İslam, insanların  hukuki, ahlaki,içtimai, sosyal ve ticari hayatını düzenleyen değişmez bir nizamdır. Bu nizamın üzerinde hassasiyetle durduğu hususlardan biri de ticari hayattır. Müslüman’ın ticari hayatı İslam ahlakı ile yoğrulmalıdır. Kişi ticaret ahlaki ile ilgili hususlara , emir ve yasaklara riayet etmelidir. Yüce Rabbimiz, Kuran’da yeryüzünü insanların emrine verdiğini, çalışmak suretiyle ondaki nimetlerden istifade etmeyi, beyan etmiştir.Ayet-i kerime de;” O yaratan ki, size yeryüzünü boyun eğdirdi. Haydi yeryüzünde yürüyün de Allah’ın rızkından yiyin,.dönüş ancak O’nadır.”[1] buyurmakla yeryüzünde ki her şeyin insanın emrine, istifadesine tahsis olduğunu bildirmiştir. Bu nedenle harama yönelmemek, israfa kaçmadan yeryüzündeki nimetlerden en iyi şekilde istifade etmek ve faydalanmak her Müslüman’ın hakkı ve vazifesidir. Nimetlerden en iyi faydalanmanın yolu da ticarettir. Ticaret önemli bir rızk kapısıdır. Peygamberimiz de: “ Rızkın onda dokuzu ticarettedir..” buyurmuştur. Peygamberimiz de ticaret de bulunmuş, ticaret kervanı ,ile günlerce yol almıştır. Atalarımızda bu yolu takip etmişlerdir. Tarihin bir dönemin da ticaret aksayınca, azınlıklar bilhassa da Yahudiler ekonomik olarak güçleşmişlerdir. Hatta ileri giderek  ticari hayattan Müslümanları uzaklaştırıcı, soğutucu fikirler ileri sürmüşler, ticari hayatta söz sahibi olmuşlardır. Tüccar doğruluk esasından ayrılmamalıdır. Yalandan sakınmalıdır. Ticarette yalan kul hakkına tecavüzdür. Cehennem ateşine götüren bir afettir. Peygamberimiz ; “Güvenilir doğru tüccar, kıyamet gününde Peygamberler, sıdıklar ve şehitlerle birlikte haşr olunacaktır.” Buyurarak, dürüst tüccarın faziletinden bahis etmektedir. Başka bir hadisinde ise ;” Sözü özü doğru olan tüccar, cennetin kapısından kovulmaz “ buyurmuştur. Tüccar, çalışkan, cesur,sabırlı ve azimli olmalıdır.Çalışma başarının anahtarıdır. Peygamber fendimiz hadis-i şeriflerinde ; “Bizi aldatan bizden değildir.”,”Korkak tüccar mahrum olur, Cesur tüccar merzuk olur.”,” Karaborsacılık yapan melundur.”  Buyurmaktadır.. TİCÂRETTE  İHSÂN İhsân başkalarına yapılması emredilmeyen iyiliği yapmaktır. Arapça Muhsin kelimesinin mastarı olan ihsan, genel olarak imanda doğruluk ve içtenliği, söz ve davranışta iyilik ve güzelliği ifade eden geniş kapsamlı bir Kur’an terimidir. Kuran-ı Kerimde ; “ İhsan edenlere Allahü teâlânın rahmeti elbette çok yakındır.”(A’râf,56) buyrulmaktadır. Ticarette adaletle  hareket eden,kendi sermayesini kurtarır. Fakat kâr ihsanla kazanılır. Akıllı olan ahiret kârını da kaçırmaz.                                                                                                                                                   Ticarette ihsanı kazanma yolları; Müşteri, piyasayı bilmediği için, mala fazla ihtiyacı olduğu için, çok kâr istenmemelidir.Yüksek fiyatla satıp,müşteri aldatılmamalı, kandırılmamalıdır. Din büyüklerinden bir zat çeşitli kumaş satardı. Bir gün kendisi yok iken, çırağı bir köylüye beş altınlık kumaşı on altına satmış. Kendisi gelip haber alınca, akşama kadar köylüyü aramış. Ve nihayet köylüyü bulunca,(senin aldığın kumaş aldığın kumaş beş altından fazla etmez. Ya satıştan vazgeç, ya da beş altınını geri al) diyor. Köylü,(ben bunu seve seve aldım) deyince. O büyük zat; (Ben kendime uygun görmediğimi din kardeşime de uygun görmem) deyince, köylü beş altınını geri alıyor. Büyüklerimiz az kârla, çok iş yapar, bunu daha bereketli bulurlardı. Fakirin malını fazla para vererek almalıdır. Parası olmayanın borcunu uzatmalıdır. Ödemeyecek bir halde olanların ödemesine zaman tanımak bir ihsandır. Alış verişte, ödemede kolaylık tanımalıdır. Borcu zamanında ödemelidir. Hadis-i şerifte ;” ödünç alan ödemeye niyet ederse, borcunu ödemesi için, melekler ona duâ ederler.” Buyrulmuştur. Alış- veriş ettiği kimse pişman olursa, yapılan satıştan vazgeçmelidir. Fakirlere veresiye verip, parası olmayandan istenmemelidir. İhtiyaç sahipleri için defter tutmayan, getirenden alıp getirmeyenden istemeyen Sâlih esnaf gibi olmaya çalışmalıdır. Malı stok edip, pahalanınca satma olmamalıdır. Malın ihtiyaç duyulduğu, ihtiyaç sahiplerinin artığı zaman, malı fahiş fiyatla satmamalıdır. Malı bir yerden bir yer götürürken, çok kâr den ziyade, o bölgenin insanlarının ihtiyaçları göz önünde bulundurulmalıdır. Bir malı satarken özrü, varsa kusuru söylenmeli, müşteri aldatılmamalıdır. Peygamberimiz ; “bizi aldatan bizden değildir.” Buyurmuştur. İŞ VE TİCARET AHLAKI Dinimizin iş ve ticaret ahlakı doğruluk, dürüstlüktür. Haram ve helal duyarlılığıdır. İşçi, işveren hakkına riayet etmektir, alın terine saygıdır. Dinimize göre kazanmak için her şey mübah sayılmaz, emek sömürülmez, can güvenliği tehlikeye atılamaz. Peygamberimizin ;”Bizi aldatan bizden değildir.”[2] Uyarısı ticaretin bir imtihan olduğu ve mesleğin gereğinin de bir ibadet olduğunu bize hatırlatır. Kişinin kimseye muhtaç olmadan, hayatını sürdürmesi, Çoluk çocuğunun nafakasını temin etmesi helaldir. Mümin, her şeyden önce güvenilir kişi demektir. Bu bakımdan mümin kazanırken de başkalarının hakkına tecavüz etmemelidir. Helal kazanç uğruna dürüstçe yaptığı her işin ibadet olduğu bilinciyle hareket etmelidir. Ayet-i kerimeler de; “ Ölçüde ve tartıda hile yapanların vay haline!”[3] ve “ Ey iman edenler! Karşılıklı rızaya dayanan ticaret dışında mallarınızı haksızlıkla yemeyiniz.”[4] Buyrulmaktadır.   [1] mülk suresi,15.ayet [2] .Tirmizi, Buyû [3] . Mutaffifin suresi 1.ayet [4] .Nisa suresi,29. ayet