Nurgül Kaynar Yüce eski bir öğrencim. Birkaç gün önce facebook’ta bana rastlamış. İletiyle ulaştı. Yazıştık. Buluştuk. Görüştük iletiler vasıtasıyle. Nurgül Kaynar Yüce yazmış sayfasında. Beni de etiketlemiş. Sürpriz oldu doğrusu. Bu yazı bana “Yeni yıl hediyesi” Sevgili Nurgül’den.
Şimdi o yazıyı ilgilerinize sunuyorum:
“DAĞ DAĞA KAVUŞMAZ DA İNSAN İNSANA KAVUŞURMUŞ
Tam otuz yedi yıl önce idi. Ben 11 yaşında kara, kuru küçük bir kız çocuğuyum. K. Maraş Cumhuriyet Orta Okulu ikinci sınıfa gidiyorum.
Toprak damda, akşamları gaz lambası ile aydınlanan bir evde yaşamını sürdüren, gaz lambasının titrek ışığında sayısız romanlar okuyup bitiren , tabiri caiz ise kitap kurdu bir çocuğum.
Türkçe öğretmenim Emine Narin ve daha o dönemlerde bile Türkçe Öğretmenlerim çok severlerdi beni.
Bizim mahallenin ilkokuldan sonra tahsiline devam eden sayılı kız çocuklarından biriyim.
Evet ortaokuldayım , 11 yaşındayım ve ikinci sınıf öğrencisiyim.
Hiç okula gitmemiş olan , benden dört yaş büyük olan Elif bacımın kendi elleri ile diktiği okul formam ile kendimi devletin önemli bir kadrosunda görev alıyormuşçasına önemli hissettiğim o masum, çocuksu yıllarım.
Ben okulun en çok kütüphanesini seviyordum ve iki güne bir ziyaret ediyordum kütüphaneyi.
Tam iki adet kitap alıp eve götürüyor, iki gün sonra geri götürüp teslim ediyor; sonra iki kitap daha alıp götürüyordum eve.
Bir müddet bu böyle devam etti. Kütüphane sorumlusu öğretmenimin dikkatini çekmişti bu durum.
Bir gün bana :
-Kızım her gün iki kitap alıp gidiyor, iki gün sonra tekrar getiriyorsun. Sonra iki kitap daha…
Madem okumayacaksın, neden çift çift alıp gidiyorsun, dedi.
-Öğretmenim, benim evde benden büyük bir bacım var. O hiç okula gitmedi ama okuma yazmayı biliyor ve kitap okumayı o da çok seviyor. Ben de hem bacıma hem de kendim için kitap alıyorum. Bir gün birini ben diğerini bacım okuyor. Ertesi günü de benim okuduğumu bacım bacımınkini de ben okuyup getiriyorum, dedim.
Çok duygulanmıştı öğretmenim.
Neyse aradan zaman geçti ve ertesi yıl kütüphane öğretmenim Türkçe dersime girmeye başladı.
Ve bir gün kompozisyon yazılısında iken:
- K. Maraş’ın tasvirini yapın. İsteyen nesir, isteyen şiir şeklinde yazsın dedi.
Sonra bana dönerek :
-Kaynar , senin şiir olarak yazmanı istiyorum, diye ilave etti ve ben ilk defa o kompozisyon yazılısında ‘GÜZEL MARAŞ’ ismi ile ilk şiirimi yazmıştım.
Yazılıdan iyi bir not almıştım ve öğretmenim “Bundan sonra şiir yazmaya devam et kızım.” demişti.
İşte o öğretmenin adı Mustafa TOPALOĞLU’dur. Yani bu fotoğraftaki adamdır beni şiire teşvik eden. Hem de daha on bir yaşında iken.
Evet can hocam. Sizi hiç unutmadım ve antoloji kitaplarımdaki özgeçmişlerimde de sizden bahsettim hep. Size çok ama çok teşekkür ediyorum kıymetli hocam.
Evet sevgili arkadaşlar,
Aradan 37 yıl geçtikten sonra birgün yani 27 Aralık 2019’da K. Maraşlı bir şair arkadaşımın sayfasındaki bir paylaşımına yorum yaparken bir üst tarafta bir yorum ve yorumun sahibinin profil fotoğrafını ve ismini gördüm.
Mustafa TOPALOĞLU yazıyordu isim ve sima hiç yabancı gelmemişti bana. Hemen profiline girip mesleğine baktım. Öğretmen!
Tamam dedim bu benim Türkçe öğretmenim. Hemen messangerden bir ileti gönderip tanıttım kendimi hocama ve K. Maraş Cumhuriyet Orta Okulunda 1982-83 yıllarında öğretmenlik yapıp yapmadığını sordum.
Evet! Beni şiire yönlendiren kütüphanedeki öğretmenime kavuştum işte....
Bir kaç gündür öylesine yoğun duygular yaşıyorum ki anlatamam.
Sizi çok seviyorum öğretmenim. O kara, kuru kız öğrenci çocuk duygusu ile....
Ve çookk teşekkür ediyorum.
Belki de benden şiir yazmamı istemeniz halk aşıklarının kitaplarını çok alıp okumamdandı, kim bilir....
Karacaoğlan, Köroğlu, Âşık Garip, Tahir ile Zühre, Kerem ile Aslı, Leyla ile Mecnun, Arzu ile Kamber , Ferhat ile Şirin, Yunus Emre...vs gibi...
37 yıl aradan sonra sizinle tekrar yollarımızın kesişmesi çok güzeldi kıymetli hocam.
Rabbimin güzel bir tevafuğu bu olsa gerek ...
Anacığım derdi hep:
-Dünya küçük kızım dağ dağa kavuşmaz da insan insana kavuşur, diye…”
...
İşte böyle yazmış Sevgili Nurgül. Yeni yıl hediyesi. En güzel hediye benim için. Paha biçilmez değerde. Otuz yedi yıl sonra bir öğrencimin bir halk ozanı olarak karşıma çıkması beni çok mutlu etti. O öğrencinin yetişmesinde benim de emeğim var. O öğrencim büyük bir kadir kıymet bilirlikle bunu ifade edip teşekkür ediyor.
Gururlandım. Bir öğretmen için bundan daha büyük mutluluk olur mu?
Sevgili Nurgül’ün şiirleri çeşitli edebiyat dergilerinde yayınlanıyor. Sosyal medyada çeşitli platformlarda paylaşılıyor. Tam tamına 1300 takipçisi var. Artık o takipçilerden biri de benim.
Başarılar diliyorum Sevgili Nurgül Kaynar Yüce’ye. Yolu açık olsun.