Talibî (18.yüzyıl):

XVIII. yüzyılın ortalarında Tokat ilinin Zile ilçesinde doğmuş ve 80 yaşlarında (1813) burada vefat etmiştir. Turhal şeyhi Mustafa Efendi’nin halifesi olan Talibî’nin imparatorluğun başkenti İstanbul’da kabul görmesine bakılırsa, döneminin ünlü âşıkları arasındadır.

Zileli Fedâî, Raşidve Es ‘ad onun çıraklarıdır. Dinî ve tasavvufî şiirlerin yanı sıra, lirik şiirler de yazmıştır. Gubarî’nin şairnâmesinde adı geçmektedir.

Vefasız dünyaya aldanma gönül                               Kavim kardeş etrafıma düzülür
Sana karşı gelir ölüm bir zaman                               Şu yalan dünyadan ümit üzülür
Azrail çıkar göğsün üstüne                                       Can cesetten çıkar vücut bozulur
Lal olur söylemez dilim bir zaman                            Sararır da solar gülüm bir zaman                         

Kazan kurup kızdırırlar suyumu                                Buna ölüm derler bulunmaz çare
Bir ip uzatır ölçerler boyumu                                     Hasiretlik kalır yarın mahşere
Kaynar su koyup incitmem tenimi                             Çıkartırlar bir gün o teneşire
Yalvarır yuyana canım bir zaman                              Kefene sarılır belim bir zaman

Aldattı mı şu dünyanın geçimi
Kadir Mevlam affeylesin suçumu
Kapıdan yürütürler göçümü
Musallaya uğrar yolum bir zaman

Elveda olsun geride kalanlar
Arkam sıra gözyaşını silenler
Helallaşır namazımı kılarlar
Kabristana döner yönüm bir zaman

Talibim de mekanına yatarsa
Ruh gelip kendimi agah ederse
Şimdi hocam talkın verip giderse
Ol vakit nic' olur halim bir zaman

Dadaloğlu (19.Yüzyıl):     

Hayatı hakkında kesin bir bilgi yoktur.

Köroğlu’ndan etkilenmiştir.

Yiğitlik, aşk ve tabiat konularını işler.

Dili cenk şiirlerinde sert; aşk ve tabiat şiirlerinde sade, samimidir.

Hece ölçüsünü kullanmış ve aruzu benimsememiştir.

Bizim dağlar çam ardıçlı meşeli
Yaylasında lale sümbül döşeli
Hayli zaman şu Tapan'dan aşalı
Çukur'un kilidi beyler nic'oldu

Gördüm Anavarza bir duvar taşlı
Aşiret iskanda binalar taşlı
Altı arap atlı böğrü kılıçlı
Eli kuşlu boy beylerim nic'oldu

Nerde aşiretler edepli uslu
Oda çadırımız pek muhabbetli
Üst yanı Bozdoğan altı Ceritli
Kaplan postlu kır atlılar nic'oldu

Erzurumlu Emrah (19.Yüzyıl): 

Divan şiirini en iyi bilen halk şairimizdir.

Hem heceyi hem de aruzu kullanmıştır.

Tasavvufi şiirleri de vardır.

Koşma, semai gibi türlerin yanında gazel, murassa ve muhammes tarzında şiirleri de vardır.

Sabahtan uğradım ben bir fidana
Dedim mahmur musun, dedi ki yok yok
Ak elleri boğum boğum kınalı
Dedim bayram mıdır, dedi ki yok yok

Dedim inci nedir, dedi dişimdir
Dedim kalem nedir, dedi kaşımdır
Dedim on beş nedir, dedi yaşımdır
Dedim daha var mı, dedi ki yok yok

Dedim Erzurum nen, dedi ilimdir
Dedim giderm misin, dedi yolumdur
Dedim Emrah nedir, dedi kulumdur
Dedim satar mısın, söyledi yok yok