Sevgili okurlar… Bu hafta ki yazımda önemli bir konuyu ele almak istedim. Memleket insanından manzaralar… Yurdum insanı ‘’ senin can güvenliğin için uygulanan trafik kurallarına uymaz ‘’durmadan trafik kazaları oluyor bu memlekette düzen yok!’’ diye şikâyet edersin… Otomobiline depoyu fulleyip caddelerde cirit atar başkaca insanların hayatını hiçe sayar geçersin… ‘’Bas gaza aşkım bas gaza âlem otomobil görsün! ’’ der durmadan zikzaklar çizer şerit değiştirirsin… Kural ihlali yapar insanların can güvenliğini hiçe sayar kaâle almazsın… Çöpleri hatta çiğnediğin sakızı bile ulu orta yerlere atar, serçelerin yiyecek sanıp yemelerine ve gagalarına yapışmasına bir de açlıktan ölmelerine sebep olursun… Ölmelerine aldırmazsın… ‘’Belediye çalışmıyor her yer leş-leş çirkef içinde’’ der,  kendi sorumluluğunu hatırlamazsın bile…. Parklarda ki bankları bile kırar ‘’oturacak doğru düzgün bir bank bile yok’’ diye şikayet üstüne şikayet edersin. Elektrik düğmesine basmak için kalkmaya üşenir ‘’ boş ver yansın ne çıkar’’ der bir de kaçak elektrik kullanıp ısıtıcıları yakar, garez gibi kapı pencere açarsın… Ardından ‘’ zaten doğru düzgün barajlar bile çalışmıyor enerji üretmiyor! Bu ülke de ne var ki? Hiçbir şey yok!’Yok!’’ diye sitem edersin… Protesto- gösteri yapmayı kaldırım taşlarını yerinden sökmek- olarak algılayıp yakıp -yıkmak ve kamu mallarına zarar vermeyi en doğal hakkınmış gibi görürsün… ‘’ne yaptılar hizmet mi veriyorlar ki? ’’ diye ver yansın eder ahkâm kesersin…  Her yatırımın bu toplumun vergileri ile yapıldığını verilen zararın milletin cebinden çıkacağını hiç hesaba katmazsın… Demirden çimentodan çalar çürük binalar inşa eder, deprem olunca ‘’ takdir ilahi böyleymiş’’ diye acıklı ve sahte bir merhamet açıklaması yapar, insanları kandırmaya çalıştığın gibi Allah’ı da kandırmaya çalışırsın… ‘’Nedir bu ses kirliliği! Bu eğlence mekânları kapanmalı, hiç kimse de saygı yok!’’ diye konuşur okkalı laflar eder hafta sonu gelince son ses müziği sesini açar bangır bangır millete dinletirsin… Kitap satın almayı gereksiz bir masraf olarak görür ‘’okumanın ne faydası var ki, zaten okunacak ne yazıyorlar ki, doğru düzgün kitap mı var?’’ diye bilgelik taslar iki adım ötende ki kütüphaneye gitmezsin... Dağ- tepe- ova koymaz piknik alanlarına akın eder, gezer tozar eğlenir hatta yaktığın ateşi söndürmez, yangın çıkartır, koca ormanı yakarsın ve bütün çöplerini orada bırakır çeker gidersin... ‘’ Cahit Külebi’nin ‘’ Deniz bile olsan yağmurda ıslanırsın’’ sözünü hatırlamaz bile bile istemez denizlerimiz çok güzel cennet bu vatan! ’’ der son model yatlarla cennet koylarda gezer ve yatın sintinesini denize boşaltır, doğada çözülmesi 400 yıl sürecek olan plastik su şişelerini güya kimseye göstermeden denize atar sonra da ‘’denizler kimin umurunda devlet hiç ilgilenmiyor azizim ’’ diye saatlerce sohbet eder, o değerli görüşlerini anlatırsın. Kapıların önüne ‘’ nimettir ziyan olmasın kediler- köpekler yesin’’ diye etrafa mikrop saçacağını düşünmeden yerlere yiyecek bırakır, vicdan rahatlığı içinde hayvanlara karşı görevini yapmış olursun… Bir kabın içine koymak aklına bile gelmez... Daha doğrusu getirmek bile istemezsin… Bağda- bahçede parklarda ‘’ çimlere basmayınız çiçekleri koparmayınız’’ yazdığı halde çimleri eze eze çiçekleri kopartır, andante adımlarla ve romanesk duygularla sevdiğine vermeyi götürmeyi düşünürsün… Köşe başında ki çiçekçiden parasını ödeyip bir buket çiçek almayı israf olarak görürsün. ‘’ Milletvekillerini toplum olarak tek tek biz seçmek ve hizmet görmek istiyoruz. Sorumluluk makamına bizim seçeceğimiz kişiler memleket sevdalısı insanlar olmalı… ’’ diye bir fikir geliştirip laf eder, medeni bir protesto yapmayı ve siyasetçileri saygı çerçevesinde eleştirmeyi düşünmezsin… Durmadan hakaret etmeyi marifet olarak görür kendi bencilliğini görmek istemezsin… Vekillere demediğini bırakmaz, sana söz söylendiğinde ise tahammül edemez tekme tokat girişir, ağzını burnunu kırarsın... Durmadan ‘’ illa saygı saygı’’ diye dem vurur saygı bekler sonra da dükkân kapısının önüne sandalyeyi atıp-oturur geleni- gideni ’’ göz hapsine alırsın… Akabinde ‘’ gençler çok saygısız, değişik bir nesil yetişti! Eskiden böylemiydi? ’’ diye düşünceni beyan etmeyi de unutmazsın. Son söz Sevgili memleket! Yurdum insanından estantaneler… Sadece basit bir gözlem… Yazacak o kadar çok şey var ki! Malum okurken çabuk sıkılıyor insanlar… Gün 24 saat… Fakat okumaya on dakikadan fazla zaman ayırmak istemiyorlar… Doğrudur! Zaman kıymetlidir… Boşa harcanmaya gelmez… Mevlana der ki “Her şey neye layıksa ona dönüşür.’’ Gidecek başka Vatan’ımız yok! Çevremizi temiz kullanmaya biraz dikkat etsek ve karıştırmasak sorumluluk- yükümlülük alsak! Nasıl olur? Ne dersiniz! Gününüz sağlık ve başarılarla geçsin. Hoşça kalınız. Vatan toprağına özenli ve duyarlı davranan kıymetli insanlarımızı tenzih ediyorum.