İnsanoğlu istese de, istemese de bir kutup da yer almakta, diyelim ki iki kutuplu bir dünyadasınız, bu durumda ya iyiler içindesiniz ya da kötülerle berabersinizdir…
Fıtrat olarak aslında insanlar tertemizdirler ancak ebeveynleri tarafından ya da çevresel etkilerden dolayı bu kutuplar oluşur. Örneğin iyi arkadaşların, insanı iyiliğe ya da kötü alışkanlıklara alıştırması v.b
Burada minik bir hikaye paylaşmak istiyorum:“ Şeyhin biri bir gün hamama gitti. Kendisini yıkayıp sabunlayan tellâk ham (kaba) herifin biriydi. Keselerken çıkardığı bütün kirleri şeyhin kolları üzerinde toplayıp hepsini şeyhin gözleri önüne serdi. Ardından da sordu: “Ey pak yüzlü şeyhim, şu dünyada lûtuf (ikram, yardımda bulunma) ve kerem (şeref, ululuk, yardım) ne demektir?”
Şeyh cevap verdi: “Kirleri saklayıp gizlemek ve onları insanların gözlerinin önüne asla koymamaktır.” (Tellâğın o kirleri göz önüne yığmasından kastı, nasıl kir çıkardığını gösterip övünmek, bu sorudan maksadı da şeyhi cömertçe davranmaya zorlayıp bol bahşiş almakmış.)
D. Ali Taşçı hocam, bu minik hadiseden sonra şöyle bir yorum yapmış: “İnsan iyilik okyanusu olmalı değil midir? Sözleriyle, davranışlarıyla hep bir hakikatin tercümanı olmalıdır. Cahil tellâk gibi bahşişini düşünmemeli, gelişen her olay ve olgudan dersler çıkarmalıdır.
ÜÇ TILSIMSI KELİME
Bu küçük hikayecikte üç tılsımlı kelime var. İyiler için iyi niyet, ikincisi iyilik, üçüncüsü ise ilahi rıza. Kötüler açısından ele aldığınızda ise, cehalet, aç gözlülük ve hırs kelimeleri ön plana çıkar.
İnsanın iyi ye da kötü olması kendi tercihi diyebilir miyiz? Elbette ancak, iyilerin de kötülerinde beslendiği kaynaklar çok önemli. Demek ki bu tılsımlı kelimeler öncülük yapan helallerdir yani doğruları tercihlerdir. İnsan doğruyu seçtiği takdirde ki bunu cüzi iradesi, aklı ve kalbi ile bütünleştirerek yapabilmektedir.
Kötüler ise haram lokma ile beslenir, niyet kötü olunca akibetleri de kötü olur. İşte bunun sonuçlarını da da imtihan sözcüğü ile değerlendiririz.
Demek ki, bir insan önce helal lokma yiyecek, bu da yetmez eşi de helal lokma ile beslenecek; sonra helal rızık(alın teri) ailesini geçirdirecek.
Bugün için bu mümkün mü? Zor ama mümkün. Şöyle eğer cüzi irademizi, seçtiğimiz yaşam yolunu ve hedefimizi doğru belirlersek inşallah akibette hayır olacaktır….
Cenabı-ı Allah, biz insanlara genelde iki şey önerir(eksiklerimi tenzih ederim) birincisi kendine iyi bir kul olmak, ikincisi ise insanlara karşı hayrı tavsiye etmek. Bunu Asr Suresinin mealinden anlamak mümkün.
GÜNAHLARDAN KAÇMAK ZORUNDAYIZ
Şu yaşadığımız sıkıntılara bir öğretici olarak nasıl bakacağız. Çünkü herbirimiz bir öğreticiyiz ve aynı zamanda koruyucuyuz. Baba, tüm aileden. Anne, evletlarından sorumlu. Ve hepimiz de birbirimizden sorumluyuz değil mi?
Bakınız hadisde ne buyurur Efendimiz(sav): “ Kim yeryüzünde Allah’a asi gelemişse şüphesiz yeryüzünde bozgunculuk yapmıştır. Zira yüryüzü ve göğün düzeni Allah’a itaat iledir.”
Günahların Fert ve Topluma Zararları kitabında(s41) bu hadise Ebu Davud rivayet ederken şöyle buyurmuş: “ Muhakkak ki yeryüzünde yerine getirilen, uygulanan bir had cezası, yeryüzü ehli için kırk sabah yağmur yağdırılmasından daha sevimlidir.(İbniMace) Bunun sebebi cezalar uygulandığı zaman insanların veya çoğunluğunun veya onlardan bir çoğununun haramları işlemekten kendilerini alıkoymalarıdır!
Konuyu bağlıyorum, yeryüzünde günahkarların sayısı, iyilerinkinden fazla olduğunda toplumsal sıkıntılar olur ya da imtihanlar geçiririz. Ben şahsen kendime soruyorum bu olaylar karşısında, hangi günahı işledin. Ardından aklım, kalbin ve cüzi irademle Allah’a sığınıp, TÖVBE YARABBİ! Diyerek bağışlanma diliyorum.
İşte toplumsal olarak bugünlerde önce kendi kutbumuzu belirleyip, sonra da emrolunduğumuz gibi dost doğru yaşamaya çalışmamız gerekiyor…
Peki kalın sağlıcakla.