Yurtta sulh Cihanda sulh güzel bir politika ama haklarını başkalarına veriyorsan ve hiçbir hakkını kullanamıyorsan bu sulh değil pısırıklıktır. Bizde yıllardır içine kapanık ve sürekli saldırılara maruz kalan bir ülke olarak yaşadık. Saldırgan olmadığımız halde bütün komşularla sorun yaşadık. Pısırıklığımızı sulh olarak göstermeye çalıştık. Daha sonra Özal il aktif bir dış politika izlemeye karar verdik ve yine zarara girdik. Bir koyup on alacakken yüz kaybettik. Sonra ‘sıfır düşman’ politikası ile çıktığımız yolda ‘sıfır dost’ politikasına tekrar döndük. Ama bunların yanında iyi olan dış politikamız da olmadı değil. Örneğin Kıbrıs’taki Kofi Annan Planı büyük bir başarıdır. Muhalefet yine türbinlere oynadı ve popülist siyaset yaparak Kıbrıs’ı satmakla suçladı ama gerçekte hükümet haklıydı ve Rum Yönetimi ve Yunanlılar çamura yattı. Bizim için yıllardır çözümsüzlüğü isteyen ülkenin Türkiye olduğu ortaya çıktı. Fakat bu başarılı hamle ile aslında Rum ve Yunanların da çözüm istemediğini tüm dünyaya göstermiş olduk. Haklı ve kazanan taraf biz olduk.
Suriye ve Irak politikalarımız maalesef yanlıştı ve çuvalladık ve bu yanlışın bedelini ağır ödedik. Gerek 90’larda Özal ile düşülen yanlış Irak politikası, gerekse 2000’ler deki Irak ve Suriye politikasında yanlış ata oynadık. Özellikle Suriye konusunda çok büyük sıkıntılar yaşadık ve hala da yaşamaktayız. Yanlışı düzeltmeye çalışsak da düzelmiyor zira bu işin sadece bize bağlı olmadığını geç de olsa öğrendik. Ama sonradan düzelttiğimiz Libya politikamız ve baştan beri haklı olduğumuz Doğu Akdeniz politikalarımız da var. Evet, Ak denizdeki petrol arama çalışmalarımız ve bir zamanlar gölümüz olan ama Cumhuriyet yıllarında sadece sahillerinde yüzdüğümüz ve burnumuzun dibindeki adalardan hiçbirine sahip olamadığımız Akdeniz de biz de varız demeye başladık. Yüzyıllardır hakimiyetimiz altında olan Ak denizde sadece yüzmekten faydalandık. Ama artık başta Oruç Reis gemimiz ve İHALAR SİHALAR ile bu denizde bizim de kıyımız var ve bu denizin bütün haklarından bizde faydalanmak istiyoruz diye itiraz sesimizi yükselttik. Doğal olarak Avrupa ve mahallenin şımarık çocuğu Yunanistan sert tepki verdi bunu blöf olarak gördü ve kabuğumuza çekilmemizi bekledi. Ama Türkiye kararlıydı ve Ak denizde at oynatmak istiyordu. Bunun blöf değil de gerçek olduğunu tüm dünyaya göstermeliydi ve gösterdi de. Özellikle Rum ve Yunanlıların kışkırtmalarına rağmen tepkiler geldi ama bu tepkilere haklı olarak kulak asmayan bir Türkiye vardı. Haklı olduğumuz için başta Avrupa’nın sesi biraz cılız çıktı.
Tarihte Ak denizde gemileriyle gezen, adalar ve toprakları kontrol altında tutan Oruç Reis şimdi de ülkemiz için sondaj yapıp petrol arayan bir gemi olarak tekrar Akdeniz sularında seyrediyordu. Petrol bulmamız çok iyi olur ancak bulamasak da buralarda bizim de hakkımızın olduğunu ve istediğimiz zaman Ak denizin doğal kaynaklarından faydalanacağımızı göstermemiz açısından doğru bir hamledir. Mısır -Yunan ortaklığına karşın, Libya ortaklığı ile hareket alanımız daha da genişledi. Onarın hamlesine daha güzel bir hamle ile karşılık verdik. Bu da bize rahat hamle yapmak için geniş bir alan sağladı.
Tüm bunları yapmamızı sağlayan şeyin başında Savunma Sanayindeki gelişmeler geliyor. Yani doğru noktaya doğru adam atama kararı. Özellikle de SİHALAR ve İHA lar geliyor. Son yıllarda savunma sanayindeki takdire şayan gelişmeler ülkemizin elini güçlü kılıyor. Doğru insanları doğru yere getirmenin ülkeyi geliştirdiğini ve yanlış insanları yanlış yere getirmenin ülkeyi krize soktuğunu herkes görüyor. Ancak bu yanlışta neden ısrar ediliyor bunu anlamakta güçlük çekiyorum.
Ülkemizi seviyorsak doğru kişilerin doğru yerlere getirilmesine destek, yanlış kişilere köstek olmalıyız. Son zamanlarda bu yanlışlar açık ve alenen yapılmaktadır. Bu yanlış kişiler ve yaptıkları pervasızlıklar da ortada. Bunu görmek için müneccim olmaya gerek yoktur. Geçenlerde banka ve bazı ekonomi kuruluşlarına atanan yanlış kişiler kamu vicdanında derin yaralar açmıştır. Halktan cılız bir itiraz yükseldi. İnanın ilerde sesi çıkmayan bu sessizler sizi sert bir şekilde eleştirecektir. Unutmayın bu halk bir zamanlar Cemaatin açıktan yaptığı haksızlıklara da ses çıkarmıyor hatta savunuyordu. Ama şimdi öyle mi?
Dost acı söyler ve düşme diye hatanı gösterir, düşman ve yalakalar yalan söyler düş de herkes seni görsün diye bekler. Saygılar.