Tövbenin sözlük anlamı dönmek demektir. İşlenen günahtan vazgeçmek mânasına gelir. Daha açık bir söyleyişle, yapılan bir günahı, suç olduğunu bilerek ve onu yaptığından dolayı pişmanlık duyarak terk etmektir. Tövbenin belli bir zamanı yoktur. İnsanın ne zaman öleceği belli olmadığı için ilk fırsatta tövbe etmelidir. İnsan, yaptığı her günah dan dolayı tövbe etmelidir. İşlenen günah sadece Allah’a karşı olup kul hakkını ilgilendirmiyorsa, bundan tövbe etmenin üç şartı vardır:
1. O günahı terk etmek.
2. Onu yaptığına pişman olmak.
3. Bir daha yapmamaya karar vermek.
Şayet bu üç şarttan biri eksikse, tövbe edilmiş olmaz.
İşlenen günah kul hakkını ilgilendiriyorsa, ondan tövbe etmenin dört şartı vardır:
Üçü yukarıda sayılan şartlardır.
Dördüncüsü de kul hakkından helalleşip kurtulmaktır.
Âyet-i kerimelerde; “Hepiniz Allah’a tövbe edin, ey mü’minler! Belki böylece korktuğunuzdan kurtulur, umduğunuzu elde edebilirsiniz.”[1] Buyrulmaktadır.
“Rabbinizden sizi bağışlamasını isteyiniz; sonra ona tövbe ediniz.”[2]
Günahları bağışlayacak olan Allah Teâlâ’dır. Kul bunu böyle bilerek Yüce Mevlâ’sına el açıp affını dilemeli ve yaptığı günahlardan dolayı pişmanlık duyduğunu O’na itiraf etmelidir.. Bağışlanmanın tek yolu budur.
“Ey iman edenler! Allah’a samimiyetle tövbe edin!”[3]
İnsanı kurtaracak olan samimi tövbe (tevbe-i nasûh) ; İşlenen günahlardan pişmanlık duyularak, tövbe ettiğini diliyle söylerken gönlü gerçekten pişmanlık duymalı, bedeni günahtan uzak durmalı ve o konudaki kusur ve noksanlarını gidermeye çalışarak olur.
Hadis-i Şeriflerde ;
Ebû Hüreyre radıyallahu anh, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işittiğini söylemiştir:
“Vallahi ben günde yetmiş defadan fazla Allah’dan beni bağışlamasını diler, tövbe ederim.”[4]
Peygamberimizin, hiç günahı olmadığı halde her gün bu kadar tövbe ederse, günahlara boğulmuş olan insanlar, binlerce defa tövbe ve istiğfâr etmelidir..
İstiğfâr, Allah Teâlâ’ya “Rabbim, beni bağışla!” diye dil ile yalvarırken, bedeni günahlardan uzak tutmaktır.
İnsan her gün kendini hesaba çekmeli, yaptığı hataları ve günahları bulmaya çalışmalıdır. Sonra da bu günahları düşünerek Allah Teâlâ’ya yönelmeli ve ondan kendisini bağışlamasını dilemelidir
Tövbe Müslüman’ın yenilenme ve temizlenme imkânıdır. Kullar için büyük bir nimettir. Son nefese ve kıyamet koptuğu âna kadar tövbe kapısı açıktır.
“Kulunun tövbe etmesinden dolayı Allah Teâlâ’nın duyduğu memnuniyet, sizden birinin ıssız çölde kaybettiği devesini bulduğu zamanki sevincinden çok daha fazladır.”[5]
Allah Teâlâ kullarına karşı son derece merhametlidir. Kendisinden af diledikleri takdirde onları bağışlamaya hazırdır. Her zorluktan sonra bir kolaylık, her sıkıntıdan sonra bir ferahlık gelir. Bu sebeple insan Rabbi’nin rahmet ve merhametinden hiçbir zaman ümit kesmemelidir. İnsan devamlı surette kendini hesaba çekmeli, günahlarından tövbe etmelidir.
İnsanın kasden yapmadığı hataları Allah Teâlâ bağışlar. Nitekim devesine kavuşan adamın aşırı sevincinden dolayı “Allah’ım, sen benim Rabbim’sin” diyecek yerde “Sen benim kulumsun” demesi günah sayılmamıştır.
Kulun günahı ne kadar çok olursa olsun, kaç defa günah işlerse işlesin, tövbe edip af dilediği takdirde, Cenâb-ı Hakk’ın onu her zaman bağışlayacağı açıklanmaktadır.Aslında insan tövbeye ne zaman fırsat bulursa, vakit kaybetmeden hemen Rabbi’ne yönelmeli, günahlarının bağışlanmasını dilemelidir.
Tövbe ve istiğfâr samimiyetle yapılmalı, yapılan günahtan dolayı gerçekten pişmanlık duyulmalıdır. Yoksa günah işlemeye devam ederken tövbe ve istiğfâr etmeye kalkmak, tövbeyi küçümsemek olur. Üstelik bu yanlış tutumdan dolayı ayrıca tövbe ve istiğfâr etmek gerekir.
Hayat devam ettiği sürece insanoğlunun hataları da devam edecektir. Her hatadan sonra Rabbimize dönüp ondan bizi affetmesini dilememiz bizden istenen bir kulluk görevidir.
Allah Teâlâ kullarına son derecede merhametlidir. Onların günahlarından dolayı tövbe etmelerini bekler. Tövbe ve istiğfârın belli bir zamanı olmadığı gibi Allah Teâlâ’nın tövbeleri kabul ettiği belli ve sınırlı bir zaman da yoktur. Günah yapıldıktan hemen sonra, vakit kaybetmeden tövbe etmelidir.
Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Güneş batıdan doğmadan önce kim tövbe ederse, Allah onun tövbesini kabul eder.”[6]
Güneşin batıdan doğması, kıyametin büyük alâmetlerinden biridir. Gök cisimleri, kainat yaratılalı beri belli bir düzen içinde seyrine devam etmektedir. Çünkü kendilerini yaratan ilâhî kudret, onları böyle programlamıştır. Kainatın sahibi dünya hayatına son vermek istediği zaman, yarattığı bu hassas düzeni bozacaktır. İşte o zaman güneş batıdan doğacak, bunu gören insanlar dünyanın sonu geldiğini kesin olarak anlayacaklardır.
İnsan her fırsatta tövbe etmeli, Cenâb-ı Hakk’ın kendisine lütfettiği “hatayı düzeltme yeteneği”ni göstermelidir.