Selçuk Geçer, asgari ücret zammının yüzde 30’u aşmaması gerektiğine dair uluslararası bankaların tavsiyelerini de değerlendirerek, Türkiye’nin dış politik baskılar altında olduğunu ve bu baskıların maaş zamlarını sınırlayacağını öne sürdü. Seçim baskısı olmadığı için çalışanlara düşük zam yapılacağını ifade etti.
Milyonlarca çalışanın ve emeklinin gözü kulağı Aralık ayında belirlenecek zam oranına kilitlendi. Çalışanların ve emeklilerin beklentisi asgari ücretin hayat pahalılığına karşı nefes aldıracak ve refah sağlayacak bir düzeye çekilmesi yönünde. Vatandaşların beklentilerinin asgari ücret zammında ne kadar etkin faktör olacağı merak edilirken konuya ilişkin yaptığı analizlerle ön plana çıkan Finans Analisti Selçuk Geçer asgari ücret zammına ve beklentilere yönelik açıklamalarda bulundu.
SARİYE NUR DÖNMEZ /ÖZEL HABER
‘’MEHMET ŞİMŞEK BASKIN ÇIKARSA 20 BİN TL’YE DÜŞEBİLİR’’
Finans Analisti Selçuk Geçer asgari ücrete ne kadar zam uygulanacağına ilişkin olarak,
‘’Bence maksimum yüzde 30 civarında bir zam gelecektir. O da 22 bin TL’ye filan denk geliyor. 1.700 çarpı 3 dersek, 5 bin TL koyun 17 bine, 22 bin ila 22 bin 500 TL gibi bir rakam bekliyorum maksimum ama eğer ki Mehmet Şimşek baskın çıkarsa konu ile ilgili muhtemelen 21 bin civarında kalan bir asgari ücret göreceğiz. O da yüzde 25’e filan denk geliyor. Daha da baskın çıkarsa Mehmet Şimşek 20 bine kadar düşebilir ama açlık ve yoksulluk sınırlarının bu kadar yükseldiği özellikle açlık sınırının 21 bin TL’ye dayandığı bir ortamda heralde açlık sınırının altında bir zam yapmayacaklardır diye tahmin ediyorum. En azından kasım ayı ve aralık ayı açlık sınırlarının altında kalmayacağını düşünüyorum ama bu korkunç derecede insanları fakirleştirecek bunun altını çizeyim. Nedeni şu; Asgari ücretin ilki şubat ayında alınacak, şubat ayında zaten 24 bin TL’yi bulmuş bir açlık sınırıyla karşı karşıya kalacağız. Yıla başlarken daha maaşını almadan insanların maaşı açlık sınırının altında kalacak. Ben gerçekleşen enflasyon üzerinden bir maaş artışı beklemiyorum ama onunla da ilgili bir kamuoyu oluşturuluyor gördüğüm kadarıyla. Velev ki yüzde 42 ila yüzde 43 civarında bir enflasyon gelirse, yüzde 45 diyelim ya da yılsonunda. O da yine açlık sınırı ile kafa kafaya olan bir rakam olacak şubat ayında.Bunların hiçbiri asgari ücretliyi ya da çalışanı tatmin edebilecek zamlar değil. Bir düzeltme yapılması gerekiyor normal şartlarda Bu düzeltmenin yapılma ihtimali de yok.’’ şeklinde konuştu.
