Mübarek günler birbir geçiyor. Akşam olunca iftarımızı helal bildiğimiz, sağlıklı  yiyeceklerle açıyoruz.

Hani bildiğiniz bir konu“İnsan ne yerse oymuş!”Bu söz önemli, o halde bizler helal/ haram kavramı ölçülerine uyarak beslenmeliyiz. Ancak; tohum bozuldu! Süt ve süt ürünleri hayvanlar doğal yoldan beslenmedikleri için, sağlığı bozuyor, böyle olunca da yediklerimiz ve içtiklerimiz tansiyonu yükseltiyor iddiaları var.

Prof. Canan Karatay; “Yediğimiz tavuk değil, tavuğa benzer bir canlı diyor . Velhasıl bizde bugünkü konumuzu tarım ile helal sertifikaları ürünler olarak seçelim dedik.

Biliyorsunuz son birkaç yıldır özellikle spekülatif amaçlı stokçuluğun artmasıyla birlikte meyve ve sebze fiyatlarında yaşanan olağan üstü artışın hem ekonomiyi olumsuz etkileyerek vatandaşların alım gücünü azalttığını hem de enflasyon artışına neden olduğunu yaşayarak gördük.

Hatta Cumhurbaşkanımızın talimatıyla belediye tanzim satış mağazaları devreye girmesi sonucunda sebze/meyve fiyatları ciddi şekilde düştü. Böyle olunca da, stokçulara kızdık, etmeyen-tutmayın diyer haykırdık. Neyse, devam edelim.

ZİRAATÇI ÜRETTİĞİNDEN KAR ETMELİ

Bizde küçük bir çiftçi sayılırız. Biraz zeytin ağacımız var. Bakımı zor, toplaması ayrı bir dert, kışın ortasında, çamur, soğuk; ırgat bulamıyorsunuz v.s Bütün bunlara rağmen satıp, gidererimizi karşılasak, eyvallah diyeceğiz. Olmuyor, zeytinyağı çıkartıp kullanıyoruz…

“Aslında yüksek fiyatlardan üreticinin, çiftçinin hiçbir şekilde faydalanmadığını, gelirinin artmadığını ve tüm kazanımların spekülatörlerin, stokçu toptancıların cebine girdiğini söylersek abartmış olmayız. Yani, üreten meyveyi maliyeti olan 1-1,5 TL’ye satmakta zorlanırken, marketlerde, pazarlarda meyve sebzenin ateş pahası olmasının en büyük nedeni üretici ve çiftçiler için nakliye, depolama, paketleme-boylama ve ambalajlama maliyetleri ile satış olanaklarının azlığıdır.

Toptancının, tüccarın kâr marjı; ambalaj-kasa-boylama ve paketleme maliyeti; nakliye; market karı; fireler derken üretici maliyetlerinden dolayı tüketici yüksek fiyatlarla meyve sebze almak zorunda kalıyor. Bunun yanında bir de stokçular ve spekülatörler devreye girdiğinde fiyatlar 2-3 katına çıkabiliyor. Üreticinin meyvesini sağlıklı koşullarda saklamaması veya nakletmemesi durumunda yaklaşık yüzde 20-25 arasında da bir kaybı olduğunu da eklemeliyiz. Sağlıklı koşullarda saklanmadığında ve taşınmadığında ürün kaybı, fire fazla oluyor.

Doç. Dr. Resul Kurt bu bağlamda geçtiğimiz günlerde bir yazı kaleme almıştı. Yazısında: “Bir kg elma yetiştirmek için üretici bölgesine ve ürün çeşidine göre değişmekle birlikte yaklaşık 75 kuruş-1 TL maliyete katlanıyor. Ürünün toplanması ve soğuk hava depolarına nakliyesi için de, yerine göre, yaklaşık 30-40 kuruş harcama yapılıyor. Yani, soğuk hava deposunda satışa hazır ürünün (depolama, meyve kasası ve nakliye maliyeti dahil edilmeden) doğrudan 1.05-1.40 TL üretim ve depolama maliyeti oluşuyor. Marketlerde şu an 6-7 TL’ye satılan elmanın soğuk hava deposundan satışı yaklaşık 1.25-1.5 TL civarı tutuyor. Bu da çiftçinin kg başına yaklaşık 20 kuruş, yani ürün maliyetine göre oransal olarak yaklaşık yüzde 15-20 kazanç elde ediyor.

Çiftçi çok düşük tutarlarla ürününü toptancıya komisyonculara veriyor, buradan üzerine konulan kârla beraber her el değiştirdiğinde fiyat katmerli şekilde artıyor. Öyleyse bu sistemi değiştirmek, aracıları ortadan kaldırıp doğrudan çiftçinin ürününü satabileceği ortamlar oluşturmak lazım.

Öncelikle üreticilerin üretim maliyetlerinin düşürülerek daha düşük maliyetlerle üretmeleri sağlanmalı, akabinde satış ve pazarlama yönünden desteklenmelidir…”

(Not, yarın devam edecek/Kaynak Doç. Dr. Resul KURT-İstinye Üniversitesi İİSBF Ekonomi Böl. Öğr)