimizde her daim zorluklarla karşılaşırız. Üstad Cemil MERİÇ derki; “İnsanlar kıyıcıydılar, kitaplara kaçtım.” Edebiyat çoğu zaman, hassas, naif, şair yürekli insanların sığınma alanı. Zaman zaman edebiyatın da hayatın lekesinden payını aldığını görüyoruz. Ancak başka gidecek yerimiz yok. Bizi herşeye rağmen en çok mutlu eden yer, şair yürekli arkadaşların oluşturduğu dostlar mekanıdır. Edebiyat, yoğun iş hayatından, hayat kavgalarından kaçıp kendimizi attığımız bir yürek sığınağıdır.
“DEİZM AKLI, BİR AKIL YÜRÜTME KİTABIDIR”
-          Çıkardığınız eserler şiir, öykü ve deneme tarzındayken, “Deizm Aklı” kitabınızla farklı bir konuya değinmişsiniz. Bu eser hakkında biraz bilgi verir misiniz?
-          Her şair ve yazar aslında felsefecidir. Felsefe, özellikle şiire yakışır. Her şair yazarın da aynı zamanda mütefekkir olması gerektiğini düşünüyorum. Hayatı sorgulayan, yaşadığı dönemde ülkesinde ve dünyada olup biteni irdeleyen, fikirler üreten, soran, sorgulayan, eleştiren olmalı şair yazar. Deizm Aklı, ülkemizde ve dünyada, özellikle gençlerin fikri hayatında kendine fazlaca yer edinmeye başlayan ateizm, deizm. meteryalizm, panteizm, agnostik deizm gibi kavramları irdeleyen, konulara fıkıh eğitimi almış bir din eğitmedi değil de, bir sosyolog gözüyle açıklamalar getirmeye çalışan bir kitap. Deizm Aklı, kavramları olduğu gibi kabullenen değil de, kendine sunulan her bilgiyi akıl süzgecinden geçiren fertlere hitap eden bir kitap. Bir akıl yürütme kitabı.     
 “ İDEAL ŞAİR MUHALİF RUHLU OLMALIDIR”
-          Bir şair olarak, sizce “ideal şair” nasıl olmalı?
-          İdeal şiir ile ideal şair bambaşka cevap gerektiren sorular. İdeal şair; Hiç bir ideolojiye iradesini teslim etmeyen, hiç bir siyasi parti, dernek, kurum ve oluşum şemsiyesi altına girmeden her daim özgünlüğünü ve özgürlüğünü koruyan kalemdir. İdeal şairin taraf olduğu yekun topluluk halktır. Halkın sorunlarını, uğranılan haksızlıkları dile getirmelidir. Yukarda belirttiğimiz üzere, her şair biraz mütefekkir yani düşünce insanı olmak zorundadır. İdeal şair muhalif ruhlu olmalıdır. Şaire alkışlamak yaraşmaz. O bir gönül insanı, o alkışlanandır.
-          Poetikası olmayan şair olur mu?
Şiirin özü poetikadır. Poetikası olmayan şair olamaz. Orhan Veli’den sonra Türk şiirinde meydana gelen büyük değişim, hece, aruz, vezin kalıplarının ötelenerek serbest şiirin edebiyat dünyasına nüfus etmesi, şair ve şiir bolluğu getirmiş, ancak Poetikayı zayıflatmıştır. Poetika öznele giydirilmiş somut kişiliğin dizelerle sunumudur. Baharda açan bir çiçeğe şiir yazmak şairliktir. O çiçeği tohumdan var eden, rengarenk süsleyen, güzel kokularla bezeyen yaratana ulaşma süreci o şairin poetikasıdır.   
           “ŞİİR MATEMATİK DEĞİLDİR”
-          Şiirde kelime seçmek gerekir mi? Yoksa ilhamın gelişine göre düşünmeden şiir yazmak mıdır aslolan?
-          Şairlik, gelen ilhamın edebi bir üslup ile süsleme sanatıdır. Bazı anlar vardır ki, onu kaçırmamak, onu o anda kaleme dökmek gerek. Biz buna ilham diyoruz. Ancak bilahare onun üzerinden gerekirse defalarca geçerek ürettiğimiz yazıma “şiir” diyoruz.
      Benim şiirde poetikam duygudur. Yüreğe dokunmayan şiirin hece sayısının önemi   yoktur.  Hece kaygısından kelime seçimi duyguyu öteliyorsa gereksizdir. Şiir matematik değildir.
-          Edebiyatın başşehri olarak nitelendirilen şehrimizde, edebiyat ve sanatla ilgili konularda, kültür kurumlarının katkısı sizce yeterli midir? Yeterli bulmuyorsanız, başka nelerin yapılması gerektiğine inanıyorsunuz?
-          Kahramanmaraş’ın şiirin edebiyatın başkenti olmak gibi bir iddiası var. Bunun için de takdiri hak eden çaışmaları var. Ancak, bence Kahramamanmaraş şiirin değil sanatın başkenti olmalı. Tüm yıla yayılan edebi faaliyetler, tiyatro gösterileri, şiir dinletileri, resim sergileri vb. Bunun için ilimizde bulunan iki üniversite aktivit edilmeli, şehrin içine biraz daha çekilmeli. Okullarımızda yıl boyu bu tür çalışmalar yapılıp, sömestri tatilinden bir ay önce velilere sunumlar yapılmalı. Veliler okulları doldurmalı. Bir bayram havasında geçmeli.
-          Önce Vesselam, sonra Düşeyaz Dergisi olarak geleneksel hale getirdiğiniz, Şiir Şölenleri hakkında neler söylemek istersiniz?
-          İki saatlık bir şiir dinletisi için aylarca hazırlık yapmak gerekiyor. Katılımcı şairleri belirlemek, fon müzikleri oluşturmak, davetiyelerin basımı, resmi ve sivil erkana ulaşmak, yeterli kalabalığı toplamak, emek istiyor. Ancak gün sonu şair yazar ve izleyiciler ile aynı havayı solumak, insanların çehrelerindeki ruh-u revanı görmek herşeye değiyor. 
“BİR KIRIK BEBEK, ROMANIMIZ YAKINDA RAFLARDA”
-          Yeni projeleriniz var mı? Varsa kısaca bahseder misiniz?
Edebi yönde etkin olan şehrimiz şair yazarları, eserlerini kitap haline getirmek için başka şehirlere ulaşmaya, yayınevleri ile irtibat kurmaya çalışıyorlar. Düşeyaz Dergisi olarak ilimizde en büyük eksikliklerden birisi olarak gördüğümüz yayınevi sorununa el atmak istiyoruz. Konu ile ilgili yakın zamanda bir duyuru yapmayı planlıyoruz. Bireysel olarak, Dört öykü, bir şiir ve bir deneme kitabımızdan sonra bir roman çalışmamız var. Psikolojik tahlil, gerilim ve dram üçlemesini harmanladığımız “Bir Kırık Bebek” isimli romanımız çok yakında raflardaki yerini alacak.
-          Son olarak Salkım Söğüt okuyucularına vereceğiniz bir mesajınız var mı?
-          Edebiyatın özü sevgidir. Edebiyat, kalp gözü açık insanların birlikteliğidir. Hayat dediğimiz bu TÜM’den gelip, TÜM’e varan kısa zaman diliminde, Salkım Söğüt okuyucularına sevgiler sunuyorum. 
-          Bize ayırdığınız zaman ve bu güzel söyleşi için çok teşekkür ediyoruz.