‘’EMEKLİLERİ DAHA DA MAĞDUR ETMEYE ONLARA HARÇLIK DÜZEYİNDE MAAŞ VERMEYE DEVAM EDECEKLER’’
Emekliler cephesinde refah payına ilişkin umutlar sürerken tartışmalar da devam ediyor. Peki refah payının eklenmesi mümkün mü? Analist Selçuk Geçer, emeklilerin bu beklentilerine yönelik, ''Refah payı eklenmez geçen yıl ya da ondan önceki yıl olsaydı evet eklenebilir derdim zaten düzeltme ile kastım o refah payı, maaşta düzeltme ve düzenleme anlamına geliyor normal oranda bir artışı kastetmiyoruz orda.Emekli maaşları ortalamada 12 bin 500 TL en düşük emekli maaşı diyoruz ama ortalamada 14-15 bin TL’ye denk geliyor. Büyük bir kesim 12 bin 500 TL alıyor zaten. Hem asgari ücrete hem emekli maaşlarına bir refah payının mutlaka uygulanması lazım ama bu bütçe koşulları içerisinde ve Mehmet Şimşek politikaları içerisinde ben böyle bir refah payının verilmesini neredeyse imkansız görüyorum.Politika değişikliğine gidilir, Mehmet Şimşek görevden alınır başka birisi yerine getirilir. Daha popülist ya da daha gerçekçi politikalar uygulanır ise o zaman emekli maaşları olması gereken seviyeye gelebilir ama ben şimdi refah payı beklemiyorum. Şunu unutmayalım; Eğer ki eski yasa geçerli olsaydı.Eski yasaya göre zaten en düşük emekli maaşı asgari ücretin yüzde 110’u kadar olmak zorundaydı. Yani en az yüzde 10’luk bir fark olması lazımdı yukarıya doğru, o da bugün zaten 12 bin 500 TL olan maaşın 20-21 bin TL civarında olmasını işaret ediyordu.O yasayı kaldırdılar zaten, emeklileri daha da mağdur etmeye onlara harçlık düzeyinde maaş vermeye devam edecekler. Onun için ben bir refah payı beklemiyorum emeklilere refah payı vermek için önlerinde seçim gibi bir baskı da yok şuan da. O baskı olmadığı içinde memura, işçiye ne verdilerse asgari ücretliye ne verdilerse belki de onun daha azını emekliye verecekler. Emekliyi, 15-16 bin civarında bir maaşa mahküm edecekler.’’ ifadelerini kullandı.
‘’SEÇİM OLSAYDI KONU İLE İLGİLİ RİSK ALABİLİRLERDİ’’
Memur ve emekli maaşlarında eşitleme beklentisi de gündemdeki konulardan biri olarak emekli cephesinde beklentiler arasındaki yerini koruyor. Geçer konuya ilişkin olarak, memur ve emekli maaşlarında eşitleme olmayacağının altını çizerek, ‘’ Çalışan kesime minimum düzeyde zam yapılacak. Emekliye, memur emeklilerine ve memurlara yapılabilecek en düşük zamlar yapılacak.Yani bununla ilgili aslında niyetleri gerçekleşen enflasyon üzerinde zam yapmak ama kamuoyu baskısından ötürü bunu tam olarak gerçekleştiremeyebilirler. Öbür tarafta özellikle yurtdışı derecelendirme kurumlarının açıklamalarına bakıldığında, yurtdışındaki bankaların açıklamalarına bakıldığında zaten asgari ücretin yüzde 30’un üzerinde zamlanmaması gerektiğini söylüyorlar. Biz yurtdışından gelmesini istiyoruz. Onun için mücadele veriyorlar tırnak içerisinde Mehmet Şimşek ve ekibi,o pozisyonun bozulmaması içinde onların söylemlerinin dışına çıkmayacaklardır. Çıkmaları için de bir neden yok çünkü seçim yok. Seçim olsaydı, bu konu ile ilgili belki bir risk alabilirlerdi ama şu anda o riski almaları içinde bir sebep yok o nedenle hem çalışan kesime hem de emekliye en düşük zamları yapacaklar. Beklenti enflasyonunun bir tık üzerine belki çıkarlar. Bu da yüzde 20- 25 hadi hadi çok zorladınız yüzde 30’luk bir zammı işaret ediyor. Emekli tarafında da gerçekleşen resmi enflasyon farkını verecekler onun üzerine de asgari ücretliye ne kadar zam yaptılarsa o kadar zam yapacaklar.’’ dedi.
