Son yıllarda cenaze sahibi evlerde farklı bir adet ortaya çıkmaya başladı. Anadolu'nun bazı küçük illerinde bile cenazenin ilk günlerinde bazen üç gün boyunca çadırlar kurulup yemekler ve çaylar dağıtılıyor. Buraya kadar ortada problem yokmuş gibi görünüyor ancak bu durum cenaze sahiplerini ciddi manada yoruyor, aynı zamanda üzüyor!
Geçtiğimiz hafta içerisinde taziye ziyaretlerinde bulunduğumuz Kahramanmaraşlı hemşehrilerim hemen çevremi kuşatarak; “Allah rızası için bu konuyu yaz. Bakın Suriyeli insanlar taziyeye geldiklerinde yemek yemiyor, hurafe diye nitelendiriyorlar. Müftülüğümüz bu konuda camilerde, siz gazeteciler ise köşenizde bunu anlatmanız gerekiyor deyince, bu günkü yazım ortaya çıktı.
Bu konuda daha öncede birkaç yazı kaleme aldım ancak değişen bir şey olmamıştı, yine cenazede yemekler, çaylar, tatlılar dağıtılmaya devam etti. Çünkü değişimi insanlar kabul etmiyor, hatta bidatları bile sevap niye niteleyenler oldu. Şöyle bir araştırdım, bu konuda Din İşleri Yüksek Kurulu'nun kararına bir gazete haberinden rastladım. Aynen aktarıyorum. “ Hz. Peygamber, ölünün kendi ailesinin yemek hazırlayıp gelenlere ikram etmesini hoş karşılamamıştır. Biz ise devam ediyoruz. Ancak cenaze sahiplerine yemek gönderilebiliyor.
Ölen kişinin mirasçıları fakir iseler veya aralarında buluğ çağına erişmemiş çocuk var ise, geriye bıraktığı maldan yemek yapılarak cenazeye gelenlere verilmesi helal değildir. Buna karşılık Peygamberimiz, komşu ve akrabalarının ölü sahiplerine yemek getirmelerini tavsiye etmiştir (İbn Mace, Cenaiz, 59).
DURUM DEĞİŞTİ
Haber şöyle devam ediyor: “Anadolu'nun küçük şirin bir şehrinde görüştüğümüz kişiler cenaze evlerinde çadır kurulmaz, pide dağıtılmaz ise bunun artık çok ayıp karşılandığını belirttiler. Cenazesi olup acısı taze olan ölü yakınlarının bir de kendilerine gelen ziyaretçileri tabiri caiz ise düğün merasimi gibi ağırlama yükü yüklendiğini söylediler. Tabiki halktan aldığımız duyumlara göre cenaze sonrasında yapılan yorumlarda insanlar üzerinde mahalle baskısının oluşmaya başladığı anlaşılıyor. Ölü yakınlarının çadır kurması, pide dağıtması da yetmiyor. 'Pidenin yanında içecek dağıtılmış mı, o kadar insan cenazeye gelmiş fıstıksız kuru bir helva mı ikram edilir? ' gibi çok çirkin dedikodular en az on-beş gün boyunca sağda solda konuşulduğu aktarılıyor.
Orada okunan Kur'an ve ölümü tefekkür ise bu konuşmaların gölgesinde 'tabi hepimizin başına gelecek' ifadeleri ile çay yudumlarken geçiştirildiği anlaşılıyor. Bu konuyu ciddiye alıp herkesin cenazesini sünnet ölçütlerinde uğurlaması oldukça yerinde bir karar olacak. İçinde birçok hayırı barından şu nebevi tavsiyeyi ihya edersek kazanacağımız sevap da o derece büyük olur galiba.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:“Cafer’in ev halkına yemek hazırlayınız. Çünkü onların başına kendilerini meşgul eden bir iş gelmiştir.” (Ebu Davud, Cenâiz, 25-26; Tirmizî, Cenaiz 21; İbn Mace, Cenaiz 59; Ahmed b. Hanbel, 6/380)
Özetleme gerek yok ama yine tekrar edeyim. Cenaze evine, cenaze sahiplerine ikram etmek üzere yakınları yemek gönderebilir. Ancak, cenaze sahipleri dışardan gelenlere yemek yedirmemelidirler. Efendimi(sav) bu durumu yasaklamıştır. Tatlı da böyle, çayda. Çünkü cenaze sahibi yük veriliyor o kadar.
İlla ikram yapılacaksa bu manevi bir ikram olmalı. Cenaze sahiplerine sıkıntı etmeden, üzüntülerini paylaşıp en kısa sürede de ayrılmak gerekiyor.
Şunu söylemek istiyorum, ben ilahiyatçı değilim, araştırmacıyım. Bu konuda il müftülüğü kesinlikle insanlarımızı bilgilendirip, doğru olana bizleri yönlendirmesi gerekiyor.
Kalın sağlıcakla.