Türkiye ve Dünya’da bir değişim rüzgârları esiyor! Sanki batı misyonunu tamamlamış da, doğuya bir yöneliş var gibi… Ülkemiz bir yandan bölgesel sorunların yakıcılığı ve kıyıcılığıyla uğraşırken, öte yandan küresel menfaat çetelerinin ardı ardına gelen saldırılarına muhatap. Böylesi bir ortamda Türkiye 200 yıllık Batılılaşma politikalarının onu mecbur ettiği bağımlılıkları aşmak, yeni bağımlılıklar oluşturmadan güçlenerek yoluna devam etmek zorunda. Bu bağlamda düşündüğümüzde! Türkiye’miz, doğu ile batının merkezinde, adeta denge unsuru. Hangi tarafa geçse, o taraf ağır basacak. Belki de üzerimizde oynanan oyunların nedeni budur, bilmem katılır mısınız? Tabi bize düşen, bu değişimi iyi gözlemlemek, hani ‘yenidünya düzeni’ diyorlar ya, işte bu düzeni kuranların hesabını da bozmamız gerekiyor. Nasıl mı? Bu sorunun cevabı çok kapsamlı, kitaplara sığmayacak kadar geniş. Ancak özel düşünceler bir yana, şimdi atılım vakti diye düşünüyorum! Şu bir gerçek, Türkiye misyonun farkında olmalı. İnanın, Filipinlerden- Uzakdoğu’dan, Ortadoğu’ya kadar bütün mazlumlar bizi bekliyor. Mübarek topraklara gittiğimizde, konuştuğumuz bütün Müslümanlar Türk milletine farklı bakıyor, sanki ismimiz, umut olmuş! Tabi bir yandan özümüze dönüp, gelenek ve göreneklerimize dönüş yapıp, diğer yandan tarih bilinci ile geri kalmışlığımızın reçetesini yazmamız gerekiyor.   İNSANA YATIRIM ŞART Genelde sorunlarımız var, mesele tüketim toplumundan, üretim toplumuna geçilmeli. Mesele, montaj sanayiden dönüp, kendi markalarımızı oluşturmamız gerekiyor. Tabi bunları aşmak zor gibi görünse de, özelde insana yatırım yaptığımızda birçok sorunlarımızı aşabiliriz. Bakınız son dönemde, Türkiye her alanda büyük, dev gibi atılımlar yapmaya başladı. Silah sanayinden tutun da, ilaç sanayine varana kadar atılım üstünü atılım yapıyoruz. Şimdi enerji alanında atılımlarımız var, zaten biz kendi enerjimizi üretmeye başladığımızda, ekonomik sorunlarımızı aşarız. Ancak yine söylüyorum, insana yatırım yapmadan olmaz.   DEĞİŞİM GEREKLİ İnsana yatırım için, yukardan aşağıya, aşağıdan yukarıya sorumluluklarımız var. Yani bir birey olarak ben ne kadar gayret edersem edeyim, yukarıdakilerin bu konudaki düşüncesi çok önemli. Demek ki, hem fertlerin, hem de yönetenlerin bu bağlamda değişmesi gerekiyor. Yönetenler bundan böyle çok daha sistematik biçimde hareket etmesi ve sahip olduğu gücü Türkiye'nin hem geleneksel kazanımlarını derinleştirmeye hem de tarihsel gecikmişliklerini telafi etmeye sarf etmesi gerekiyor. Fahrettin Altun, önceki gün Sabah Gazetesindeki köşesinde; “Türkiye'nin tarihsel gecikmişliklerinin aşılması, geleneksel kazanımlarının derinleştirilmesi noktasında ne yapıyor? Sorusuna cevap vererek, şimdi silkinme zamanı başlıklı bu yazısında, yukardan aşağıya herkese düşen görevleri yazmış. Bu yazıda özellikle sivil toplum örgütlerinin üzerine düşenler bölümü dikkatimi çekti. Tavsiye ederim. Çünkü her şeyi devletten bekleme yanlışlığından artık dönmeliyiz. Şöyle izah edeyim, mahallede bir ev yanıyorsa elbette önce itfaiyeye haber veririz, ancak bizde kovalarla su taşırız. Bunun gibi, itfaiyenin yanında bizlerde üzerimize düşeni yapmalı. Buna da ancak doğru eğitilmiş, insanlarla yapabiliriz diye düşünüyorum. Bu konuda düşüncelerine başvurduğum bir genç bakın neler söyledi; “ Suya attığımız bir taş su yüzeyinde hareketlenme oluşturur ve halkalar meydana getirir. Taşın suda yaptığı etki düştüğü küçük noktadan, çok geniş bir alana halkalar halinde yayılır. İnsanlar da yaşamlarındaki hal ve hareketleriyle çevrelerini etkilerler. Mesela iyi bir insan önce kendisine, sonra en yakınında bulunan ailesine yararlı olur. Bu halka genişler ve etrafındaki insanları, mahallesini, ilini ve en son da ülkesini etkiler. Ülkesine yararlı olursa, gelişen ülkesi de o bireye daha rahat bir hayat sunar. Bu olay dağa karşı bağıran bir kişinin ses dalgalarının dağdan yankı yapıp geri gelmesine benzer. İnsan ülkesine ne verirse, onu geri alır. Bir insan, ülkeyi etkileyen küçük bir etken olarak görünse de yapacağı işler ülkesinin durumunu etkilemede büyük öneme sahiptir…” Bilmem katılır mısınız? Kalın sağlıcakla.