Ahirzaman’da yaşıyoruz, hergeçen gün değerlerimizden uzaklaşıyoruz. Hela biz Müslümanlar, inandığımız değerlerin kıymetini bilmediğimiz için daha büyük kayıplar yaşıyoruz. İsterseniz Efendimizin döneminden bir örnekle bu konuyu açıklayayım.
İbn-i Abbas (Radıyallahu anh) anlatıyor: “Ben, Mescid-i Nebevi’de itikafa girmiştim. Bir adam geldi, selam verdi, oturdu.
Bana: “Ne oldu? Seni üzgün ve solgun görüyorum” diye sordu.
Adam:-“Evet, üzgünüm, ey Resulüllah’ın amcasının oğlu. Falanın bende alacağı var, fakat onu ödeyecek durumda değilim.” Diyerek dert yandı.
Ben:-“Senin için onunla konuşayım mı?” dedim.
Adam:-“İstersen” diye cevap verdi.
Ayakkabılarımı giydim, mescitten dışarı çıktım.
Adam:-“İtikafta olduğunu unuttun mu yoksa?” diye sorunca,
Ben de:-“Hayır, fakat aramızdan ayrılalı çok olmayan bu kabirde yatan Resulullah’tan şöyle bir söz duymuştum” dedim ve gözlerim yaşararak naklettim:
“Müslüman bir kimsenin yardımına koşup, onun ihtiyacını karşılamak, on sene itikafta kalmaktan daha hayırlıdır. Kim, Allah’ın rızasını kazanmak için itikafa girerse, Allahu Teala o kimse ile Cehennem arasında üç hendek meydana getirir ve bu hendekler arası da mağriple meşrik (doğu ile batı) arası kadar uzaktır.” (Taberani; Beyhaki, Tergib: 2/272)
Salih Özsağır hocam bu konuyu sosyal medya da paylaşmış, aldım köşeme taşıdım. Amacım, asrın telaşına kapılıp, değerlerimizden uzaklaşmamamız gereğini bir defa daha hatırlatmaktı. Bu vesile ile kendisine de teşekkür ediyorum.
Efendimiz(sav) komşuluk hakkı, yetim başı okşamak, hızır akraba bağlarını sıklaştırmak v.b konularda bizleri hep uyarmıştır.
Bin gün Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Kim müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır.” (Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58.)
Hazreti Ali (Radıyallahu anh) da şöyle buyuruyor:“Ben ihtiyacını karşılayabileceğimi, yahutta benim vasıtamla işlerinin kolaylaştıracağını umarak bana müracaat eden bir kimsenin ihtiyacını karşılamaktan daha büyük nimet bilmiyorum. Bir Müslümanın ihtiyacını karşılamak, benim için yeryüzü dolusu kadar altın ve gümüşümün olmasından daha hayırlıdır.” İbnü Ebi Hati; Darimi,
DARDA KALANLARA YARDIM ELİ
Yeryüzünde mazlumlara el uzatan toplumların başında zannederim Türkler geliyor, bundan dolayı milletimle övünüyorum. Bu bir ırkçılık da değil!
Onlarca yardım kuruluşu, vakıflar, dernekler harıl harıl yardım için yarışıyorlar. Keza ilimizde birçok vakıf ve dernek yerel hizmetler veriyorlar.
Bizim kültürümüzde de inancımızda da insanlara yardım eli uzatmak ibadettir, hepimiz bilmekteyiz.
Muhammed Masum hazretleri buyuruyor ki: “Ömür kısadır. Sonsuz olan ahiret hayatında, insanın karşılaşacağı şeyler, dünyada yaşadığı hâle bağlıdır. Akıllı olan, ileriyi görebilen bir kimse, kısa olan dünyada, hep, ahirette iyi ve rahat yaşamaya sebep olan şeyleri yapar. İnsanlara hizmet etmek için çalışır. İnsanlara iyilik etmek, ahirette azaptan kurtulmaya ve Cennet nimetlerinin artmasına sebep olur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: “Müslüman, müslümanın kardeşidir. Onu incitmez, üzmez. Bir kimse bir müslümanın aybını, kusurunu örterse, Allahü teâlâ, kıyamette onun ayıplarını, kabahatlerini örter.) [Buhari]
Bazı kimseler, başkalarının ihtiyaçlarını karşılamak, onlara yardımcı olmak için yaratılmıştır. İhtiyaç sahipleri bunlara başvurur. Bunlar için ahirette azap korkusu olmaz.) [Taberani]
Şimdi bu kadar müjdeden sonra artık, en yakın akrabalarımızdan başlayarak, komşularımıza ve ihtiyaç sahiplerine mutlaka yardım yapmamız gerekiyor.
Zira verdiklerimiz bizimdir.
Hadi kalın sağlıcakla.