Öğretmelik mesleğinin bu güne kadar bir çok tanımlaması yapılmıştır. Yapılan tanımlar öğretmenlik mesleğini tam kapsıyor mu? Bir başka soru, öğretmenlik bir meslek mi? Yoksa sanat mı?

Önce öğretmenlik ile ilgili genel bir tanımlamayı paylaşarak yazıma girmek istiyorum: “Öğretmen, en genel tanımıyla, öğrenmeye rehberlik eden kişidir. Bu süreçte öğretmenin önemli sorumlulukları, büyük fedakarlıkları söz konusudur...

Öğretme evrensel bir uğraştır(Bize göre peygamberlik mesleğidir). Yaşadığımız çevrede her an ana baba çocuklarına, usta çırağına, öğretmenler öğrencilerine sürekli bir şeyler öğretirler. Yani sürekli bir öğretme ve öğrenme durumu söz konusudur. Ancak öğretme ve öğrenmenin iki değişik işlev olduğu her zaman göz önünde bulundurulmalıdır. Çünkü öğretme bir kişi tarafından gerçekleştirilirken öğrenme toplumu ilgilendirir. Bu bağlamda eğitim ve öğretim çok açık ve basit gibi görülse de aslında üzerinde ciddî bir şekilde durulması gereken bir durumdur.

Öğretme ve öğrenme sürecinin etkili olabilmesi için o iki kişi arasında çok özel bir ilişkinin kurulması gerekir. Başka bir deyişle öğretmen ve öğrenci arasında özel bir bağ kurulmalıdır. Bu bağ iki düğümlüdür, bir düğümü sevgi, diğeri saygıdır…

Peki öğrenci(çocuk gözüyle) göre öğretmen kimdir? Bu soruyu bizim yavrulara yönettim. Cevaplar ilginç, aktarayım. “ Saygı duyduğum büyüğüm. Bize bilgi veren, yoğuran kişidir. Düştüğümüzdebizi  yerden kaldıran. Yanlışlarımızı düzelten. Sabır timsali, örnek bir insan. Bizi doğrudan, yanlışı ayırmayı; saygı ve sevgiyi öğreten insan. Bizim üzerimizde büyük emekleri olan kişi veya kişiler…” denildi.

Öğretmenlik mesleğini en güzel anlatan sözlerden birisi Hz. Ali’ye(ra) ait: “ Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum!” buyurmuşlardır.

Buradaki kölelik zannederim saygıya işaret ederken, harf de bilimi temsil ediyor olsa gerek. Evet, bilim ile saygı iki kutsal kelime. Kutsallığı ne olsa gerek.

El-Alim, Cenabı Allah’ın(cc) esmalarındandır. Bizler bu nedenle O’nun ilmini bize aktaran Efendimize(sav) ve onun yolunda yürüyen alimlere ve dostlarına da saygı duyar, ellerinden öperiz..

Bunları niye anlatıyorum? Toplum olarak öğretmenelere(ilim öğreticilerine) gereken değeri, kıymeti vermemiz gerekiyor. Aksi takdirde, öğretmenin saygınlığını bitirirsek, zararını tüm toplum yaşar

Yukarda  tanımladığım öğretmen sadece okullarde görev yapan insanlar değildir;  tabi ki, daha geniş baktığımızda yasalar bile öğretmenleri  daha  doğrusu terbiye ve  terbiyecileri şöyle tanımlıyor.

Terbiye (Tedip) hakkı, anne-baba, öğretmen, usta gibi çocuk üzerinde hakimiyeti bulunan kişilerin çocuğu "terbiye etme, uslandırma, yola getirme" yetkisi olanlardır!

Yasa  tabi terbiye yapılırken, yapılması gerekeni daha doğrusu yapılmaması gerekeni de yazmış.

“12.10.2004 Tarihli ve 25611 Sayılı Resmi Gazete'de Yayımlanan Türk Ceza Kanununun "Kötü muamele" başlıklı 232. maddesi 2. Fıkrasında da yasa koyucu "terbiye etme hakkını veya itaat ettirmek yetkisini" kötüye kullanarak şahsın sağlığına zarar vermeyi veya sağlığını tehlikeye sokmayı yani disiplin veya terbiye vasıtalarının kötüye kullanılması suç saymıştır.”

Bu yasa yenilendi mi bilmiyorum ama öğretici ile öğrenci arasındaki saygınlık mutlaka korunmalı, disiplin anlayışı inancımız ve kültürümüze uygun geliştirilmelidir. Bunu yaparken de karşılıklı haklar bilinmeli ve korunmalıdır…

DİSİPLİNSİZ EĞİTİM OLMAZ

Burada neslin eğitimi sırasında disiplini doğru yere koymalıyız. İşte tam da bu ortamda öğretmen olacak kişilerin doğru seçilmesi gerektiğine işaret etmek durumundayız. Yani sadece üniversite sınavında yeterli puan almak öğretmen olmak için yeterki olmamalı. Beraberinde kişilik taraması da yapmak durumundayız. Bir öğretmen Ağrıdağı kadar sabır taşımalı. Ahirdağı kadar da çocukları sevmeli. Bu nedenle öfkeli-sinirli tipler yerine daha sabırlı insanlar mesleğe yönlendirilmeli…

Evet, öğretmenlik kutsal bir meslektir ve mesleği yapan kardeşlerimize yaptıkları görevden dolayı saygı gösterilmeli,  toplum ve yasa koyucu da onlara(en azından itibar konusunda) yardımcı olmak durumunda. Çünkü yaptığı iş zannedildiği gibi kolay değil. Kolay diyenler gelsinler bir sınfı 40 dakika yönetsinler, sonra karar versinler! Eskiden olduğu gibi öğretmen yolda görüldüğünde ayağa kalkınmalı. Çünkü eli öpülecek tek varlık, anneden sonra öğretmendir. Ve öğretmen mesleğinin hakkını verirse aynı zamanda bir sanatçı hükmündedir, bu bana göre…

Kalın sağlıcakla.