‘’TÜİK AÇIKLADIĞI VERİLERLE HER GEÇEN GÜN İNSANLARI FAKİRLEŞTİRİYOR’’
ENAG ve TÜİK’in enflasyon verilerindeki çatışmayı da değerlendiren Analist Selçuk Geçer,‘’Gerçek hayattaki enflasyon ENAG enflasyonunun bile üzerinde aslında. Yani ben hala 3 haneli enflasyonun hayatımızın bir parçası olduğunu düşünüyorum bu arada enflasyon düşmüyor, enflasyon artış hızı düşüyor zaten.Enflasyon yükselmeye devam ediyor. En son yüzde 48 oranında yükseldi. O biriken enflasyonun üzerine yeni bir enflasyon eklenmiş oldu. Ben nispeten ENAG enflasyonunun gerçek hayat enflasyonuna daha yakın olduğunu düşünüyorum zaten iki grupta aynı veri ve sepeti kullanıyor ona rağmen nasıl böyle bir fark oluşuyor? sorusunun cevabı, TÜİK bu verileri nereden alıyor bilmiyoruz açıklamıyor da zaten. ENAG şunu söylüyor; Evet biz sepet olarak, ürün gamı olarak TÜİK ile aynı pozisyondayız ama daha sık veriler alıyoruz ve piyasanın içerisindeki gerçek verileri kullanıyoruz diyor ama gerçek enflasyona onların da ulaşamama sebebi şu; Ağırlıkları saçma sapan bir şekilde değiştiriyor TÜİK. Yani afaken tırnak içerisinde söylüyorum gerçek oranları söylemiyorum ama mesela diyor ki gıdanın ağırlığı yüzde 10 halbuki insanların hayatında gıdanın ağırlığı yüzde 60 belki, ya da diyor ki kiranın ağırlığı yüzde 3 oysa hayatımızda belki yüzde 50 ya da yüzde 30. TÜİK’in kendi itirafı da var bu konu ile ilgili hane halkının harcamalarının büyük bir kısmı zaten gıda, ulaşım ve kiradan oluşuyor.
Yani bunların ağırlığının arttırılması gerekirken, bunların ağırlığı düşürülüyor. Başka kalemlerin ağırlığıyla enflasyon aşağı çekiliyor, o bile gerçekçi değil. O şekilde enflasyonu yüzde 42 yüzde 43-45 yüzde 48 çıkarıyor TÜİK. Öbür taraftan dönüyorsunuz ENAG’a bakıyorsunuz yüzde 90 çıkarıyor. 2 kat fark var neredeyse. Gerçek hayattaki yüzde 120 ila yüzde 150 arasında geziyor. Dolasıyla bunun eşittiri şu; TÜİK açıkladığı verilerle her geçen gün insanları fakirleştiriyor çünkü insanların maaaşlarına, emeklisinden çalışanına farketmez TÜİK enflasyonuna göre karar veriliyor ama hayatın içindeki pahalılığı gerçek enflasyon oluşturuyor. Bu da Türkiye’de bir enflasyon yok bir hayat pahalılığı var anlamına geliyor.Bir fakirleştirme süreci var anlamına geliyor ve bunu da devam ettirecekler. TÜİK’e göre yıl sonunda enflasyon ne olur? Bence yüzde 40 ila 45 aralığına getirirler onu söyleyeyim size. Eylül, Ekim,Kasım ve Aralık ayları olmasına rağmen, enflasyon yükseliş eğiliminde olması gerekmesine rağmen düşürecekler bu enflasyonu. Hadi hadi çok zorladınız,yüzde 45 ila yüzde 50 aralığında kalır. Yüzde 50’nin üzerinde bir enflasyon beklemesin kimse onu söyleyeyim. O seviyelerde tutmalarının da sebebi faizi indirmemek için olabilir.ENAG enflasyonu ise yüzde 100’lere doğru evrilir çünkü Kasım ve Aralık aylarında enflasyon daha da yükselir normal koşullarda zaten. Dolayısıyla fark iyice açılır, bizim enflasyon yüzde 130’lara vurur bu yeniden değerlemelerin vesaire de etkisiyle. Velhasıl TÜİK enflasyonuna göre zamlar yapılır insanlar da daha da fakirleşir.’’ şeklinde konuştu.