İnsanlık tarihinin başlangıcından bu yana toplumların, kendi yapıları içinde, o topluma mensup kişilerin sosyal yardım, sosyal dayanışma, sosyal güvenlik ihtiyaçlarını giderecek müesseseler inşa ettikleri görülmektedir. Anadolu’nun İslam ile tanışmasıyla birlikte geniş bir yelpazede şekillenen Vakıflar, Selçuklu dönemiyle de önemli bir zemin kazanmıştır. Selçuklulardan sonra Osmanlı’nın Anadolu’da kurduğu hâkimiyet genişledikçe de vakıflar daha geniş bir sahaya yerleşmiştir. Osmanlı’da kurulan ilk vakıf Orhan Bey’in Bursa’yı almasıyla burada kurduğu vakıf olarak bilinmektedir. Osmanlı ile birlikte ‘Vakıf’ sistemine getirilen yeni bakış, Osmanlı Devleti kurulana dek, İslam devletlerinde veraset hukukuna bir esenlik getirmek amacıyla kurulan vakıflar, Osmanlı ile birlikte kullanım hakkının sürekliliğini sağlayan bir mekanizmaya dönüştürülmesidir. Osmanlı ile birlikte vakıfların işleyiş itibariyle sürdürülebilir bir yapıya dönüşmesi ve toplumda geniş bir karşılık bulmasında hem insanın fıtrat gereği yardımlaşmaya ve birlikteliğe ihtiyaç duyması hem de İslam’ın toplumsal dayanışma ve yardımlaşmaya yönelik sahip olduğu özel ilgiden kaynaklanmaktadır. “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” hadisi de İslam’ın bu noktadaki yaklaşımını göstermektedir. Gerek insani hassasiyetlerin gerek İslam’ın yardımlaşma hususundaki yaklaşımlarını ele aldığımızda Osmanlı’da Vakıfların büyük bir yaygınlık kazanmasında ve yönetim sistemin işleyişindeki en ücra noktalara kadar tesir etmesinde etkili motivasyonlar olarak şekillendiğini ifade edebiliriz.

Yerli ve yabancı birçok düşünür, tarihçi ve devlet adamı Osmanlı’nın bir medeniyet tasavvuru ile inşa edildiğini ve uçsuz bucaksız topraklarda adaleti tesis ettiğini söyler. Peki Osmanlı, ‘kılıç-kalkan’ ile mi bu medeniyeti inşa etti? Hayır.

İslam dini, müminlerini hayra ve hasenata, vakıf kurmaya teşvik ettiğinden bütün Müslüman halklar kendi kültür ve imkanlarına göre hayrat yapmışlar ve vakıflar kurmuşlardır. Maalesef günümüzde vakıf mallarının harap ve viran olmalarının, bu malların düşük bir kira bedeli ile karşılığında eşe dosta verilmesinin hatta satılmasının önüne geçilememiştir. Kurulan vakıfların, kurucusunun koyduğu şartlar çerçevesinde ve tesbit ettiği maksat doğrultusunda faaliyette olacağına dair hukuki ve kanuni müeyyideler vardır.

Bundan başka bir de vakfı yapanın: “Her kim bu vakfın şartlarına uymazsa Allah’ın ve meleklerin ve bütün lanet edenlerin lanetine uğrasın.” gibi manevi müeyyide de mevcuttur. (Ali İmran, 3/87) Buna rağmen vakıflara yeterince sahip çıkıldığı söylenemez.

Osmanlı’da Vakıfların Yaygınlığı ve Kazanımları

Bir vakıf medeniyeti olarak Osmanlı’da devlet sistem işleyişinden vakıfları çıkardığımız takdirde sistemin çarklarının işlemeyeceğini söyleyebiliriz. Askerin donanımı, deniz feneri inşası, yetimlere, dul kadınlara ve muhtaçlara yardım edilmesi, çocukların baharda açık havada gezdirilmesi, okul çocuklarına gıda, elbise, okul araç-gereçlerinin temin edilmesi, fakirlerin ve kimsesizlerin cenazelerinin kaldırılması, bayramlarda fakir ve kimsesizlerin sevindirilmesi, kuşlara pirinç ve hayvanlara gıda ve su verilmesi gibi toplumun ihtiyaç duyacağı her türlü hizmet yürütülmekteydi. Bu geniş kapsamda bir kez daha değerlendirdiğimizde Vakıfların geniş zeminin ve işlevini daha iyi anlayabiliriz. Modern devlet anlayışında, kamunun görevleri içerisinde sayılan eğitim, sağlık, bayındırlık ve sosyal yardım gibi hizmetler, Osmanlı’da kişilerin teşebbüsleri sonucunda kurulan Vakıflar tarafından yürütülüyordu. Bu sayede Osmanlı’nın mali anlamda yükü hafiflemekle birlikte toplumda dayanışma ruhunun inşasını ve özel teşebbüs konusundaki iradeyi dinç kılıyordu. En temel sosyal ihtiyaçlardan büyük kamusal hizmetlere kadar bu geniş yelpazenin en nihayetinde toplumun teşebbüsleri aracılığıyla gideriliyor olması devlete olan bağımlılığı büyük oranda azaltmakta ve girişimcilik ruhunun zeminini oluşturmaktaydı.

Şaka gibi geliyor ama inanın bunların hepsi gerçek. Hem de bundan 500 yıl önce bu topraklarda yaşanıyordu.

Osmanlı ‘da kurulan vakıfların kimisi 15. yüzyılda kurulmuş, kimisi 16. yüzyılda.

Osmanlı’da kurulan vakıflar:

1. Güzel Yazı Öğretme Vakfı,

2. Sokak Hayvanlarına Ekmek Verme Vakfı,

3. Hastalara Evinde Bakma Vakfı,

4. Kızlara Çeyiz Hazırlama Vakfı,

5. Duvar Yazılarını Silme Vakfı,

6. Kadın Sığınma Evi Vakfı,

7. Sıcak Pide Dağıtma Vakfı,

8. Yaz Günlerinde Soğuk Su Dağıtma Vakfı,

9. Kışın Abdest Alanlara Sıcak su Temin Etme Vakfı,

10.Sıcakta Sebillere Kar Koyma Vakfı,

11.Yol Güvenliğini Sağlama Vakfı,

12.Helalleşme Vakfı,

13.Leylekleri Koruma Vakfı,

14.Dara Düşenlerin Vergisini Ödeme Vakfı,

15.İlmi Kitapları Bağışlama Vakfı,

16.Şehit ve Sahabe Türbelerini Tamir Etme Vakfı,

Günümüzde de daha çok ihtiyaç duyulan buna benzer vakıfların yüzlercesine ihtiyaç var.